Taraftar Gözünden Yeşilgiresun Özeti

2012-13 sezonunun başlamasına az kalmıştı. İnternette öylesine vakit geçirirken Yeşilgiresun Belediyespor’un Basketbol 2.ligine yükseldiği haberine rast geldim. O zamanlar basketbola ilgim şimdiki kadar değildi. Hatta şöyle söyleyeyim Giresun’un basketbol takımı olduğunu bile bilmiyordum. Haberin detaylarında 3.lig şampiyonu Söğütsen Seramik’in ligden çekilmesiyle sıranın ligi 3.bitiren Yeşilgiresun’a geldiği yazıyordu. İstanbul’da yaşayan bir Giresunlu olarak şehirdeki basketbol atmosferinin nasıl olduğunu bilmiyordum ancak futbol takımı da ligden düştüğü için güzel bir heyecan olacağını düşünüyordum. Öyle de oldu.

Lise son sınıf muhabbeti vs. derken takımı sadece maç sonuçlarından takip ediyordum. İlk galibiyet 4.haftada gelirken, Yücel Platin’in takımı Alex Gordon önderliğinde ligi süpürüyor ve ilk sezonunu 3.sırada tamamlıyordu. Playoff ilk turunda rakip normal sezonu 6.sırada tamamlayan Darüşşafaka idi. Kendi evlerindeki ilk maçları son toplara bırakmadan geçen takımlar yarı finale çıkabilmek için son kozlarını Giresun’da paylaştılar. Taraftarının müthiş desteğini de arkasına alan Yeşilgiresun yakın geçen maçta rakibini eledi ve ilk turu 2-0’la geçen Trabzon’un rakibi oldu.

19 Eylül salonundaki muhteşem atmosfer önünde uzatmaya giden maçı Melih Sevda’nın son salise tip basketiyle Giresun kazanıyor ve önemli bir avantajı eline geçiriyordu. İlk maçta 41 sayıyla oynayan Alex Gordon’ın ikinci maçtaki düşük şut performansına çare bulamayan Giresun yakın geçen maçı 59-62 kaybediyordu. Bu sırada bazı tatsız olaylar yaşanırken son maç öncesi tansiyon yükseliyordu. Şimdi Giresun formasını terleten Alican’ın Gordon’a yaptığı iyi savunma işleri zorlaştırıyor ve Trabzon son dakikalara önde giriyordu. Bu noktada istenmeyen olaylar yaşanıyor ve son 30 saniye seyircisiz oynanıyordu. Olaylar hakkında konuşmak istemiyorum. Hem kapanan yarayı kaşımak olur hem de İstanbul’da olup Giresun ve Trabzon’da yaşananları bilmeden ahkam kesmek. Sonuç olarak Trabzon Beko Basketbol Ligi’ne yükselirken Giresun çok heyecanlı geçen ilk sezon sonrası 2.ligde devam ediyordu. Ümit Türkoğlu’nun maç sonu üzüntüsü o sezondan aklıma kazınan en net kare oldu.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

2013-14 sezonu yaklaşırken Erdemir kulübünün 1.ligden çekileceğini açıklamasıyla Giresun için umut doğdu. Zira statü gereği alttan gelecek takım Giresun olmalıydı. Erdemir kulübüyse haklarının Torku Konya’ya satışı için anlaşmıştı ama gereken şartlar yerine getirilmemişti. Dönemin federasyon başkanı Turgay Demirel de 21 Ağustos 2013 tarihinde “Ya Erdemir ya Giresun” diyerek noktayı koyuyordu. Ancak Eylül ayında öğrendik ki o nokta silinebiliyor, sözler unutulabiliyormuş. Oturup dert yanacak vakit yoktu zira kararın bu kadar geç açıklanması sebebiyle kadro kurulumu da gecikmişti. Koç Yücel Platin’le yola devam edilirken bir önceki sezondan Ümit, İsmail ve Oğuz kalıyordu. Alex’in yerine kısa skorer olarak Darüşşafakalı Marcus Hall alındı. Uzun pozisyonu içinse Twitter hesabıma ilham kaynağı olacak, Yücel hocanın 1.ligden öğrencisi Josh Heytvelt yeşil-beyaz renklere bağlandı. Yunus Çankaya, Can Özcan gibi 1.lig görmüş oyuncular ile Orçun Göllü ve Serhan Kavut gibi tecrübeli guardlar da kadroya dahil edildi. Artık hedef kesindi: 1.Lig. Taraftar geçen yıl olduğu gibi bu yıl da salona sığmıyordu. Bu arada Şubat 2013’te salon sözü veren siyasilerin sözü de pratikte karşılık bulmuyordu.

Sezona iyi başlayan takım Şubat ortasından itibaren formdan düştü ve Nisan ayında arka arkaya gelen mağlubiyetler sonrası Koç Yücel Platin’le yollar ayrıldı. Yücel hocadan sonra da çok kıymetli koçlarımız oldu ama bana ilk heyecanı yaşatması sebebiyle bende yeri ayrıdır. Takım Playofflara Cengiz Karadağ yönetiminde 5.sırada girdi. 1.lig yolu oldukça zorluydu. Önce saha dezavantajına rağmen Akhisar’ı elemek ardından adeta 1.lig kadrosu kuran Darüşşafaka Doğuş’la karşılaşmak gerekiyordu. Burada rakip seçmek için bilerek maç kaybetme yoluna gitmeyerek bizi utandırmadıkları için başta yönetim olmak üzere tüm takımla gurur duyduğumu da belirtmek istiyorum.

Akhisar’daki ilk maçı devreyi geride kapatmasına rağmen 65-73 kazanıyor ve Giresun’daki maçı da baştan sona üstün götürüyorduk. Artık tek engel Darüşşafaka Doğuş’tu. Serinin Ayhan Şahenk’te oynanan ilk iki maçını tribünde izleyen şanslı taraftarlardan biriydim. Lynn Greer ve Quincy Douby’nin önderliğindeki takım karşısında Giresun’a kimse şans tanımıyordu. Yabancı hakkını iki kısadan yana kullanan Daçka’ya karşı pota altında Heytvelt-Ümit ikilisiyle ciddi bir üstünlük kurduk ve son çeyreğe 18 sayı farkla girerek maçı da 57-67 kazandık. Orhun Ene şaşkın, İbrahim Kutluay şaşkın, televizyondan izleyen seyirciler şaşkın. Biz çılgınlar gibi mutlu. Neden olmasın…

İkinci maç günü finalim vardı. İlk maça beraber gittiğim hem okul arkadaşım hem hemşerim ile final çıkışı yine maçtaydık. İki gün önceki yenilgiden sonra rehaveti üzerinden atan Daçka top kayıplarının da yardımıyla bir ara farkı 20’ye kadar çıkarmıştı. Ama bu takım savaşçıydı. Müthiş bir geri dönüşle bitime iki buçuk dakika kala farkı bire kadar indirdik. Hatta İbo’nun sinirden telefonunu fırlattığını hatırlıyorum. Sonrasında ise maç boyu çok etkili olamayan Douby inisiyatif aldığı şutlarda başarılı oldu ve maçı Daçka kazandı.

 

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Serinin Giresun ayağındaki iki maç da Ntvspor tarafından yayınlandı. Eh rakip sponsorun büyük olmasının tek faydası bu maçları izleyebilmemizdi herhalde:) Rakip koçların da her fırsatta dile getirdiği gibi takımın itici gücü taraftardı. İlk maçta savunmada yaşadığımız sıkıntılara rağmen hücumda Heytvelt’in dominant performansı ve Yunus Çankaya’nın skor katkısıyla maça tutunduk ama yetmedi. İşler zora girmişti. Bozulan morallerle birlikte Giresun’daki ikinci maçı da Daçka kazandı. Bu noktada bana kalırsa seri adına en kritik hamle Daçka’da kontrolün formsuz Greer’dan Douby’ye geçmesiydi.

Olmadı. Arka arkaya ikinci kez hem de yine Giresun’da lige çıkma şansı kaybedildi. Yeni sezon öncesi Olin Edirne takımı geçtiğimiz seneye benzer bir yolla Eskişehir Basket oldu, biz 2.ligde devam ettik. Koç pozisyonu için Altar Tunçkol ile anlaşılırken Yunus, Oğuz, Serhan ve Gökhan dışındaki isimler ayrıldı. Kadroya Barış Güney gibi önemli bir guard katılırken yabancı tercihleri biraz düşündürüyordu. 2.ligde olmazsa olmazlardan biri, gerektiğinde çok sayıda top kullanacak skorer kısadır. Mike Taylor’dan istediğimiz verimi alamayınca Ekim ayı bitmeden yollar ayrıldı. Yerine bir önceki sezon Türk Telekom’la iyi başlayıp yaşadığı sakatlık sonrası salonlardan uzak kalan Ramel Bradley alındı. Geçen yılki takımın önemli parçalarından Can Özcan geri döndü. 12 maçta 7 mağlubiyet gibi üst ligi hedefleyen bir takım için kabul edilemez sonuçlar gelince Altar hocanın yerine de Burak Bıyıktay ile anlaşıldı. Heytvelt ile tarzı tamamen farklı olan Kenny Frease kilo vermesiyle biraz katkı sağlar gibi olsa da sezon sonunun onunla gelmeyeceği anlaşıldı ve devre arasında yollar ayrıldı. İki yıldır sezon içinde kadroda çok değişiklik olmazken bu sezon her gün yeni bir haberle uyanıyorduk. Barış Güney, Serhan Kavut, Serhat Uğur, Oğuz Erdoğan, Ahmet Kaplan diğer gidenlerdi. Yerli 4 numarada çok alternatif olmayan durumda Caner Ercan’ın 1.lig yolundaki son rakibimiz olacak Sakarya’ya gidişi de şüphesiz etkilemişti. Ancak hedeften taviz vermeyen yönetim her türlü fedakarlığı yaparak uzun rotasyonuna Mutlu Demir, Bora Hun Paçun ve Tufan Önen’i katıyordu. Asıl bombaysa Beşiktaş’ta süre alamayan Patrick Miller’dı. Miller’ın gelişiyle Bradley de daha verimli olduğu 2 numaraya kaydı. Yerli guard olarak da Fırat Töz takıma katıldı. Ama yine bir şeyler eksikti. Burak hocanın oynatmak istediği basketbola takım gerekli reaksiyonu veremiyordu. 24 maç sonunda 12-12’de kalan Giresun playoff potasının bile dışındaydı. İki yıldır hedefin kıyısından dönen taraftar da haklı olarak yorgun düşmüştü ve salon eskisi gibi değildi. Giresun’daki maçları yayınlayan yerel televizyon bile inancını kaybetmiş olacak ki yayınlar kesilmişti. 10 Mart’ta Burak hocayla da yollar ayrıldı. Tünelin sonu aydınlık değildi.

İtiraf edeyim, ben de çoğu basketsever gibi bu sezondan ümidimi kesmiştim. Lakin hikayenin en güzel kısmı yeni başlıyordu. Beşiktaş’tan yeni ayrılan Sir Ahmet Kandemir’le anlaşıldı. Tecrübeli koçun gelişiyle takım inanılmaz bir ivme yakaladı. Pat-Bradley ikilisi arasındaki görev dağılımı, Mutlu’nun pota altındaki dominasyonu, Can’ın eli titremeden yolladığı üçlükler, Tufan’ın Bjelicavari çok yönlü katkısı.. İlk aklıma gelenler bunlar. Normal sezonun kalan 10 maçında 9 galibiyet gelirken şehir yeniden inanıyor ve playofflara bu umutla giriliyordu.

Zorlu geçmesi beklenen Best Balıkesir serisinde rakibine “acaba olur mu?” bile dedirtmeyen Yeşilgiresun iki maçı da rahat kazanarak yarı finalde Sakarya ile eşleşiyordu. Deplasmandaki ilk maçın sonlarına üstün giren Giresun tam saha baskıya karışı top kayıpları yapınca Hughes’un zor üçlüğüyle geri düştü. Ama son sözü Bradley söyledi ve seride 1-0 öne geçtik.

https://vine.co/v/eqtxuD7TrtJ

İkinci maçta son çeyreğe az farkla geride giren takım Tufan ve Can’ın skor katkısıyla 66-61 öne geçmişti. Miller’ın 5 faulle kenara gitmesi topu yönlendirme konusunda bizi sıkıntıya soktu ve arka arkaya basit top kayıpları, teknik fauller vs. derken maçı kaybettik. İş Giresun’a kaldı.

Her ne kadar Trabzon ve Daçka ile kötü anılar olsa da Giresun’dan çıkmak kolay değildi elbet. Başa baş geçen ilk yarıdan sonra Giresun ağırlığını koydu ve son dakikaları rahat oynadığı maçı 75-62 kazandı.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

31 Mayıs Pazar günü bir şehrin yıllardır peşinde olduğu zafere son adımın tarihiydi. İlk çeyrekte Mutlu Demir Sakarya pota altına balyozu indiriyor ve Giresun 26-18 öne fırlıyordu. İkinci çeyrekte de Tufan’a hazırlanan üçlüklerle hücumda arkasına bakmıyordu Giresun. Sakarya ise Hughes’un olağanüstü ilk yarı performansıyla skora tutunuyor ve ilk yarı 46-43 bitiyordu. İkinci yarı boyunca Sakarya hep bir adım geriden takip etti. Tufan ve Mutlu’nun 5 faulle kenara gelmesiyle pota altı hakimiyetini kaybeden Giresun’da son çeyrek Miller içeri drivelarıyla skor buldu. Alican’ın kritik serbest atışları kaçırmasıyla Sakarya maçta kalıyor ve 75-75 uzatıyordu. Normal sürenin sonlarında ve uzatmadaysa kahraman Ramel Bradley’di. Maç 93-83 bitti ve özlem sona erdi, Yeşilgiresun hak ettiği TBL’deydi artık. Abdi İpekçi’de İstanbul’daki taraftarları önünde Büyükçekmece galibiyetiyle gelen kupa da pastanın çileği oldu. Umarım bu heyecanlı camiamız ligimize renk katar ve burada kalıcı olur.

IMG_20150531_202051

 

Burak Varıcı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler