-Sezonun kırılma anı Efes için sence hangisiydi?
“Açıkçası kırılma anı diye bir şey yok bence ama deplasman galibiyetleri çok önemliydi. Khimki, Bayern, Maccabi, Zalgiris deplasmanlarındaki galibiyetler… Deplasman galibiyetleri bizim hanemize x2 olarak yazıldı diyebiliriz. Biz zaten seyircimiz önünde aşağı yukarı iyi bir basketbol oynuyorduk ama bu deplasman galibiyetleri bizim için bence dönüm noktası oldu.”
-Khimki maçında son saniye basketiyle maç kazandırdın, Milan deplasmanında da son saniye basketiyle kaybettiniz. Son saniye basketi atınca ve yiyince nasıl hissettin? Bunları aktarır mısın?
“Güzel bir soru, ilk olarak kazandığımız maçtan bahsedeyim. Böyle önemli bir deplasmanda son saniye basketiyle kazanmak aslında bizim için şaşırtıcı oldu. O maç çok farklıydı. İyi başladık ama sonrasında geri düştük derken, kimse kazanacağımıza ihtimal vermezken benim son saniye üçlüğümle kazandık. Bence bizi birbirimize bağlayan maçlardan biriydi.”
-Maç sonundaki sevinciniz de bunu kanıtlar nitelikteydi.
“Evet, birbirimize inancımız önemliydi. Başta söylediğim gibi her oyuncunun maçın kahramanı olabileceğini ve her maçın hikayesinin farklı olduğunu örneklendirdim. İnanılmaz bir sevinçti bizim için. Onun dışında ertesi hafta yanılmıyorsam Milan deplasmanında aynı şekilde yenilmemiz büyük üzüntüydü ve bir anda kendimizi Khimki oyuncularının yerine koyduk. Onların ne hissettiğini anladık. Zor bir durum, o kadar savaşıyorsunuz, maçın sonuna kadar getiriyor hatta önde giriyorsunuz ama bir üçlükle maçı kaybediyorsunuz. Ama basketbolun güzelliği bu, biz de iki hafta içinde sevinç ve üzüntünün en üst seviyesini yaşadık.”