Golden State Warriors Chicago Bulls’un kırılmaz denen 72-10’luk normal sezon rekorunu bir maç ile geliştirip, Playoff’ta da Konferans Finali’nde Oklahoma City Thunder karşısında seriyi 3-1 geriden çevirerek üst üste ikinci şampiyonluk için NBA Finalleri’ne çıktığında NBA tarihinin en iyi takımını izlediğimize dair göstergeler hayli kuvvetliydi. Bu göstergeler Final serisi Oakland’daki beşinci maç öncesi 3-1’e geldiğinde artık yanılmaz şekilde doğruyu gösteriyor gibiydi. Ancak Draymond Green’in ceza aldığı beşinci maçtaki LeBron James ve Kyrie Irving dominasyonuyla önce ibre ortaya geldi, sonra da bu iki ismin liderliğinde kuvvetli şekilde Cleveland Cavaliers lehine döndü. Sonucu son dakikada belli olan bir yedinci maç sonunda mucize gerçekleşmiş, Cavaliers NBA tarihinde bir Final serisini 3-1 geriden gelip kazanan ilk takım olmuştu. Belki Cavaliers’ın başarısından daha çok Warriors’ın başarısızlığı konuşuldu ve “gelmiş geçmiş en iyi” olmaya doğru giden takım birden bire dalga malzemesi haline geliverdi.
Ancak karanlık hava Temmuz başında Konferans Finali’nde mağlup ettikleri Thunder’ın yıldızı Kevin Durant’in çok tartışmalı bir şekilde “Eğer yenemiyorsan, katılacaksın” felsefesini benimseyip Warriors’a katılmasıyla aniden dağıldı. Gelmiş geçmiş en iyi olmanın eşiğine gelen takım, henüz iki sezon önce MVP olmuş, ligin en iyi birkaç oyuncusundan ve en durdurulmaz skorerlerinden birini kadrosuna eklemiş, insanlarda “Oynamaya gerek yok, direk kupayı verelim” hissiyatı oluşturmuştu. Durant topu dolaştıran, tempolu hücum sistemine cuk oturduğu için büyük bir alışma süresi dahi olmadı ve takımın dinamikleri çok fazla oynamadı. Warriors bu kez 73 maç kazanmadı ama Durant’in sakat olduğu dönemde bile ligi domine eden bir performans gösterdiler ve sezon boyunca neredeyse hiçbir zaman “En iyi takım” görüntüsünden uzaklaşmadılar.
Durum Playoff’ta da farklı olmadı. Portland Trail Blazers ve Utah Jazz’ı rahatlıkla sürklase edip evine gönderen Warriors, Kawhi Leonard’ı sakatlayan Zaza Pachulia sağ olsun, Konferans Finali’nde karşılaştığı San Antonio Spurs’e tek maç dahi vermedi ve tarihte NBA Finalleri’ne Playoff’ta hiç maç kaybetmeden gelen üçüncü, 12-0 ile gelen de ilk takım oldu. Ellerinde “tarihin en iyi takımı” olabilmek için yine bir şans var.
Mucizeyi gerçekleştiren taraf ise yazın kahramanlık öykülerinin merkezinde olup bol bol övgü dinledi. 2010 yazında Miami’ye gittiğinde “Şeytan” ilan edilen ve formaları yakılan, ancak 2014 yazında tekrar eski takımına dönünce bağırlara basılan LeBron James, Cleveland’a şampiyonluk getirme sözünü tutmanın rahatlığının yanı sıra, NBA tarihinin en efsanevi ve dominant NBA Finalleri performanslarından birini sergilemiş olmasının mirasına yaptığı doping etkisinin de keyfini yaşadı. Kuzey Amerika spor liglerinde takımı olup da en uzun süredir şampiyonluk göremeyen şehir olan Cleveland’ın üstünden kalkan yük, aynı şekilde LeBron’la takım arkadaşı olmadan önce Playoff göremeyen ve 2015’te sakatlıkları sebebiyle liderlerini yalnız bırakan Kyrie Irving ve Kevin Love’ın da üstlerinden kalktı. Bu yük kalkışını rehavete çevirmemek takım için sezonun en önemli mevzusuydu.
Doğrusu Cavaliers bu mevzuda normal sezonda hiç de iyi bir iş çıkartmadı. LeBron, Kyrie ve Love bir araya geldiklerinden beri en iyi bireysel performanslarını sundular ama Cavaliers’ın savunması çok kötü bir performans gösterdi, takım sürekli istikrar problemi yaşadı ve All-Star arasından sonra tamamen çöküp önceki sezona göre altı maç eksik kazanarak Doğu liderliğini Boston Celtics’e kaptırdı. Bu durum Doğu’nun mutlak favorisi oldukları gerçeğini değiştirmiyordu ve herkes Playoff vakti geldiğinde gaza basacaklarının farkındaydı; ama vitesi ne derecede arttırabilecekleri şüpheliydi.
Neyse ki Cavaliers vitesi arttırmak bir tarafa vites kutusunu parçaladı. Tamamen kontrolden çıkmış ve otobanda freni boşalmış bir tır gibi oynayan LeBron James’in liderliğinde Cavaliers Doğu’yu yakıp geçti; LeBron’un motoru soğuttuğu tek maç olan Konferans Finali üçüncü maçı hariç hiç maç kaybetmeyerek 12-1 ile tekrar NBA Finalleri’ne geldi. Bu, LeBron James’in üst üste yedinci NBA Finalleri. Ah tabii James Jones’un da.
James Jones is the real MVP 😀
gerçekten çok önemli konulara değinmişsin. tebrik ederim seni admin. yazılarının devamını bekliyoruz.