Galatasaray Liv Hospital’ın maç boyunca oynadığı basketbolu Fenerbahçe Ülker ilk yarıda oynasaydı Galatasaray’lı oyuncular ikinci yarıya çıkamayacak hale gelirdi belki de. Rakibi yormak adına tek yol hızla rakip sahayı geçip kısa sürede sayılar bulmak değildir. Set temposunu, top trafiğini, topsuz koşuları ve katları arttırarak da rakip takım yorulabilir. Ama bunların hepsi bilinçli, planlı ve belli bir ezber dahilinde olmalı. Aksi fuzuli çabadır, başka bir şey değil.
Fenerbahçe Ülker hızlı hücum konusunda hiçbir ezbere sahip değil. 3’e 1, 3’e 2 fark etmez. Hızlı hücumda iyi pozisyon alabilen oyuncu sayısı az, hızlı hücumu sağlıklı yönlendirebilecek kimse yok, Emir Preldzic’in meçhul iyi oyununu beklemek gerekir ki Galatasaray Liv Hospital maçı bu ihtimalin peşine düşmek için uygun değil. Öyleyse geriye kalan seçenek set hücumlarında topu ve topsuz oyuncuları koşturmak. İlk periyotta olduğu gibi. İlginç olan ve alışkanlık haline gelen Fenerbahçe Ülker’in maçlara yüksek top trafiğiyle başlayıp devamında bu temponun yüksek ivmeyle azalması, sebebi ise gayet açık. Bjelica’nin içinde olmadığı her hücum bilinçsizce oynanıyor Fenerbahçe Ülker’de. Topun hakimi Goudelock veya Emir ise yapılan her koşu, yakalanılan her ters eşleşme anlamını yitiriyor. Her maçın hikayesi de topun dakikalar ilerledikçe Goudelock veya Emir’in himayesine girmesi oluyor, dolayısıyla hücumlardaki akıcılık yerini faydasız birebir veya yetersiz ikili oyunlara bırakıyor. Bu noktada Emir’e özel bir parantez açmak gerekir. Açıktır ki oyun görüşü uluslararası düzeyde. Buna dair örnekleri her maçta sunuyor. Ancak bu tarz gerilimli ortamlarda oyunu yönlendirme işi ona bırakılamaz. Zira hep kararsız, hep kuşku içinde. Boş pozisyonu yakalıyor şutu atmıyor örneğin. Artık Emir’den fazla beklenti içinde olmak için geçerli bir neden yok.
Diğer cepheye geçelim. Galatasaray’a bu maçı kazandıran en önemli faktörlerden biri dış şutlardaki başarı, buna şüphe yok. Ancak konsantrasyon düzeyi böylesine yüksek olan maçlarda oyuncuların şut yüzdelerini arttırması beklenilen bir durumdur. Dolayısıyla üzerinde fazlaca durmayı gerektirmez. Erceg 4/6, Sinan 4/8, Micov 2/3. Garip rakamlar değil bunlar. Merceği Galatasaray’ın planındaki doğrulara çevirmek gerekir.
Hücumların ana odak noktası Fenerbahçe Ülker kısalarının savunmadaki yetersizliği. Goudelock, Preldzic, Zisis ve kısmen Hickman Galatasaray kısalarının penetrelerine karşı direnç noktası oluşturamadılar ve birebirlerde kolay yenilmeyi adeta alışkanlık haline getirdiler. Oyuncu özellikleri itibariyle de yüksek direnç beklemek kolay değil. Sinan ve Carter henüz topu yere ilk vuruşlarında kurtuluyorlar savunmacılardan, sonrasında Micov üçlük çizgisi boyunca, Erceg de boyalı alandan üç sayı çizgisine doğru koşu yapınca Fenerbahçe Ülker savunması allak bullak oluyor. Savunmanın şekli yüksek oranda bozulunca savunma ribaundlarını toplamak da epey zorlaşıyor Fenerbahçe Ülker için.
Arroyo’yu yeni kaybetti Galatasaray, üzerine Ender de yok. Bu, Galatasaray Liv Hospital’ın oyun aklının yüksek oranının sahada olmadığı anlamına gelir ; ama tamamı değil. Öyle ki Sinan Güler oyunun gidişatına ve rakip takımın açıklarına ilk dakikalardan itibaren uyanıp her türlü yönlendirmeyi yaptı. Topu rakip sahaya getiren Carter’dı ama oyun kurucu Sinan’dı. Hemen her hücumu penetre üzerinden oynadı çünkü Fenerbahçe kısalarının onun karşısında durabilmeleri mümkün değil. Ona Carter da dahil olunca üç saniye koridoru ile üçlük çizgisi arasında kalan geniş bir alana hükmetti bu ikili. Fenerbahçe Ülker uzunları bu alanı da kontrol etmek durumunda kalınca Micov ve Erceg sıklıkla boş üçlük veya orta mesafe şutları buldular.
Öte yandan unutmamak gerekir ki maçın büyük bölümünde yine Vesely-Bjelica ikilisini kullandı Obradovic boyalı alanda. Vesely defalarca pozisyon hatası yaptı. Fenerbahçe kısalarının savunma zafiyeti var. Ancak bu yeni bir sıkıntı değil, kağıt üzerinde bile göze çarpacak kadar aşikar üstelik. Dolayısıyla böyle bir sıkıntı karşısında tedarikli olmak gerekir. Rakip savunmacısından kurtulan Galatasaray’lı her oyuncu karşısında korumasız bir çember buldu. Yani bütün problem dönüp dolaşıp çemberin savunmasına, dolayısıyla Semih Erden’e geliyor. Farklı bir kısa rotasyonu Semih’in kıymetini azaltabilirdi ancak mevcut şartlar altında çözüm ; Semih Erden’i kafaca sağlıklı ve sürekli olarak rotasyona yerleştirmekten geçiyor.
Fenerbahçe Ülker adına oyunun kim tarafından nasıl yönlendirileceği büyük bir problem olarak görünüyor hâlâ. Obradovic maç içerisinde direktifleriyle çok sık müdahale etmek istedi oyuna. Ama sahanın içinde oyunu okuyup gerekli yönlendirmeleri yapan bir oyuncu yoksa yapılan direktiflerin çok da bir anlamı kalmayabiliyor. Öyle de oldu. Goudelock’ın bireysel becerilerine yine sıkça başvurdu Fenerbahçe Ülker. Yakalanan ters eşleşmeler bile kullanılmadı sıklıkla. Perde devamlarında sanki hiç perde yapılmamış gibi birebirlere kaldı oyun. Galatasaray Liv Hospital ise her perde sonrasında toplu veya topsuz kombine hareketlerle Fenerbahçe Ülker savunmasının disiplinini yüksek başarıyla bozdu. Bu başarıda Vesely’nin pozisyon hatalarının yanına, dışarı açılarak Bjelica’nın boyalı alanı terk etmesi sonucunu doğuran Erceg’in payı da büyük.
Maç sonrasına gelelim. Başlıklar şöyle “Obradovic: Motive olmayan gider.” Fenerbahçe Ülker adına en büyük hata bu maçın kaybedilmesini mental sebeplere bağlamak olur. Galatasaray Liv Hospital sadece zihinsel olarak değil taktiksel planlamalarıyla da yendi Fenerbahçe Ülker’i. Hatta ikinci yarıyla birlikte Fenerbahçe’ye maçı kazanamayacağı mesajını vermeye ve buna inandırmaya başladı.. Muhakkak ki bu maçın değerlendirmesi Galatasaray’dan çok Fenerbahçe Ülker ve hataları üzerinden yapılır ancak bugün Galatasaray Liv Hospital’ın yaptığı Fenerbahçe Ülker’in açıkları üzerinden oyunu kurgulayıp sonuca ulaşmasından başka bir şey değildi. En basitinden altı kişilik Galatasaray Liv Hospital rotasyonundan bir oyuncuyu maç boyunca rahatsız edecek şekilde faul problemine sokamadı Fenerbahçe Ülker. 4 faulle maçı bitiren oyuncu olmadı Galatasaray’da. Sırf bunun için bile Fenerbahçe Ülker teknik ekibinin bütün gece kafa patlatmak gerekir.