Galatasaray LH: Sancılı Sezon

Bu sezon tek tip bir Galatasaray takımından bahsetmek mümkün değil. Sezon içinde farklı farklı şekillerde oynayan, oynamak zorunda kalan bir takım oldu Galatasaray. Bunların hepsine değineceğiz.

İlk olarak bahsedeceğimiz dönem ligin beşinci haftasına, Türk Telekom maçına kadar olan bölüm. Galatasaray, üçüncü hafta Aliağa Petkim deplasmanında sürpriz bir şekilde kaybetse de düzenleri, rolleri belli olan bir takımdı ama dış oyuncuların iyi gününde olup olmamasıyla da yakından ilgiliydi takımın oyunu. Ergin Ataman, 1 kalıplı uzun (Nathan Jawai) artı 4 şutör gibi düşünmüştü kadro yapısını ama ligde çok çok az forma giyebildi Jawai ve bu sistem tam manasıyla hayata geçirilememiş oldu. Bu arada Galatasaray, Türk Telekom maçından yaklaşık 20 gün önce Nathan Jawai’yi kaybetti, Jawai sezonu kapadı, yine bu maçtan 15 gün önce de Manuchar Markoishvili sakatlandı ve 3 ay kadar sahalardan uzak kaldı. Jawai’nin yerine hemen Pops Mensah-Bonsu getirildi. Bu, çok büyük bir değişim yaşatmadı takımda o süreçte. Şimdi gelelim bu maçın neden kırılma maçı olduğuna. Bu maçta Jamont Gordon sezonu kapattı ve Erwin Dudley de 4-4,5 ay kadar sahalardan uzak kaldı. Ayrıca Türk Telekom maçı da kaybedildi, hatta bu maçta Ergin Ataman, son molalarda oyuncularla hiç konuşmadı. Bu olay o dönem bir süre konuşuldu.

Carlos Arroyo, bu takımın en önemli oyuncusu, her zaman en fazla yük onda oldu ama ligin altıncı haftasından itibaren o yük çok daha arttı. Keza, Ender Arslan ve Sinan Güler için de buna benzer bir durum oldu, yükleri biraz arttı. Galatasaray, yukarıda belirttiğimiz bu sakatlıklardan sonra Malik Hairston’ı da kadrosuna kattı. Hairston’ın tercih edilme sebebi, hem inisiyatif alabilecek, yaratıcı bir oyuncu olması, hem de Markoishvili’nin ve Gordon’ın yerine oynayabilecek bir oyuncu olmasıydı. Milan Macvan da Dudley’in sakatlığından dolayı geçici lisans ile lig rotasyonuna dahil oldu.

Ligin altıncı haftasındaki Banvit mağlubiyetinden Euroleague Top 16 turuna kadar Galatasaray, ligde iyi oynadı, üst üste 9 galibiyet aldı, yeni düzen oturmaya başladı ve takım moral olarak daha iyi duruma geldi. Çok kısa bir sürede 4 oyuncu kaybetmek hem oyuncular için hem de teknik ekip için zordu, bunu atlattılar.

Bir başka bahsetmemiz gereken dönem de Euroleague Top 16 maçları başladıktan sonra oldu. Ergin Ataman, yüzünü tamamen Euroleague’e çevirdi. Ligde ise hiçbir şekilde maçlara konsantre olmayan bir koç ve takım vardı ortada. Bu süreçte maçlar kaybedildi, hatta bazı maçlar çok çok kötü oynayarak kaybedildi, Fenerbahçe Ülker mağlubiyeti, Banvit mağlubiyeti gibi. Bunlar ağır mağlubiyetlerdi ama takımın o sıradaki tek hedefi Euroleague’de Top 8 oynamaktı.

Euroleague’de Top 8 hedefine ulaşıldı, her ne kadar Barcelona’ya 3-0 elenilse de yüzler gülüyordu. Evet, Galatasaray lige dönüyordu ama bu kolay olmayacaktı çünkü Euroleague rotasyonuyla lig rotasyonu farklıydı. Galatasaray, 9-10 kişiyle oynayan bir takım oldu ve bunların 7’si de yabancıydı. Yani uzun bir süre Cenk’ten, Göksenin’den, Engin’den hiç faydanılmadı, Dudley düzeldi ama o da az süre aldı ligde ve tabi ki bu oyuncular da ritimlerinden uzaklaştılar. Euroleague’den elendikten sonra ligdeki son 4 maçta Ergin Ataman, yukarıda saydığımız oyunculara şans verdi ama istediğini alamadı. Her maç sonrası, takımın bu halinden memnun olmadığını ve böyle olursa playofflarda işlerinin çok zor olduğunu söyledi. Ama bu, biraz da kendisinin aldığı bir riskti. Ligin son 4 haftası için konuşursak Galatasaray, belki savunmada çok kötü değil ama hücumda ritimsiz ve Arroyo’nun yaratıcılıklarına çok fazla bağımlı bir haldeydi, bunu da Arroyo’nun bu maçlarda az süre almasından dolayı görmüş olduk. Bu durum playofflar öncesi iyi bir haber değil kesinlikle. Özellikle yaratıcılık konusunda Hairston, ilk geldiğinde takıma çok yardımcı oluyordu. Ergin Ataman, playofflara kadar onun üzerinde durabilir antrenmanlarda çünkü fazlasıyla ihtiyacı var takımın buna. Burada Markoishvili de önemli rol oynayacaktır, sakatlıktan döndüğünden beri çok istikrarlı olamasa da iyi bir performans gösterdi, Ergin Ataman’ın en güvendiği silahlardan biri de o olacak şüphesiz.

Şimdi teker teker oyuncuların ve koçun takımdaki durumlarına ve sezon içi performansına bir göz atalım:

Zoran Erceg: Önemli bir hücum silahı, iyi bir şutör ve takımın ikinci en önemli skoreri. Savunmada ondan çok fazla birşey beklenmiyor çünkü savunması onun defosu, bu biliniyor. Bu sezon ligde kendini zorladığı bir maç olmadı, genelde rölantide götürdü. Daha çok kendini Euroleague maçlarına sakladı desek doğru olur.

Göksenin Köksal: Savunmacı kimliği ön planda olan bir oyuncu, önemli skorerleri savunduğunu biliyoruz. Bu sezon başında iyi süreler aldığı maçlar oldu ancak koçu kızdıracak oyunlar oynadı. Pek değerlendiremedi aldığı o şansları yani, sonrasında da koç onu uzun bir süre pek düşünmedi. Evet biraz savruk oynayan bir oyuncu ama sezon sonunda görev aldığı maçlarda daha iyi durumda, daha akıllı oynar görüldü.

Malik Hairston: Takıma ilk katıldığında çok önemli katkılar yaptı, hücumda birebirde skor bulması ya da asist yapabilmesi nedeniyle Arroyo’ya çok destek oldu. Hairston, mücadeleci bir oyuncu, savunmada da takıma iyi bir katkı yaptı ama sezon sonuna doğru bir düşüş oldu. Belki de yoruldu çünkü çok süreler aldı hem ligde hem Euroleague’de. Şutu onun en büyük handikapı. Rakipler çoğu zaman şutunu riske ederek oynuyorlar. O cezaları kestiği zaman çok iyi ama kesemediği zaman takıma yarardan çok zararı da dokunuyor.

Manuchar Markoishvili: Takımda her zaman istenecek bir oyuncu. Uzun süreli bir sakatlık yaşadı, ligde sadece 7 maça çıkabildi bu sezon, yani lig performansı için birşey söylemek çok doğru olmaz ama sakatlıktan döner dönmez özellikle Euroleague’de takıma direkt katkı vermeyi başardı Gürcü oyuncu. Bu takımın en önemli oyuncularından biri.

Engin Atsür: Sakatlığının ardından takımda önemli süreler alması bekleniyordu ama koç ona sadece 13 maçta süre verdi ve bu maçlarda da kayda değer bir performans gösterdi diyemeyiz.

Cenk Akyol: Önemli bir şutör. Ligin ilk yarısında önemli katkılar verdi ancak ikinci yarıda çok çok az süre buldu. Ergin Ataman’ın ondan beklediği tek birşey var o da şut. Cenk, bir dönem az oynamasından da kaynaklı büyük ihtimalle, bomboş pozisyonlarda bile şut kullanmaz hale geldi ve koç bu yüzden onu bir ara hiç düşünmedi. Son maçlarda ise Cenk, her aldığını potaya atıyor. Hala geçen seneki ritminde değil ama en azından özgüveni biraz daha iyi durumda gözüküyor.

Furkan Aldemir: Takımın en önemli yerlisi. Pota altına sertlik getiren bir oyuncu. Takımın ribaund (6,8) ve blok lideri (1,2). Hücumda çok etkili bir silah değil ama sezon sonuna doğru Arroyo’yla oynadıkları ikili oyunlar sonucunda bulduğu sayılar dikkat çekti.

Pops Mensah-Bonsu: İlk geldiği zaman önemli katkılar verdi, o dönemde Jawai’yi hiç aratmadı ancak sonrasında iyi bir performans göstermedi. Çok başına buyruk oynadığı maçlar oldu, özellikle savunmada. Bonsu, hücum kaynaklı bir oyuncu. Hücumdaki performansı iyiyse savunmada da iyi savaştı, iyi oynadı.

Milan Macvan: Geçici lisans ile 17 maç oynadı bu sezon. Sadece 3 kere çift hane skor üretebildi, yani skor katkısı üst düzeyde değildi ama savunmada direnç kattı takıma, Dudley’in olmadığı süreçte çok önemli işler yaptı.

Carlos Arroyo: Takımın her şeyi. Bazen koçun onu dinlendirmek istediği maçlar oldu ama o olmadığı zaman hep birşeyler eksik oldu, çark işlemedi. Koçun ona çok büyük özgürlük verdiğini hepimiz biliyoruz ama Arroyo da bu geniş yetkileri en iyi şekilde kullanabilecek kapasitede ve bu yetkileri çok da iyi kullandı.

Sinan Güler: Bu sezon onu çoğu zaman topu getiren oyuncu olarak, 1 numaralı pozisyonda gördük. Elinden geleni yapmaya çalıştı tabi ki ama o iş Sinan’ın işi değil, totale baktığımız zaman bu pozisyonda artıdan çok eksideydi. Kenardan enerji getirdiği maçlar da oldu ama bu maçların sayısı öyle çok fazla da değildi.

Ender Arslan: Onun performansı hep kritik oldu çünkü Arroyo’daki yükü hafifletmesi gereken oyuncuların başında geliyordu. Bu sezon bazen Arroyo’yla beraber bazen de tek oynadığı oldu, bu iki durumda da iyi işler çıkardı. Bu sezonun iyilerinden.

Erwin Dudley: Sezon başında takımın en istikrarlı oyuncusuydu, verdiği katkı belliydi ama yaşadığı sakatlıktan sonra iyi dönemedi. Son maçlarda koç ona süre vermeye de başladı ama gözüken şu ki; yüzde yüz hazır değil.

Henry Domercant: Çok istiyor belki ama bir yerden sonra vücut izin vermiyor. Domercant için bunları söylemek yeterli olacaktır.

Ergin Ataman: Bir röportajında lig maçları için, oyunculara bazen kızamıyorum çünkü benim de konsantre olmadan çıktığım maçlar oluyor demişti. Koç bunu söylemeseydi bile zaten böyle bir durumun yaşandığını anlayabilirdik maç içindeki hal ve tavırlarından. Bu sezon koç Euroleague’e çok daha fazla önem verdi, planlarını hep o yönde yaptı. Sonuç olarak normal sezon için iyi bir sezon geçirdi diyemeyeceğim.

Galatasaray, normal sezonda oynadığı oyundan daha iyisini oynamak zorunda çünkü şampiyonluk yolu biraz engebeli bu sefer ve şampiyonluk da Euroleague hedefi için oldukça kritik. Benim beklentim Galatasaray’ın playoffta daha iyi oynaması. Koçun ve oyuncuların daha konsantre olacakları muhakkak. Galatasaray’ın potansiyelini de hesaba katarsak normal sezondaki oyundan daha iyisini oynayabileceklerini beklemek çok da tuhaf olmayacaktır.

Playoff ilk turunda rakip Beşiktaş. Sezon içindeki maçlarda Galatasaray ve Beşiktaş kendi sahasındaki maçları kazandı. Galatasaray, bu eşleşmenin favorisi elbette ama Beşiktaş’ın da kolay teslim olmayacağı kesin. Beşiktaş, en azından Akatlar’daki maçı kazanmak isteyecektir ve oradaki maçta özellikle eski oyuncularının üzerinde baskı kurmaya çalışacaktır Beşiktaş taraftarı. Son olarak seri tahminimi de yapayım. Galatasaray, 2-0 kazanır.

1 Yorum

  1. Yazınınızı baştan sona dikkatli bir şekilde okudum, güzel bir yazı tebrik ediyorum.
    Baştan söyleyeyim, Galatasaraylıyım ama Ergin Ataman’ı pek sevmem. Ataman’ın birkaç oyuncu üzerine endeksli olan, hedef olan maçlar dışındaki maçları hiç umursamayan takımlarının görüntüsünü sevmiyorum. Bu fikrimi çoğu yazarla da paylaştım ama anladığım kadarıyla Türk medyasında Ataman’a karşı büyük bir sevgi var, bu belki de Ataman’ın büyük camialarla çalışıyor olmasından kaynaklanıyordur.
    Yazınızda en beğendiğim nokta da bu oldu. Klasik bakış açısında olduğu gibi ”Of amma başarılı takım yahu” , ”Ataman o kadar sakatlığa rağmen daha ne yapsın, helal olsun” gibi ifadeler kullanmamışsınız. Bana kalırsa sezon içinde rotasyon konusunda ciddi hatalar yapıldı ve sakatlıklar da sürpriz değil. Jawai’yi düşünelim. Sezon başında 5-10 dakika oynatılan Jawai Olympiakos maçında son 25 dakikanın 23’ünde sahada kaldı. Jawai gibi bir oyuncu Euroleague temposunda böyle bir maç oynamayı kaldıramaz, koçun bunu görmesi lazımdı. Carlos Arroyo konusunda önemli bir şans var. Arroyo 30 dakikanın üstünde oynamasına rağmen sakatlanmadı ama Barcelona deplasmanında sakatlandı, bu da çok normal.
    Bence ara transferde de Hairston transferinde dışında hatalı davranıldı. Pops yerine Ajinca gibi bir oyuncu alınabilirdi diye düşünüyorum.

    Arif ŞAHİN (http://altiustusport.blogspot.com.tr)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler