Nikola Jokić: ”Nuggets beni draft ettiğinde uyuyordum, her şeyi sabah öğrendim” | #çeviri

nba.com
nba.com

Benim için her şey atlarla ilgiliydi.

Basketbolu hep sevdim, ama küçükken, hatta 13-14 yaşlarındayken bile, at yarışlarına gidiyordum. Çok fazla basketbol oynamıyordum da. Seyis olabilmek için ahırlara gidiyordum. Hayatım böyleydi. Yarışlara katıldım ama profesyonel olarak değil, amatör olarak. Hatta bir keresinde dördüncü olmuştum. Güzel bir hobiydi.

Gerçek manada her gün basketbol oynamaya doğduğum şehir Sombor’daki son senemde başladım. Güzel bir şehir. Google’dan araştırabilirsiniz. Sırbistan’ın kuzeyinde bir şehir. Fark ettim ki basketbolla yaşayabilirim. Basketbol hem işim hem sevgilim olabilir. İyi olabileceğimi biliyordum- NBA’de olabileceğimi bilmiyordum tabii. Belki Avrupa’da.

Jokic Ailesi albümünden
theplayerstribune.com

Küçüklükten beri milli takım maçlarını takip ediyordum, çünkü Sırbistan’da bir çocuk olunca hedefiniz bu oluyor. NBA’i pek takip etmiyordum, çünkü Sırbistan saatiyle maçlar genelde sabah karşı üç dört gibi oynanıyor. Ben 15 yaşındayken YouTube çıkınca Magic’in maçlarını yaptığı paslar, Hakeem’i de post hareketleri, Jordan’ı da Jordan olduğu için izledim.

Ama daha küçükken, sadece ağabeylerimi izliyordum. Onlar da basketbol oynuyorlar. Şehrimizin yakınlarında basketbol sahaları vardı. Onlar o sahalarda basketbol oynarken ben de daha emzikle gezdiğim yıllardan beri onları izlerdim. Ben ağabeylerimin karışımı gibi bir oyuncuyum. Biri yetenekli, diğeri çok güçlü. Ben biraz yetenekli biraz da güçlüyüm.

Yaşadığımız apartman çok küçüktü. İki odamız vardı: mutfak, banyo. Evde annem, babam, iki ağabeyim ve anneannemle yaşıyordum. Ev her zaman doluydu. Ağabeylerim de -aslında kuzenlerim ama Sırbistan’da onlara da ağabey diyoruz- bize geliyorlardı. Ev her daim insanla doluydu ve hep dağınıktı. Çılgın çocuklardık. Çok fazla ses yapıyorduk.

Jokic Ailesi albümünden
theplayerstribune.com

Evimizde küçük bir potamız da vardı ve ben küçükken ağabeylerim benimle evde basketbol oynarlardı. Alt kattaki komşumuz her seferinde gelip bizi çok ses yaptığımız için şikayet ederdi.

Basketbol oynamaya başladığımda şişmandım ve o zamanlar uzun da değildim. Pivot da oluyordum, oyun kurucu da. Topu sahanın her yerinde sektirdim. Hani sadece zevk için oluyordum ama 16 yaşına girdiğim yıl gerçekten oynayabileceğimi hissettim. İşte tam da o yıl kendi küçük şehrimden daha büyük bir şehir olan Novi Sad’a gittim.

Sırbistan’da bir kulüp takımı için oynuyor ve aynı zamanda okula gidiyorsunuz, takım ve okul ayrı. Amerika’daki gibi okul takımınız için oynamıyorsunuz fakat her sene okul takımları için de Sırbistan genelinde bir turnuva düzenleniyor.

Gençler ligindeki ilk iki maçımda çok iyi oynadım. Belgrad’dan bir takım, KK Mega Basket, beni gördü ve arayıp yarım sezon boyunca benimle iletişimde kaldılar. Sonra da sezonun ikinci yarısında Mega’ya transfer oldum.

gettyimages.com
gettyimages.com

Avrupa ve NBA’de basketbol tamamen farklı. Avrupa’da tabelaya baktığınızda skor 50-58 falan oluyor ve bu iyi bir maç olduğunu gösteriyor. Buradaysa 100 ya da 120 sayılık maçlar oluyor. Avrupa’da çok sert savunma yapılıyor. Eğer bir takım 80 sayı atıyorsa, demek ki savunma kötüymüş.

Sadece iyi savunma yapmak istiyoruz. Hücumda önün açıksa şut atabilirsin. Herkes şut atabilir. 20 saniye varsa ve önünde savunma yoksa şut atabilirsin. Koçun isteği savunma yapmamız ve sonra koşmamız, koşmamız, koşmamız. Ama… Savunmada o kadar iyi değildik. Çok yetenekli bir takımdık ve skor üretebiliyorduk, ama pek savunma yapamıyorduk.

Geçen sene Ulusal Kupa finallerinde Zvezda ile karşılaştık. Avrupa’da, özellikle de Sırbistan’da, taraftarlar çok çılgın, hele de Zvezda ya da Partizan karşısında. Bu iki kulüp Sırbistan’ın en köklü kulüpleri. Birbirleriyle karşılaştıkları mücadelelere ‘derbi’ deniyor. Oakland’da, San Antonio’da, Oklahoma City’de ve Utah’ta oynadım. Utah Jazz’ın arenası gerçekten çok güzel fakat Avrupa’da sanırım daha fazla tutku var. Tuttukları takım taraftarların hayatı.

Zvezda karşısında tüm salon bize karşıydı. Tünelde yürürken davul seslerini duyuyorsunuz ve bu gerçekten zor bir durum. Salona sis çökmüştü ve taraftarlar maç boyunca bağırıp tezahürat yapıyorlardı.

Bu çılgın bir olaydı, çünkü en genç takım bizdik. Bizi tanımıyorlardı. Herkes bir yuhalıyordu ve ben içimden “Bizi tanımıyorsunuz bile! Eminim ki sahadaki 12 oyuncumuzu da bilmiyorsunuz” diye geçiriyordum.

Aslında maç sayısını ben kaçırdım. O an “Yapma be! Zafer sayısını kaçırdım. Kulüp tarihinde bir ilk olacaktı!” Biraz üzgündüm, ama o geceden sonra bu olayın üzerinde durmadım.

Bir dahakini atacağım.

gettyimages.com
theplayerstribune.com

Her Avrupalı genç oyuncu için Euroleague’de iki sene oynayıp NBA’e gitmek bir gelenektir. Fakat başlangıçta NBA’i pek düşünmedim. Son sezonumun ikinci yarısında Nuggets’la bazı görüşmeler yaptık. Belki giderim diye düşünmeye başladım, sonuçta gencim. Avrupa değil de NBA oyuncusu olarak gelişebilirim.

Bu arada Nuggets beni draft ettiğinde ben uyuyordum.

Ağabeyim şampanyayla kutlamak istiyordu ve beni haber vermek için aradı. Telefonu açtım, ama onu dinlemedim. Sadece “Hadi ama uyuyorum dedim. Sonra da telefonu kapadım. Bu yüzden olan biteni uyanınca öğrendim.

Bunun büyük bir olay olacağını düşünmemiştim. Draft edildim, bir sezon daha Avrupa’da kalırım diyordum. Direkt NBA’e gitmeyi düşünmemiştim.

Avrupa’nın en iyi takımlarından Barcelona beni izlemeye geldi ve en kötü maçı oynadım. Sanırım dört sayı falan attım, bu belki de Avrupa’da kalmamam gerektiğinin bir göstergesiydi. Sezon sonunda Nuggets beni arayıp beni takımda istediklerini söyledi.

Birden her şey değişti. Her şey.

Soyunma odası, antrenmanlar, ağırlık odaları, insanlar. Ondan fazla koçumuz var. Oyun tarzı çok koşu yapmayla ilgili. Özellikle uzun oyuncular için hızlı koşabilmek, bu ligde çok iyi olacağın anlamına geliyor.

En iyi kısmıysa seyahatler. Mega’da oynarken on saat kadar otobüsle seyahat ediyorduk. Benim gibi uzun oyuncular için bu iyi bir durum değil. Şimdi ise hep uçakla.

Oyun bile farklı. Avrupa’da her biri on dakikalık dört çeyrek oynanıyor. Burada on ikişer dakikalık dört çeyrek. Yani Avrupa’dan bir çeyrek daha fazla oynanıyor.

gettyimages.com
theplayerstribune.com

Benim için tek değişmeyen şey tutku.

Beni sahada birkaç defa bir oyuncu tarafından çekiştirilirken ya da bacağımı tutarken gördünüz. Basketbol sahasında bu tarz oyunları seviyorum. Biz Sırbistan’da böyle oynuyoruz. Geçen sene bir maçta basket faul yaptırdım ve heyecanla bağırmaya başladım. Faulü yapan oyuncu beni itti ve yere düşüp yuvarlandım. Takım arkadaşlarım benim için kavga başlattı. Bunu yapmaya devam etmek istiyorum. Kavga çıkarmak değil tabii ama sahadaki tutkuyu artırmak istiyorum. Basketbolun sadece bir meslek olmasını istemiyorum. Sadece bu tutkumu korumak istiyorum.

Basketbol at koşturmaktan daha iyi.

Nikola Jokic


Orijinal metin | The Players Tribune

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler