NBA’de finallere giderken – Köşe yazısı

Sezon içinde, hatta Playoff’ta şu ana kadar gördüğümüz çoğu şey rafa kalkıyor. Keza bu iki takım geçen senenin Final serisinin son anından beri sonraki sene de birbirleriyle kapışacaklarını bilerek hazırlıklarını yaptı, hamlelerini şekillendirdi ve motive oldu. Belki işin seyir zevkini azaltsa da bu seriye kadar geçen süreç aslında bir formaliteden ibaretti, herkes Warriors ile Cavaliers’ın üçüncü kez üst üste buluşmasının gerçekleşmemesi için çok beklenmedik şeylerin olması gerektiğinin farkındaydı. İki takımın artıları-eksileri, bugüne ligin diğer takımlarına karşı gösterdikleri ortalama performanslarından çok birbirlerine karşı aldıkları konumlarla değerlendirilmeli keza bu eşleşme, tıpkı geçen sene olduğu gibi, birbirlerinin gediklerini bulup kullanmaya çalışan iki süper takımın mücadelesi olacak. NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi iki hücum takımından bahsediyoruz, her detayın önemi büyük.

Warriors rakibine akıcı, tempolu ve paylaşımcı stiliyle saldırırken Cavaliers birebirleri zorlayan, rakibine eşleşme problemleri yaratmaya çalışan bir yapıda olacak. Eşleşmelerin takım basketbolunun önüne geçebilmesi geçen sezonki Cavaliers zaferinin ardında yatan temel nedendi. Cavaliers kısalarını ikili oyuna sokup Stephen Curry’i Kyrie Irving’e switch yapmaya zorlayarak Irving’in Curry’nin üstüne gitmesini sağlamış ve Irving’in bu eşleşmede rakibini denize dökmesi serinin belirleyici faktörlerinden olmuştu. Bunun yanında Andre Iguodala’nın LeBron James’in birebir savunmasında 2015’e göre etkisiz kalışı ve Tristan Thompson’ın ayak çabukluğu sayesinde Stephen Curry’nin önünde durmayı becererek ona switch’lerde problem çıkartması akıllarda olması gereken detaylar. Cavaliers’ın tüm bu noktaların üstüne yeniden gideceğini görmek zor değil. Fakat denklem Kevin Durant’in varlığı sebebiyle bu kez daha farklı. Geçen sene Cavs’in Curry-Draymond ikili oyunlarının savunmasında şutunu riske ettiği Harrison Barnes’ın cezaları kesemeyip korkunç bir performans göstermesi Warriors’ın başını ağrıtmıştı, bu kez Barnes’ın yerinde Durant olacak.

Durant’in şutunu riske etmek gibi bir seçenek olmadığından Cavaliers farklı bir savunma şeması çıkartmak zorunda. Bu şema yüksek ihtimalle LeBron James’in sık sık Kevin Durant’i birebir savunmasını gerektirecek. İki takımın normal sezondaki buluşmalarında Richard Jefferson’ın Durant’in başına verildiğini gördük, bu durum belli oranda da sürecektir keza LeBron’un tüm enerjisini savunmaya harcaması intihar olur. Ancak Jefferson istikrarlı şekilde Durant’i yavaşlatması beklenecek kadar iyi bir savunmacı değil. LeBron’un birebir savunmada artan yükü, geçen sene ortada dolaşıp herkesin açığını kapatan, switch’leri yöneten ve sürekli yardım savunmasına giden “korucu” stiline darbe indirmeye aday; o tarz bir özgürlüğe sahip olmayacak ve sık sık Durant’e yapışmak durumunda kalacak. Bu da Curry-Draymond ikili oyununun daha efektif olmasını, onun aracılığıyla da Warriors’ın ritim bulmasının kolaylaşmasını sağlayabilir. Warriors’ın ritim bulup tempoyu forse etmesini engelleme konusunda azımsanmayacak bir rol J.R. Smith ve Iman Shumpert’a düşüyor, bu iki ismin üçlük çizgisi etrafında topu kontrol eden isimlere yapacakları baskı çok mühim.

Warriors oyunun genel akışını ve temposunu kontrol etmeye çalışırken, Cavaliers oyunu pozisyon pozisyon düşünmek zorunda. Hücum süresinin başlarında kullanılan atışlar, kötü tercihlerle oluşan ters ribaund pozisyonları ve top kayıpları Cavaliers’ın ölüm fermanını imzalar. Planlı, hesaplı ve efektif bir hücum performansı göstermeleri gerekiyor. Kaçan şutlar dahi onlar için oyunun önemli bir parçası, keza ligin en iyi hücum ribaundu alan takımlarından biriler ve karşılarında ribaund konusunda vasat sayılabilecek bir ekip var. Planlanan setlere uygun tercihler yaptıkları sürece Tristan Thompson ve Kevin Love hücum ribauntlarına saldırarak takıma ikinci, hatta üçüncü hücum şansları getirecektir ki bu durumun momentumun çok önemli olduğu bir mücadelede ne kadar belirleyici olabileceğini kestirmek zor değil. Plana sadık kalma gereksinimleri onları Warriors’a göre çok daha tahmin edilebilir ve kolay okunabilir bir takım yapsa da bir şeyin olacağını sezinlemek onu durdurabileceğiniz anlamına gelmiyor, özellikle de mesele LeBron James ise.

Yine de, opsiyon sayısı ve tahmin edilemezlik bu seride Warriors’ı öne çıkartan en büyük faktör. Kevin Durant eklemesi geçen iki sezon zaten bu konuda daha önce eşini benzerini pek görmediğimiz bir seviyede olan takımın dinamiklerini sarsmadan farklı bir açı getirerek ellerindeki hücum silahlarını daha da zenginleştirdi. Warriors bu noktaya neredeyse hiç zorlanmadan geldiği için repertuarlarını sergilemeye ihtiyaç duymadılar ve temel silahlarıyla herkesi yıkıp geçtiler. Playoff’ta takımın temel oyun planının işe yaramadığını sadece bir kez; Jazz serisinin üçüncü maçında gördük. İşte o noktada da geçen seneye göre en büyük fark devreye girdi; Durant sazı eline alıp takıma maçı kazandırdı. Geçen sene Stephen Curry ve Klay Thompson’ı aynı anda kontrol altında tutmak çok zor bir işti, bu sene o becerildiğinde dahi devreye girip takımı su üstünde tutabilen bir Kevin Durant var. Takım şu ana kadar bu opsiyonu çok az kullansa da Curry ile Durant ligin savunulması en zor pick ‘n’ roll & pick ‘n’ pop ikilisini oluşturuyor, işler sıkıştığı takdirde devreye sokabilecekleri bir B Planı olarak dikkate değer. Rahatsızlığı bulunan Steve Kerr’ün yerine takımı çalıştıran Mike Brown’un bu tarz eşleşme bazlı setleri oynatmayı Kerr’e göre daha çok sevdiği de biliniyor.

Takımların Karşılaştırması

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler