Barça da benzer şekilde geçen seneyi EuroLeague’de büyük hayal kırıklığı yaratarak normal sezonu 13. sırada tamamladı ve playoff’a katılma şansının yakınından bile geçemedi. ACB’de de Efes’in Basketbol Süper Ligi’nde olduğu gibi playoff yarı finalinde elenmekten kurtulamadı. Daha küçük çaplı da olsa sene başı revizyona giderek geçen senenin hayal kırıklığını silmek istediler ve bütçe olarak yine beklentileri tam karşılamasalar da son yıllara nazaran gelişim gösterdikleri aşikâr.
Pesic’in takımı beşinci sıraya uzanırken aslında sezon için çokça iniş çıkışlar yaşadı. Birçok galibiyet ve mağlubiyet serileri içeren dalgalı performansları ve bazı maçlarda aldıkları sürpriz yenilgiler belki de normal sezonu Efes’in ardında, beşinci sırada ve saha avantajı olmadan kapatmalarına sebep oldu. Bu sezon Efes’in en büyük avantajı, her ne kadar büyük maç performansı eleştirilse de nispeten güçsüz takımlara karşı gösterdiği kusursuza yakın performans oldu. Efes playoff yapamayan sekiz takımla oynadığı 16 karşılaşmadan 14’ünü kazanmayı başarırken Barça ise bu maçlarda 11 galibiyette kaldı.
Pesic sistemini Efes’in aksine sert savunma üzerine kurarken top yönlendirmeyi çokça bir numara pozisyonuna bırakıp sert, yaratıcıdan çok tamamlayıcı üç dört rotasyonuyla oynamayı tercih etti. Bu sistem onlara bazı zorluk derecesi yüksek maçları kazandırsa da kısıtlı yetenek havuzu ve sayıca çok olsa da birbirine benzer oyuncu grubu nispeten kolay maçlarda sonuç almalarına engel oldu. Aslında serinin anahtarı da burada.