Galatasaray ve Milli Takım antrenörü Ergin Ataman’ın Akşam Gazetesi’ne verdiği röportajın devamı yayınlandı.
– Milli Takım’ı çalıştırmak nasıl bir duygu?
MİLLİ Takım çok ayrı bir heyecan. Türkiye’de basketbol çok seviliyor. İnsanlar basketbolu takip ediyorlar. Milli Takım da Türk basketbolunun vitrini. Herkesin de büyük beklentileri var. Herkes Türk basketbolunun Avrupa’da geldiği noktadan bahsediyor. Beklentilerde bu yüzden yüksek. Ben de bu beklentileri karşılamak için buradayım. Daha doğrusu bu gruba yön vermek için buradayım. Ben tek başıma bir şey yapamam. Bu bir ekip meselesi. İyi bir teknik kadromuz var. Burada Türkiye’nin en yetenekli oyuncuları var. Ben de çok heyecanlıyım. Sonuçta heyecan olmazsa başarı gelmez. Olduğum her takımda heyecanla işimi yapıyorum. Şimdi de Milli Takım’da herkesin beklentisini karşılayacak, sahada savaşan Türkiye’ye yakışan bir takım yaratmak istiyoruz. Ama tabi bu savaşan takımın başarılı olmasını da istiyoruz. Başarı da madalyadır. Bu zor bir süreç. Oralarda madalya ulaşmak zor. Ama biz zoru başarmak için buradayız. Bunun içinde çalışıyoruz.
– Fatih Terim, Türk futbolunun patronu konumunda. Siz de basketbol böyle bir görev yapacak mısınız?
FUTBOL ile basketbolu ayırmak lazım. Futbolda A Milli Takım maçları sezon için oynanıyor. Elemelerin sonunda Avrupa ya da Dünya Kupaları oynanıyor. Tabii ki çok büyük bir yelpaze var. Türkiye’nin her yerinde takımlar ve oyuncular var. Fatih Hoca’nın profesyonel olarak sadece Milli Takım’ın teknik direktörü olması aynı zamanda yurtdışında da çok Türk oyuncumuz var. Bütün bunların çatışında çok doğru bir yapılanma var. Basketbolda biraz daha farklı. Basketbolda sezon içinde bir faaliyet yok. O dönem boş geçiyor. Kulüp maçları oynanıyor. Böyle olunca bir antrenörün 10 ayını boş geçirmesi çok zor. Bu aynı oyuncu gibi. Bir pratik lazım. Basketbolda A Milli Takım antrenörleri genelde bu sistem benimseniyor. Ben sadece A Milli Takım antrenörüyüm. Altyapılar ile hiçbir ilgim yok. Ama benim de geçmiş tecrübelerimden kaynaklanan önemli fikirlerim var. Fikir anlamında Turgay Demirel’e her fırsatta Türk Basketbolu’nun daha ileri gitmesi için özellikli bu genç oyuncularımızın şampiyonluklarını A Milli Takım’a yansıması için fikirlerimi iletiyorum. Onlarda da bu fikirleri değerlendiriyordur. Ama karar verici nokta ben değilim. Futbol da Fatih Hoca ne derse o oluyor. Ergin Ataman sadece A Milli Takım’da ne derse o olur.
– Sizce Fatih Terim modeli mi, basketboldaki model mi doğru?
TÜRK basketbolunun teknik anlamda gelişimiyle alakalı Türkiye’deki bütün hocaların toplanıp birlikte bir proje geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu projenin sadece yönetim kurullarında bir takım idareciler tarafından geliştirilmesi bana göre eksik. Ama bugün Türkiye’de çok değerli antrenörler var. Daha önce de vardı. Bunların hepsinin bir araya getirilip bir proje üretilmesi ve bu proje üzerinde de kararlı bir şekilde ilerlenmesi gerekiyor. Ben A Milli Takım antrenörü olarak fikirlerimi söyledim.
Ama Türkiye’de Obradovic gibi Ivkovic gibi çok kaliteli antrenörler var. Mutlaka onların da fikirleri olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece Türkiye’de takım çalıştırmak, çalıştırdığı takımı başarıya götürmek tabii ki önemli. Ama Türk basketboluna yön verilmesinde de onların katkıları olması lazım. Ben bu konuda çok açığım.
SADECE BAŞARIYA BAKILIYOR
– Böyle bir buluşma istediğinde bulunacak mısınız?
Bunu ilk anlaştığımda TBF’ye belirttim. Herhalde önümüzdeki aylarda böyle planlama yapacaklardır. Antrenörler arası beyin fırtınası yapılması. Herkesin aynı fikirde olmayabilir. Ondan sonra buradan çıkacak olan bir projenin Yönetim Kurulu’na gidip orada onaylanmasıdır. İnşallah yapılacaktır.
Ama maalesef Türkiye’de biz hep başka şeylerle uğraşıyoruz. Türk basketbolu son iki aydır F.Bahçe-G.Saray serisini konuşuyor. Öyle olunca tüm projeler bir anda bitti. Yoksa o final başlamadan önce projelerle ilgili fikirlerimi söyledim. Herkes sadece kendi çalıştırdığı takımdaki başarıya odaklanmış durumda. Öyle olunca da basketbolla ilgili proje üretme konusu TBF’ye kalıyor. Federasyon da etkisiz kalıyor. Bu çocukların hepsi kulüplerde oynuyor. Şimdi çocukların hepsi madalya kazandı ve kulüplere döndü. Bu çocuklar kulüplerinde oynamadığı takdirde hiçbir şey olmaz. Üç sene içinde bunların içinde 1-2 tanesi A Milli Takım’da oynar diğerleri ise kaybolur gider. Geçmişte bunları gördük.
TÜRKİYE’Yİ İLERİYE TAŞIMAZLAR
– Obradovic’in ardından şimdi de Ivkovic geldi. Yıldız oyuncular geldi. Herkes ‘Para için geldiler’ diyor. Ne düşünüyorsunuz?
Gayet tabi buraya para için geliyorlar. Daha önce bu oyuncular İtalya, Rusya’ya gidiyordu. Büyük paralarla. Bu büyük paralar orada biraz daha azaldı. Türkiye’de market yükseldi. Onun için buraya geliyorlar. Bu profesyonellik. Bunda garipsenecek bir durum yok. Hocalar için de aynı şey geçerli. Obrodovic ve Ivkovic de çok kaliteli hocalar. Tartışılmaz. Ama ‘Neden bugün neden Türkiye’ye geldiler’ diye soruyorsanız onu kendilerine sorun. Aynı şekilde ben de olsam onlar gibi düşünürüm. Hiç kimse şunu beklemesin. ‘Türk basketbolunu ileriye taşımak için buraya geldiler’ diye düşünmesin.
Basketbola katkıları olacaktır ama işin temelindeki durumu hepimiz biliyoruz. Onun için burada herkesin Türk basketbolu için birlik olması lazım. Bugün hiç kimse evine gittiği zaman değerli meslektaşlarımın, “Türk basketbolu için ne yaparım?” diye düşündüğünü sanmıyorum. Onlar bugün buradalar. Ama dönüp ülkelere gidecekler. Biz hep buradayız. Biz daha çok düşünüyoruz. Düşünmeye mecburuz.
KULÜPLER DEĞİL HALK İLGİLENİYOR
– Gençlerde müthiş başarılar gördük. Ama ‘Şimdi ne yapacağız’ diyoruz. Ne yapmamız lazım?
BUNUN için radikal projeler üretmemiz gerek. Ben hayatımda hep radikal kararlar ile bir yere geldim. Basketbolda bir devrim yapmak lazım. Çünkü başarılar ilk kez gelmiyor. Son 5 yılda da genç takımlar şampiyon oldu. Finaller oynadılar. Şampiyon olmak şart değil. Ama bunlar bir türlü yansımadı. Bugün baktığınız zaman bir tane Cedi Osman var. Bu seviyeleri tek o yakaladı. Burada hep birlikte kendi kulübünün başarısı dışında ‘Türk basketbolunu nasıl yukarıya çıkartırız’ konuşulmalı. Bugün herkes kendi kulvarında konuşuyor. Halk, Milli Takım ile ilgileniyor. Bu çok önemli. Profesyonel ve kulüpler o kadar ilgilenmiyor. Oyuncularını gönderiyor ondan sonra geri çekiliyorlar. Halbuki öyle olmaması lazım. Bu Milli Takım herkesin. Kulüplerin takımı. Burada oynayan oyuncular Federasyonun oyuncuları değil. Kulüplerin oyuncuları. Ben açıkçası gerçek desteği sokakta görüyorum. Sokakta insanlarda o heyecanı görüyorum. Ama kulüplerde heyecan yok. Basketbolun daha ileri gitmesi için asıl kulüplerin o heyecanı olması lazım. Bizim işimiz bu.
TEK AMAÇ RAKİBİ BİTİRME
– Kulüplerin bu kadar ‘Başarı odaklı’ olması neden? Şiddet sadece futbolda vardı. İnsanlar basketbola gidiyordu. Ama artık salonlarda da şiddet var. Bunun nedeni sadece başarı için oynamak mı?
FUTBOLDAKİ şiddetin aynısı basketbola da sıçradı. Buradaki sıkıntı şu. Futbol statlarda oynanıyor. Açık alan ve geniş. Mesafeler çok fazla. Ama basketbolda çok iç içesin. O şiddet ile yan yanasın. Bu tabii ki çok büyük bir tehlike. Buna mutlaka çözüm bulmak lazım. Çözüm radikal ve cesurca verilecek olan cezalarla olur. Kulüplerin taraftarı bilinçlendirmesiyle olur. Tabii ki her taraftar kendi takımının kazanması isteyecek. Ama iş artık öyle bir boyuta geldi ki; kendi takımının kazanmasından ziyade rakip takımı yerle bir etme amacı var. Rakibe zarar verme olayı başladı. Bunun için çok radikal kararlar alınmalı. Futbolda sahada kapatma, anonslar uygulandı. Bence basketbolda bunun daha fazlası olmalı. Kim olursa olsun. Bir takım kurallar olmalı ve o kurallara uymayan mutlaka cezalandırılmalı. Bir otoritenin oluşması lazım. Yoksa ‘Basketbol zarar görmesin’ diye bir otorite boşluğu yaratırsanız bu geri tepmiş oluyor. Sonunda bu sene bu oldu. Herkese bir tolerans verildi. Sonunda da patladı.
CEZALI YÖNETİCİ SALONA GİRİYOR!
– G.Saray’ın ‘Maça çıkmama’ kararı bir etki yapmayacaksa, ne yapılmalı?
FUTBOLDA saha içinde bu kadar şiddet görmüyorsunuz. Futbolda tribünde küfür olduğu zaman hemen ceza geliyor. Ama basketbolda hangi salona gidersen git, maçın başından sonuna kadar küfür ediliyor. Maalesef iş buraya geldiğinde de ‘5 saniyeden fazla küfür olursa salon kapanır’ diyeceksin işi bitireceksin. Bugün cezalar veriliyor. Ama ceza alan kulübün yöneticileri birinci sırada maçı izliyorlar. O zaman otorite yok oluyor. O kulübün yöneticisi orada maçı izlerken, diğer kulübün yöneticisi de gidip başka bir yerde izliyor.
HER SALON KURTARILMIŞ BÖLGE
Sanki her salon kurtarılmış bölge gibi. Tabii ki herkesin salonu var. Ama bu lig TBF’nin. Yani her salon kurtarılmış bölge gibi. Onun için de buna tedbir alacak olan otorite. O otoriteyi oluşturmamız lazım. Otoriteyi kurduğumuz zaman hakemlerimizde rahat edecektir. Hakemlerimiz, geçen sezon kulüp yöneticileri ile davalık oldular. Açık bırakırsa bu çorap sokuğu gibi devam ediyor. Buna tedbir almak lazım. Federasyonumuzun da artık geçtiğimiz yıldan elde edilen tatsız tecrübeden sonra önümüzdeki sezon çok daha otoriter başlayacağını düşünüyorum.
EMİR ‘KALACAĞIM’ DEDİ
– Emir Preldzic’in Milli Takım’da oynamak istemediği iddialarına ne diyeceksiniz?
HİÇBİR sorunumuz yok. Biz Emir ile ilk kampta çok açık olarak konuştum. Biz farklı bir sistemde oyun planlamıştık. Onun için Langford üzerine gittik. Ama Langford olmadı. Gelmekten vazgeçti. Biz de Emir’i davet ettik. Zaten A Milli Takım’da oynuyordu. Buraya geldiği zaman da bir fotoğraf olayı oldu. Ama isteyerek değil. O antrenmana çıkmayacaktı. O içeride kalmış. Bizim de ihmalimiz var. Fakat böyle bir kuşku hepimizde vardı. Onun üzerine İtalya’ya gitmeden önce Emir ile bir toplantı yaptım. ‘Bizim saha ihtiyacımız var. Sende çok değerlisin. Ama senin ayrı bir programın varsa buna saygı gösteririm. Oynamak istemeyen bir oyuncuyu burada tutmayız. Ceza da aklına gelmesin’ dedim. Emir ise ‘Yok. Benim hiçbir problemim yok. Türk Milli Takımı’nı çok istiyorum. Takım ile kampa gelmek istiyorum’ dedi. Kampa geldi. Çok iyi çalışıyor. Ben ondan çok memnunum. Takım arkadaşları ile uyumu çok iyi. Dışarıdan bakıldığı zaman Emir, antipatik bir oyuncu gelir. Özellikle rakip taraftarlara. Ama 3 haftadır birlikte çalışıyorum. Çok iyi çalışıyor.
Kendısı babasının hayrına mı calısıyormus. Eger maksatı sadece turk basketbolunu kalkındırmaksa yerdekı fenerbahce havlusunu tekmeleyerek oluyor muymus bu ısler? Egoıst bır adam, kendını bır bok oldum zannedıyor sadece. Kabaca tabırı bu.
bu röportajdan sonuç olarak bu başlığı mı çıkarabildiniz?
Obradovic ve Ivkovic’in Türk basketboluna faydası olmazmış. Sen İtalya’da iken İtalyan basketboluna ne faydan oldu ? Kaldı ki Sertaç Göksenin gibi kariyerini başlamadan bitirdiğin genç oyuncuları düşünürsek Türk basketboluna ne faydan oldu ? Bugün Furkan başka takımda olsaydı şimdi NBA kapısını zorluyordu, onu da bitirdin…
Hayatımda bu kadar egosu yüksek boş konuşan bir varlık görmedim.