NBA’de büyümek, sırrı bilmeyen tek kişi sizmişsiniz gibi… | #çeviri

Marcus Camby, çaylaklara şaka yapmayı seven diğer tecrübelilerdendi. İlk kez onu, ona böğürtlenli donut almaya gittiğimde tanıdım.

Marcus, o donutları çok severdi. Zaman fark etmeksizin beni arayıp, 100 dolar verir ve para üstünü bana bırakırdı. Daima üç donut, daima böğürtlenli ve daima 100 dolar. Latte olayından çok daha keyifli olduğunu anlamanız zor olmasa gerek.

Marcus’un beni kollaması sadece para üstü ile değildi. Çaylakken bir çocuktum. Kaslı bir çocuk. İdmanları ve maçları ciddiye alırdım ama saha dışında palyaço gibiydim.

Bir San Antonio deplasmanında Marcus yerine oyuna girdim. Texaslı ben, karşımda idolüm Tim Duncan.

Ve şimdi görevim Tim’i durdurmaktı. Basketbol idolümün bir adım uzağındaydım.

Gereğinden fazla gergindim. ‘’Tim’e karşı oynuyorum! Onu bloklamalıyım!’’Ama Tim çok sabırlıydı. Bu, ona karşı asla unutamayacağım özelliği. Alanı paylaşır ve Tony Parker’dan pası alırdı. Sanki ‘’Tamam genç arkadaş, sayıyı nasıl istiyorsun?’’ der gibiydi. Bir keresinde şut fake atmamasına rağmen sıçradım, şöylece bir baktı ve aında smacı vurdu.

Oyundan alındım ve son çeyreğe kadar koç beni geri sokmadı. Maçtan sonra Marcus yanıma yürürken kafasını sağa sola sallıyordu. O bir şey diyemeden ‘’Tamam, tamam hatamı biliyorum, o kadar sık zıplamamalıyım.’’

Marcus’un derdi başkaydı. ‘’Tim’in favori hareketi ne?’’

‘’Bilmem’’

‘’Ne yani, oraya öylece çıktın ve işi akışına mı bıraktın?’’ Bana sanki uzaylıymışım gibi bakıyordu.

PHOTO BY D. CLARKE EVANS/NBAE/GETTY IMAGES
PHOTO BY D. CLARKE EVANS/NBAE/GETTY IMAGES

Benim için uykudan uyunma vakti o zamandı.

Çaylak olarak bir sonraki rakibimiz hakkında çok fazla düşünmezdim. Kimle eşleşeceğimi bilirdim ama sadece o kadar. Marcus, daha da detaylı düşünmem için beni cesaretlendirdi. Olmadık zamanlarda bir sonraki rakibimiz hakkında sorular sorardı, sırf onlara çalışıp çalışmadığımı test etmek için. Aramızda bir oyuna dönüşmüştü bu. ‘’Sola gittiğinde hangi elle şut atıyor? Hangi tarafa doğru yön değiştirmeyi sever? Çokça fake atar mı?’’

Çaylak sezonumda galiba kendi ön yargımı kırdım. ‘’NBA’e gelince yine aynı basketbol, sadece daha üst seviye’’ diye düşünürdüm. Daha derin olduğunu burada anladım.

Biliyor musunuz, belki kolejden biraz daha hızlısı ve biraz daha serti ama temelde aynı. Top havaya atıldığından itibaren oyununuzu oynarsınız. Atletik ve yetenekli oyuncuların sadece atletik ve yetenek avantajlarından dolayı maçları kazandığını düşünürdüm. Ama olay bundan ibaret değil.

İlk yılımda buruk hissediyordum. Bençte çok zaman geçiriyordum. Bu, maçları izleme olanağını bana verdi. Basketbolun zihinsel ve IQ kısmına, fiziksel kısmına verdiğim kadar değer vermediğimi fark ettim. Marcus’un bana verdiği ödevler çok zamanımı alıyordu, başlarda çok da canımı sıktı. Bazı maçlardan önce bir iki saatlik hazırlık incelemesi yapmama rağmen 10 dakika süre alırdım.

‘’Ne yani, oraya öylece çıktın ve işi akışına mı bıraktın?’’

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler