O günü hep hatırlayacağım. Wolves taraftarlarının zaten bildiği bir şeyi çok sonra öğrendim: KG, hakikati söylüyordu. Minny konusunda haklıydı. Taraftarlar konusunda haklıydı. Lokavt bittiğinde hazırlık kampına katılmam gerekiyordu. NBA hakkında henüz çok fazla bilgili değildim. Sezonun ne kadar uzun olduğu ve NBA kurallarının uluslararası kurallardan biraz daha farklı olduğu gibi birkaç temel şeyi biliyordum.
Bir de benden önceki iki sezonda Minny’nin sırasıyla 15 ve 17 maç kazandığını biliyordum. Bunun iyi olmadığını biliyordum. Ama bu benim için yeni bir ligde ve yeni bir ülkede taze bir başlangıç demekti. 2011/12 sezonunun açılış gecesini hatırlıyorum. İnanılmazdı. İnanılmaz. Annem ve babam Target Center’daydı. Maça yedek başlamıştım. Oyuna girmeye hazırlandığım sırada kalabalığın ismimi haykırdığını hatırlıyorum.
O kalabalığın içinde annem ve babamı seçebilmeyi başarmıştım. Annem… Yüzü. Gördüğüm en kocaman, en gururlu gülümseme onun yüzüne yayılmıştı.
Ailem. Benim takımım bu.
Çaylak sezonumun ortasında Lakers’la oynadığmız bir maçta ön ve yan çapraz bağlarım koptu. Anneme kanser teşhisinin konulduğu 2012 yazını rehabilitasyonda geçirdim. Sonraki iki yıl büyük zorluklar içinde geçti. Takım olarak hep virajı alabilecek gibiydik ama asla alamıyorduk. Annemin İspanya’da yaşadıkları yüzünden basketbola odaklanmam zaman zaman güçleşiyordu. Yaşadıklarımızı bilenlerin sayısı azdı ama bilenlerin hepsi ailemde iz bıraktı. Minnesota halkı muhteşemdi ve beni hep destekledi. Taraftarlar, ekip, takım arkadaşlarım… Herkes annemin durumunda bana yardımcı olmak için elinden geleni yaptı. Herkes şefkat gösterdi. Bunu sonsuza dek hatırlayacağım.
O insanlardan biri Flip Saunders’tı.
Flip 2014’te Timberwolves’a döndüğünde onu ve oğlu Ryan’ı yakından tanıma şansım oldu. Saunders’lar şefkat dolu bir aile. Minnesota’nın en iyi hasletleri onlarda vücut buluyor. 2015’te Karl-Anthony Towns’ı birinci sıradan seçtikten sonra Flip beni aradı. Yazın Karl-Anthony ile çalışmamı istiyordu.
Tatilden dönüşte hemen KAT ile çalışmaya başladım. İlk gün Flip birkaç dakika geç geldi. Koşu idmanı yaparken Flip’i kenarda gördüm. Başına geçirdiği şapkayı gözlerinin önüne doğru iyice indirmişti. Zayıflamıştı. Cılızlaşmıştı. Selam vermeye yanına gidip onu gördüğüme sevindiğimi söyledim. İdmandan sonra beni ofisine çekti.
Ona Hodgkin lenfoma teşhisi konmuştu.
O yaz kemoterapi görüyordu.
Ne diyeceğimi bilmediğimden “Flip harika görünüyorsun.” dedim.
Bunu içtenlikle söylemiştim ama kendime karşı dürüst müydüm bilmiyorum. Flip solgunlaşmış ve cılızlaşmıştı.
O gün bir süre sohbet ettik. Ona, annemin yaşadıklarını anlattım. O da bana kemoterapisini ve sonunda anneme tavsiye ettiğim Mayo Clinic’i anlattı. Flip annemle ve benim her şeyle nasıl başa çıktığımla ilgili birçok soru sordu. Birkaç dakikalığına da olsa onun savaşını unutmamızı sağladı. İlgiyi asla kendi üstüne çekmeye çalışmadı. Flip böyle biriydi.
Sezon başlamadan üç gün önce L.A.’de Lakers maçına hazırlanıyorduk. Bir toplantıya çağrıldık.
Flip vefat etmişti.
Organizasyonda yer alan herkes bu haberle sarsıldı. Zor bir gündü. Ve ben annemi düşündüm. O sırada kanser geri dönmüştü. Annem idare ediyordu ama Flip’i düşünmek korkutucuydu. Onu son gördüğümde durumunun o kadar kötü olduğunu bilmiyordum.
Babamı arayıp annemin hastalığının seyri hakkında gerçekleri söylemesini istedim. Tam olarak neler olup bittiğini bilmek istiyordum. Bunlar yaşandığında 2015/16 sezonunun ortasındaydık ama babam isterse eve dönmeye hazırdım.