Bu yazı için başlık düşünürken ilk aklıma gelen şey “Batı’dan Doğan Güneş” oldu. Bu iki şeyi kanıtlıyor. Bir, Phoenix Suns hakkaten güzel bir sürpriz yaptı. İki, ben istediğim anda bir gazetede işe başlayıp, “Özil Mesut etti” veya “Michael Skibbe bıraktı” seviyelerinde başlıklar atabilirim.
Sezon başında herkesin yaptığı yorum aşağı yukarı aynıydı. “Draft’ta iyi bir yere sahip olabilmek için NBA’in en kötü kadrosunu kurmaya çalıştılar ve başardılar.” Suns bu iddialara tokat gibi olmasa da, ağır ağır çimdikleyerek cevap verdi. Önce “sezona iyi girdiler ama böyle devam etmez” yorumları “iyi gidiyorlar ama playoff zor gözüküyor” aşamasına geldi. Şimdi ise “Playoff’u zorlarlar ve en iyi ihtimalle 8. olurlar” deniyor. Bu yorumun da üstüne çıkacaklar mı merak konusu.
Eldeki kadro kendini kanıtlamak için oynayan, her maçta varını yoğunu ortaya koyan oyuncularla dolu. Bu over-achieve için en önemli unsurlardan biri. Koçları, oyuncuyken de rekabetçi ruhunu hiç kaybetmemiş ve yine (ilk senesi olmasından ötürü böyle söylemek yanlış olmaz) kendini kanıtlamak isteyen bir koç, Jeff Hornacek. Bunlara ek olarak bir de eldeki kadronun yeteneklerine uygun bir sistem kurunca, iyi bir takım olmamak için ancak size yukarıdan birilerinin “oğlum yavaş git” demesi gerekiyor herhalde ki bu konuya sonra geleceğiz.
Phoenix’in Steve Nash ve Amare ile 04-07 arasında, koç D’antoni’nin sisteminde yakaladığı başarı koşmak, biraz daha koşmak, biraz pick&roll yapmak, yine koşmak, çok ve hızlı şut kullanmak, atletik uzunu bol bol beslemek, yetmeyip daha da çok koşmak üzerine kuruluydu. Bu sistem başarılı oldu ve NBA’de savunmaya bu kadar az önem vererek şampiyon olmak mümkün mü tartışmalarını tekrar alevlendirdi. (OLAMADI) Tabi bu sistem, NBA’in en iyi oyun kurucusuna sahip olduğunuzda biraz daha kolay gözükebilir. D’antoni daha sonra Knicks’in başına geçtiğinde bunu Felton, Gallinari, Chandler gibi isimlerle de denedi ve fena bir sonuç almadığını söyleyebiliriz. (Saçmasapan Melo takasına kadar)
Amare’nin gidişi ve daha sonra Nash’in de takımdan ayrılmasıyla birlikte Suns bir süre daha bunu denedi sonra oyun sistemini de değiştirdi, biraz yavaşladılar. Ama olmadı. Bu senenin başında da bol potansiyelli 2014 draftının da etkisiyle, “Rebuild” butonuna bastılar ve takımda sadece genç oyuncular ve bir iki veteran bıraktılar.
Sonra ne mi oldu? Suns şu an batıda playoff yarışında 7. sırada ve 14-10 gibi bir dereceye sahipler. (doğuda olsalardı bu dereceyle 3. yada 4. olacaklardı) D’antoni döneminden farklı olarak daha az şut kullanıyorlar (ama yine de az değil), daha çok koşuyorlar ve daha da atletikler. Kesinlikle izlemesi en keyifli takımlardan biri haline geldiler. Herkesin şüpheyle baktığı Bledsoe ile Dragic ikilisi birbirlerine inanılmaz uyum sağladılar. Ama ilginçtir bu uyum birinin yalnızca oyun kurması birinin de iki numara pozisyonunda oynaması ve birbirlerinin işlerine karışmamaları şeklinde olmadı. Suns resmen sahaya iki tane oyun kurucu ve iki tane iki numarayla çıkıyor. İkisinin de sayı ortalaması 20’ye yakın ve asist ortalamaları ise 6’larda. Dragic geçen senelerde hiç olmadığı kadar drive ediyor, iyi bitiriyor, yetmiyor %48’le şut atıyor. Bledsoe savunmada rakip kısalardan daha iyi olanı tutup harikalar yarattığı gibi hücumda ise Dragic gibi hem drive ediyor, hem oyun kuruyor, hem de şut atıyor. Morris ikizleri aynı anda sahada olduklarında, rakip takımın kafasını karıştırmak dışında hem boş şutu buluyorlar hem de Suns’ın hızlı temposuna ayak uydurabiliyorlar. Sezonun sürpriz takımının en sürpriz ismi, (surprizception) Plumlee iç sahada double-double’a yakın ortalamalarla oynuyor. Takımın veteran lideri Frye, sakatlıktan %43’le üçlük atarak döndü. Her takıma lazım görev adamı P.J. Tucker ortalama üstü savunması ve iyi dip köşe üçlüğü ile Bruce Bowen’ı duygulandırıyor. Gerald Green gerçekten basketbol oynamaya başlamış ve atletik özelliklerine ek olarak bu sene hiç de fena şut atmıyor. Durum bu şekilde olunca, Suns’ta 6 oyuncu 10 sayı ortalamasının üstünde oynuyor. 2 oyuncu ise 9’larda. Topu iyi paylaşıyorlar, boş şut bulup da atmayanı dövüyorlar ve koşuyorlar, koşuyorlar, koşuyorlar.
Suns’ta her şey bu kadar iyi giderken over-achieve’in kitabını yazıyorlarken yerinde olmak isteyeceğiniz son kişi ise takımın genel menajeri Ryan McDonough olmalı. İşin içine gerçekler girdiğinde bu takıma biraz yavaşlamalarını söylemek gerekli gibi gözüküyor. Her ne kadar çok iyi oynasalar da bu takımın 2014’te tam 4 tane draft hakkı var. 2014’ün ne kadar potansiyelli bir draft olduğunu düşünürsek biraz yenilmek ve daha üst sıralardan bir draft sırasına sahip olmak dünyanın en kötü planı değil. Sezonun devamında Suns’ta sürpriz sakatlıkların olması, Hornacek’in birden garip rotasyonlara başvurmasını görmek kimseyi şaşırtmaz. Ama gelen haberler bu yönde değil. Suns, draft haklarından bazılarını kullanıp bir yıldız için takas yapmaya çalışıyormuş. Şu an daha iyi olmak için gelecekte çok iyi olmanın ihtimalini yokedecek bir takas Suns’ın en son ihtiyacı olan şey. Fakat Boston’da Danny Ainge’in yanında yetişen ve rebuild butonuna basıldığı için gelen Ryan McDonough’un böyle bir hamle yapmayacağını düşünüyor ve ümit ediyorum. Full Tanking yoluna başvurmayacak olsalar bile en azından ellerindeki gelecek için çok önemli olan parçaları, şu an biraz daha iyi olmak için harcamayacaklardır.
–
Daha Mutlu Olamam: Damian Lillard’ın gelişimine koca ayak adımlarıyla devam etmesi.
Harika oynaması bir yana, bu hafta iki son saniye atışıyla maç da kazandırdı. 23 yaşında takımın son topunu kullanan adam olmayı ve senenin bir başka sürprizi Portland’ı bu seviyeye taşıması ile mutlu etti, daha da edecek yunga-man.
İki Ekmek Kap Gel: Mike Woodson ve Knicks.
Woodson son toplara kalan Wizards maçında daha 3 molası olmasına rağmen takımına iyi bir oyun çizmedi, anlamsızca süre yemelerine ve topu kaybetmelerine izin verdi. Daha sonra maç topunda Beal’ın, Udrih ile birebir kalmasına göz yumdu ve sayıyı yedi. Bütün bunlara ek olarak son topta mola almayarak Melo’nun saçmasapan bir atış yapıp, kaçırması neticesinde maçı 30 saniye içerisinde kaybetti.
Son topta mola almadan hızlıca yarı sahayı geçerek savunmayı dengesiz yakalamak bir plan olabilir ve bunun başarılı örneklerini gördük. Ama böyle bir şey konuşulmadığı tüm Knicks oyuncularının sahadaki hal ve hareketlerinden belli oluyordu.
Tyson Chandler’ın da dönüşüyle işler düzelmezse, bakkala değil memleketine hava almaya yollanacak ilk isim Woodson olacak. Ama tüm Knicks’in dışarı çıkıp bir hava almasına ihtiyaç var.
Kafam Çok Karıştı: Ömer Aşık’ın Takas Draması.
Takımın genel menajeri Daryl Morey’in çeşitli kuntizlikleri ile Ömer’in takası iyice ilginç bir hal aldı. Sırf milleti işkillendirmek için, takas dedikoduları olan Atlanta Hawks’ı ve Millsap’i Twitter’dan takip eden Morey, bunu haber yapan sitelerle daha sonra parmakla göstererek alay ediyor olmalı. Tabi Morey bu belli olmaz, belki de bu takası kabul etti ama hedef şaşırtmak istiyor olabilir. Tüm medyaya “Bu bizle dalga geçiyor lan Hawks değil” dedirtip daha sonra bu takası açıklayabilir. Belki de bu yaptığı blöfün de blöfünü yapıyordur. Sanırım bunun sonu yok.
Rockets koçu McHale’in ise maçla ilgili sorulan bir soruda, konuyu son maçta sakat olduğu için oynayamayan Ömer’e getirerek, “Ömer iyileşince…” gibi cümleler kurarak, sanki Ömer gitmeyecekmiş gibi konuşması da ilginçti. Bunu da Morey söyletmiş olabilir. Belki de haftaya Dwight Howard’a “Ömer mi? Ömer diye biri hiç olmadı ki” tarzı bir şey söyletip, iyice kafaları karıştırabilir.
Boğaç Soydemir.
TL;DR ama uzunsa güzeldir. Tebrix cicişim !