Fenerbahçe Beko hatalarda ısrar ede ede dibi gördü, peki neden? | Köşe yazısı

Fenerbahçe Beko’nun dün aldığı yenilgiden sonra Twitter’a girip baktığımda konuşulan şeylerin basketbol-futbol kavgası, bütçe, sakatlıklar, sarı lacivertli yönetimin yaklaşımı ve üst üste beş Final Four’dan sonra oluşan zihinsel yorgunluk olduğunu gördüm. Bunların hiçbirinin varlığını reddetmemekle birlikte konuşulması gereken asıl konunun ısrarla pas geçildiğini, başka bir deyişle o konunun sadece etrafında dolaşıldığını düşünüyorum.

Profesyonel bağlamda olsun veya olmasın sporun içerisindeki her antrenörün kötü sezon geçirme ve hata yapma hakkı vardır. Yanlış kadro kurabilir, yanlış oyunda ısrar edebilir, benzer şeyleri deneyip kısa vadede farklı sonuç elde etmeyi umabilirsiniz. Zeljko Obradovic’in teknik anlamda kariyerinin en kötü sezonlarından birinde bu sorunların tamamını yaşadığı çok açık. Fakat tecrübeli çalıştırıcının Fenerbahçe’de bu krediye sahip olduğunu düşünmemek için hiçbir neden yok.


Bu krediyi ve hata yapma konfor alanına sahip olmayı bir kenara koyarsak sarı lacivertli ekibin dibi görmüş vaziyetteki mevcut durumunun ilk sorumlusu Zeljko Obradovic. Dün biraz rahatsız hissettiğim konu tam olarak buydu. Saha içerisindeki sorunun odak noktasını kaybetmek ve bunun kaynağını tartışmaktansa yan faktörleri uzun uzun konuşmanın çok da anlamlı olmadığı kanısındayım. Peki bu sezon Zeljko Obradovic’in dolayısıyla da Fenerbahçe’nin basketbolu hedef maç kazanmaktan ve kendi oyununu rakibe kabul ettirmekten neden uzak? İç sahada kaybedilen Zalgiris Kaunas maçından sonra bu yazıyı yazıp benzer bir soruya cevap aramıştım, bugün o maçtan sonra sorduğum sorulara henüz yanıt bulunamadığı ve bulunmasının da kolay olmadığı ortada.

Her şeyden önce yaz dönemindeki birkaç önemli değişikliğe rağmen Obradovic’in hala aynı oyun planında ısrar etmesinin takımın sahip olduğu zaafların hiçbirinin saklanamamasına neden olduğunu belirtmek gerek. EuroLeague şampiyonu olurken bile, çok doğal şekilde, belirli zaafları bulunan Fenerbahçe’nin başarıya ulaşmasında Obradovic’in bu zaafları saklayabiliyor olması çok etkili olmuştu, bugün o noktanın çok uzağındayız. En basitinden Jan Vesely çok formsuz ve şimdi de sakatken ikili oyun savunmasında pivotu bu kadar yukarı çıkarmak bence hata. Ne Lauvergne veya Ahmet ikili oyundan sonra dönebiliyor ne de kısalar rakip takımın yönlendiricisini yüksek baskıyla boğabiliyor. O zaman her ikili oyunda pivotu bu kadar yukarı çıkarmakta neden ısrar edildiğini anlamak gerçekten güç.

Oyunu dönüştürememenin sonuçları

Geçen sezonla hemen hemen aynı oyunu mevcut kadroyla oynamaya çalışıyor olmanın yarattığı en büyük dezavantajlardan biri de tüm yapının sağlıklı şekilde işleyebilmesi için hem hücum hem de savunmada olağanüstü bir Jan Vesely’e ihtiyaç duyulması. Vesely’nin sakatlığından sonra alternatif bir plan üretilememesi ve en iyi haliyle bile tahmin edilebilirliği oldukça yüksek olan bu oyun planında ısrar edilmesi başlı başına birçok soru işaretini beraberinde getiren bir tercih.

Açık konuşmak gerekirse Fenerbahçe’nin oynamaya çalıştığı bu oyun takımın tavanını düşüren, fazlasıyla Kostas Sloukas’a bağlı ve Sloukas’ın konforlu hissetmesini sağlayan bir yapıda. Tüm formsuzluklar ve sakatlıklardan bağımsız düşünsek bile Sloukas’ı bu denli merkeze koyan bir basketbol anlayışının bu sezon hedef maç kazanması zaten çok zor. Zira geçen sezonki EuroLeague ile bu sezonki EuroLeague arasında dağlar kadar fark var. Takımlar daha güçlü, kolay kazanabileceğiniz, fikstürde elinizi rahatlatacak maç yok ve kadro kalitesi sizden daha iyi olan üç direkt rakibiniz var.

Eldeki kadroya göre oyunu biraz dönüştürmek, özellikle birkaç oyuncunun farklı özellikleri üstünden farklı stratejiler geliştirmeye çalışmak Fenerbahçe’nin dipten yukarı çıkmaya başlamak için yapması gereken ilk şey. Zaten mevcut oyun kalitesi ve form durumunun sonuç vermediği çok açık. Obradovic de sezonun bu bölümüne kadar bu dönüşümü parkede görebileceğimiz oyun içi bir hamle yapmadı, kaldı ki hatalarda ısrar eden bir Zeljko Obradovic izlemek pek alışık olduğumuz bir durum değil.

Yanlış oyun planı, yanlış oyun planında ısrar

Fenerbahçe iyi savunma yapamıyor, Fenerbahçe kolay sayı şansı bulamıyor, Fenerbahçeli oyuncular hücum organizasyonlarında rahat hissetmiyor, Fenerbahçe’nin oyun temposu çok düşük ve Fenerbahçe maç içerisindeki sorunlara bençten çözüm üretemiyor. Neden?

  • Öncelikle Fenerbahçe’nin hem kısa hem de uzun oyuncu rotasyonunun kabul edilebilir seviyede savunma yapabilecek basketbol kabiliyetinden uzak olduğunu düşündüğümü söylemeliyim. Savunmada basketbol zekasıyla çözüm üretebilecek ama fiziksel olarak da dezavantaja sahip olmayan oyuncu sayısı bir, o oyuncunun da günü gününü tutmuyor. (Nikola Kalinic)
  • Fenerbahçe kolay sayı şansı bulamıyor çünkü EuroLeague’in en temposuz basketbol oynayan takımlarından biri. Evet bu takım geçen sezon da düşük tempoyu tercih ediyordu ancak düşük tempoyla temposuzluk arasında ince bir çizgi var ve Fenerbahçe sezon başından beri o çizginin yanlış tarafında duruyor. Bunun en büyük nedeni de başta Derrick Williams olmak üzere kolay sayı şansı yaratabilecek birkaç oyuncunun doğru rollerde kullanılmaması. D-Will’e sahip bir takımın onu hücumda bu denli hareketsiz kullanmayı tercih etmesi çok anlamsız. Williams’ın Nicolo Melli gibi oyun aklıyla çözüm üretmesini beklemek çözüm üretememenin ilk adımı zaten. (Sarı lacivertli ekip Zenit St. Petersburg maçında sadece dört fast break sayısı buldu)
  •  Fenerbahçe’nin bir diğer sorunu da oyuncuların hücumda rahat hissetmemesi. Çembere giden, çembere gitse bile çembere bakmayı tercih eden oyuncu yok. Takımdaki birçok oyuncu doğru şutu bulsa bile pas vermeyi tercih ediyor, bu da hücum verimliliğini düşürüyor. Tabii burada topun hücumun büyük bölümünde Kostas Sloukas’ın elinde kalmasının da etkili olduğunu ifade etmek gerek.
  • Oyun temposunun bu kadar düşük olmasının temeldeki nedeni Sloukas. Çok iyi şut attığı sezonda Sloukas’ı biraz daha fazla atıcı rolde kullanıp topu De Colo’ya teslim ettiğiniz süreleri artırmak hem takımın temposunu yukarı çekecek hem de De Colo’nun oyununun verimsizleşmesinin önüne geçecektir. Dünkü maçın ilk yarısında çembere giden, asist yapan, oyunu yönlendiren De Colo’nun ikinci yarıda sadece atıcı olarak parkede yer alması Fransız guard’ın etkisini dörtte bir oranında azalttı.
  • Maç içerisindeki sorunlara bençten çözüm üretilememesinin iki nedeni var. Birincisi bençteki oyuncular da tıpkı parkedeki oyuncular gibi bu oyun planında çözüm üretebilecek niteliklere sahip değil. Lauvergne’in yerine Ahmet veya Stimac’ı koymanın ya da bençten Dixon ve Westermann’ı getirmenin hücum ve savunmada çeşitlilik yaratmadığını söylemek mümkün. Bu hamleler çeşitlilik yaratmadığı gibi halihazırda tavanının altında oynayan takımın oyun kalitesinin daha da düşmesine neden oluyor.

Maç topu, üç saniye, iki büyük hata

Zenit St. Petersburg maçının son topunda Ahmet Düverioğlu’nun çemberle Ayon arasına girmeyip Ayon’u ters tarafa dönerek savunmaya çalışması mı daha kötü yoksa Kostas Sloukas’ın zaten çemberin altında kalmış Ayon’a Andrew Albicy’i bırakıp yardım getirmesi mi daha kötü karar veremedim. Maç topunda üç saniye içerisinde bu iki hatayı yapmak takımın konsantrasyon seviyesi ve savunma yeterliliğiyle ilgili çok şey anlatıyor aslında.

Nitekim bu sezon Zalgiris Kaunas, ALBA Berlin ve Zenit St. Petersburg maçlarının son bölümleri beş sezondur hiç görmediğimiz şeylere sahne oldu. Önceden Fenerbahçe’nin iç sahada son topta maç kaybetmesi için bir oyuncunun çıkıp çok zor bir el üstü şutu sayıya çevirmesi gerekiyordu, bugün Fenerbahçe maça ortak olma ve hatta son topta kazanma şansını  rakibe o kadar güçlü şekilde hissettiriyor ki İstanbul’a gelen her takım maç boyunca bunun bilincine sahip oluyor. Açık konuşalım, Fenerbahçe deplasmanında iyi basketbol oynamak için çok üst düzey oyuncu olmak gerekiyordu fakat o gereklilik bu sezon net şekilde ortada kalkmış durumda.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler