Joel Embiid: “Size yemin ederim ki benim hayatım film gibi” | ÇEVİRİ

Ve bu da bir başka gerçek hikaye. 

Kansas’taki ilk hazırlık maçımda Tarik Black üzerimden öyle bir smaç vurdu ki neredeyse basketbolu bırakıyordum. Öyle bir smaçtı ki maçtan sonra Kamerun’a geri dönüş biletlerine bakmama sebep oldu. Tarik son sınıftı, bir yetişkindi. O an neler olduğunu bilmiyordum. Kendi ribaundunu alıp üzerimden öyle bir smaç bastı ki her şey ağır çekime döndü bir anda. 

Smacı benim kafama bastı, şaka yapmıyorum. Size daha en kötü kısmından bahsetmedim bile. En kötü kısmı şuydu: Kansas kadın basketbol takımı tribünde bizi izliyordu. Bütün salon bana gülüyordu. Gerçekten çok rezaletti. Manşetlere konu olabilecek bir durumdu.  

Direkt olarak Bill Self’in ofisine gittim ve “Bunu yapamam. Bu adamlara karşı oynayamam beni takımdan çıkarmalısınız.” dedim. 

Bill ise “Ne? Sen ciddi misin? İki sene içinde sen NBA draftının bir numarası olacaksın.” dedi. 

Sorun şuydu ki bana bütün kolej koçlarının yalan söylediğini söylemişlerdi. Ben de koçun bana karşı kibar olmaya çalıştığını düşündüm. Kafamdaki plan şuydu: Maçlara gelmeye devam ederim ve en azından buradan bir diploma alırım. Bu annemi mutlu eder. 

Devam etmeme sebep olan tek şey ailemin beni yetiştirme tarzıydı. Bize her zaman, şartlar ne olursa olsun çalışmamız gerektiğini söylemişlerdi. Amerika’ya ilk geldiğimde Kamerun’daki koçumun bana gönderdiği bir DVD vardı. Hakeem Olajuwon ve birkaç efsanevi uzunun daha görüntülerinin içinde yer aldığı bir saat uzunluğunda bir kayıt. Muhtemelen o DVD’yi üç sene boyunca her gün izledim. Hakeem’in sahada nasıl hareket ettiğini izler ve sahaya çıktığımda onu taklit etmeye çalışırdım. 

Lisede de Kansas’ta da yaptım bunu. 

Aslında yaptığım şey kendimi iyi bir basketbolcu olarak hayal etmekti. Zihnin gücü gerçekten inanılmaz. Yani, ben cidden rezalettim. Ama bir şekilde kendimi Hakeem olduğuma inandırdım. Ve her geçen gün daha iyi olmaya başladım. Daha sonra ise sahada şov yapmaya başladım. 

NBA giden yolumda tek yaptığım “-mış gibi yapmak” oldu. NBA’e cidden YouTube izleyerek ve salondan hiç çıkmayarak girdim. Kevin Garnett’ın Celtics’le kupa kazandığı zamanı hatırlayın. Deli gibi davranıyordu ve “HİÇBİR ŞEY İMKANSIZ DEĞİLDİR” diye bağırıyordu. 

Bu benim için çok şey ifade ediyor. Bu benim hayatım. Her şey o kadar hızlı oldu ki bazen mantıksız geliyor kulağa. 

En gerçeküstü an ise Kobe emekli olacağı zaman ve son maçını Philly’de oynadığı akşam yaşandı. Maçtan sonra bir dakika konuşabilmemiz için küçük bir odacık oluşturdular bize. İçeri geldi, elini sıktım ve şöyle dedim: “Biliyorum bunu muhtemelen çok fazla duyuyorsundur ama basketbol oynamaya, tam anlamıyla, senin sayende başladım. Parkta ne zaman şut atsam kendi kendime “KOBEEE!!” diye bağırıyordum.” 

Güldü ve kısa bir süre daha muhabbet ettik. Gitmeden önce dünya üzerindeki en Kobece şeyi söyledi. Birçok insan için hiçbir şey ifade etmeyebilir ancak benim için gerçeklik dışı bir olaydı. Kendimi bir bilgisayar oyununun içinde gibi hissettim. 

Mümkün olabilecek en Kobe tavrını takınarak şöyle söyledi: Pekala delikanlı, çalışmaya devam et. Çalışmayı sakın bırakma.” 

Teşekkürler, Kobe. Teşekkürler, Hakeem. Teşekkürler, anne ve baba. Teşekkürler, Kansas. Teşekkürler, Philly. Teşekkürler, Lil’ Bow Wow. Teşekkürler, tanımadığım beyaz adamlar. 

Size yemin ederim ki bu bir film. 


Orijinal kaynak | It’s Story Time – The Players’ Tribune

4 of 4İleri

“HİÇBİR ŞEY İMKANSIZ DEĞİLDİR”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler