Euroleauge’de üst üste alınan altıncı galibiyetten sonra Fenerbahçe Ülker için bundan yalnızca üç hafta öncesine göre çok daha olumlu olunabileceği açık. Anadolu Efes galibiyetiyle başlayan süreçte özellikle Hickman’ın atılımıyla bazı sorunların çözüm hamleleri daha kolay atılıyor.
Pek çok sorun sayılabilir ancak Fenerbahçe Ülker’i sezon başından bu yana defalarca açmaza sokan bir numaralı problem takımdaki “Goudelock ve diğerleri” görünümü oldu. Şurası açık; pas alışverişini sağlıklı hale getiremeyen hiçbir takımın Euroleaugue’de final four şansı kalmadı artık. Öte yandan Goudelock’ın sezon başından itibaren hücumda aldığı rolün sürekli artması, bir numaralı skor planından bir numaralı oyun planı halini alması pas alışverişinin sağlıklı hale gelmesinin önündeki en büyük duvar oldu.
Bu da Goudelock’ın Euroleauge’deki ilk yılında kombinasyondan fazlasıyla uzak bir oyuncu olmasıyla yakından ilintili. Şut sokmak için ritme ihtiyaç duymuyor olması defalarca tuzağa sürükledi Fenerbahçe Ülker’i. O şutları attıkça takımın kalanının ritmi altüst oldu. Birebirleriyle çok maç kazandırdı belki de ancak Bogdanovic’in Hickman’ın sezon genelini dalgalı geçirmesinin en büyük nedeni de aslında buydu.
Beni umutsuzluğa sürükleyen de tam anlamıyla buydu. Sürecin aldığı son hal yapılan anlamsız ve rakip savunmayı gevşetebilme adına yeterlilikten fazlasıyla uzak pasların sonunda hücumların Goudelock’ın birebirlerine muhtaç kalmasıydı. Bu şartlar altında Goudelock’ın her maçı mümkün olduğu kadar sahada geçirmesi gerekiyordu. Çünkü ondan arda kalan dönemde ritmini tamamen kaybetmiş oyuncu yığını kalıyordu parkede.
Özellikle Anadolu Efes galibiyetinin ardından bu sıkıntıyı aşmak adına bilinçli ya da bilinçsiz önemli gelişmelerin olduğunu söyleyebiliriz. Bu gelişmenin temelinde Hickman ve Bjelica’nın oyundaki rollerini çok daha belirgin ve dominant hale getirmeleri yatıyor aslında. Öyle ki bu iki oyuncunun kombinasyona açık oyuncular olması beraberinde pas sirkülasyonunun da gözle görülür oranda artmasını getiriyor. Bu durum Bogdanovic’i de daha verimli hale getiriyor dolayısıyla. Oyun planının dışında kalan gereksiz şutları da anlık ve münferit ciddiyetsizliklerin ötesinde görmemiş oluyoruz böylelikle. Bu yolda atılan mesaj verici adımların başında Nikos Zisis’in transferi geliyordu. Amaç topun dolaşımında istasyon sayısını arttırmak. Zisis’in geldiği günden bu yana ne kadar verimli olduğu tartışmaya son derece açıktır ancak yapılan bir hatanın giderilmesi yolunda atılmış bir adımdır.
Doğrusu da bu zaten. Goudelock’ın mümkün mertebe ana denklemin dışında kalması gerekir. Bu, onun kötü bir oyuncu olduğu veya rolünden yüksek oranda çalmak gerektiği anlamına gelmiyor. Amaç onun ekseriyetle topu elinde fazla tutmak suretiyle oynadığı birebirlerin takımın kalanının ritmini bozmasını engellemek. Yani oyun planını Goudelock’ın birebirlerine dayandırmamakla birlikte bu yeteneklerinden de hücumun tıkandığı anlarda faydalanmak ve yüksek süratle dolaşan topun ulaştığı son istasyonlardan biri yapmak. Şampiyon Maccabi’nin Tyrece Rice’ı gibi bir nevi. En azından Goudelock’ın kombinasyondan son derece uzak olduğu bu yılı geçirmek adına doğru plan budur. Fakat önemle vurgulanması gereken bir diğer nokta da son haftalarda gördüğümüz bu oyunun temellerinin ne kadar sağlamlaşacağı. Öyle ki karşılaşılan zor bir durum karşısında panik halinde eski kötü alışkanlıklara geri dönmek devamında sorunların çözümlenmesini -eldeki yüksek profilli kadroya rağmen- çok daha zor hale getirebilir.
Kafa yormak gereken bir diğer mevzu da Fenerbahçe Ülker’in Euroleague’deki kaderi üzerinde belirleyici olduğunu düşündüğüm Semih Erden mevzusu. Anadolu Efes’te geçirdiği 2 yıl üzerinden hala yargılanıyor olması fazlasıyla haksızlık. Bu sezon saha içindeki mental dağılmalarını çok ama çok az seviyelere indirmesine karşın rotasyonun temel bir parçası haline gelmeyi başaramıyor bir türlü. Pivot bölgesi adına eldeki en önemli potansiyel olmasına rağmen hem de. İlk turun sonlarına doğru oynadığı oyun Goudelock’tan Bjelica’ya kadar herkes adına yüksek konfor sağlayan bir oyundu. Oğuz ve Zoric’in ardından gözle görülür bir kolaylık sağlamıştı kısalara. Özellikle savunmada.
Sezon başından beri Fenerbahçe Ülker adına en büyük sıkıntı olan ikili oyun savunmasına direk çözüm olmuştu. Yapmak gereken TOP 16’nın başlamasıyla birlikte panik halli karar almaktan uzak kalmaktı ancak Zeljko Obradovic ilk maçta panik halli radikal bir karar alarak Semih’e ilk turun sonlarına doğru verdiği rolün yüksek bir oranını geri aldı. Bunun nedeni ise Euroleague’in en iyi pick&roll oynayan ikilisi Teodosic ve Kaun’un ikili oyunlarında iki defa zaaf yaşamasıydı. Halbuki Semih’in oyundan alınmasının devamında da sürmüştü bu zaaf.
Semih’i özellikle final four yolunda böylesine önemli kılan Vesely’nin halihazırda Obradovic’in bir numaralı pivot tercihi haline gelmiş olması. Vesely fiziksel ve atletik yetenekleri itibariyle pivot rotasyonunda faydalanabilinecek hatta pivot oynadığı bir sistem üzerinden uzun vadeli plan yapılabilecek bir oyuncudur. Ancak bunun sezon öncesinden tasarlanıp gerek takım gerek bireysel olarak üzerinde ince ince çalışılması gerekir. Öyle ki Parakhouski’nin ,yani tek tehlikeli ikili oyun bitiricisinin, yokluğunda dahi 4-5 rotasyonunu Bjelica-Vesely ikilisi üzerinden kurguladığı dönemde ikili oyun savunmalarında ciddi sıkıntılar yaşadı Fenerbahçe Ülker, Nizhny Novgorod karşısında. 4 numara olarak ikili oyunlarda sıklıkla yardım yapan bir oyuncudan ikili oyun hücumlarının temel savunmacısı haline dönüşmek ve yüksek post’tan 3 saniye koridoruna kadar geniş bir alanı kontrol edebilmek sadece atletik yeteneklerle üstesinden gelinebilecek bir görev değildir. Vesely defalarca pozisyon alma problemleri yaşıyor ikili oyun savunmalarında. Yanında Semih Erden olduğunda ise harika yardım savunması örnekleri sunuyor.
Şurası açıktır ki bu problemi çözme noktasında Oğuz Savaş ve Luka Zoric de düşük güvenilirliğe sahip oyunculardır. Aynı zamanda her maçta dört pivotun da süreler buluyor olması savunma düzeninin, ikili oyunları savunma istikrarının önünde en büyük engel halini alıyor. Dolayısıyla eldeki –Vesely haricinde- üç kişilik pivot rotasyonundan bir kişiyi seçmek ve bu kişi üzerinden stratejiyi oluşturmak en doğrusudur. Nihayetinde ikili oyunların modern basketbolun en tehlikeli hücum silahı olması ve özellikle bu oyunların savunulmasında verilecek büyük zaafların telafisinin mümkün olmaması itibariyle eldeki üçlünün en kıymetli parçası olarak gerek yetenekleri gerek bu sezon oynadığı oyunla Semih Erden’i göstermek fazlasıyla mümkündür.
Öte yandan Bjelica-Vesely’nin oluşturduğu 4-5 rotasyonundan tamamen vazgeçmenin de doğru olmadığı ortadadır. Bjelica’nın 4 numarada sahip olduğu rakip adına yıkıcı avantajlardan faydalanmak her koçun arayıp kolay kolay bulamayacağı fırsattır. Aynı şekilde Vesely’nin sürelerini fazla aşağı çekmek de doğru olmaz. Ancak playoff dönemi bu kadar yaklaşmışken altını çizerek Oğuz-Zoric-Semih üçlüsünün hepsine süre vermenin hiçbirinin tam randımanlı oynayamaması sonucunu doğurduğu da son derece açıktır. Öyleyse mümkün olduğunca bu üçlüden birini Vesely-Bjelica rotasyonundan arda kalan sürede kullanmak ve bu kişinin Semih olması akla en yatkın seçenek olarak gözükmektedir.
Pazartesi günü oynanacak bir derbi var Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Liv Hospital arasında. Ancak yazıyı maç öncesinde bu iki takım arasında yapılan değerlendirme şeklinde yazmak tek taraf lehine yazılmış taraflı bir yazıdan farksız olacaktı. Maçın sonucu hiç beklenmediği gibi de olabilir ama şurası kesin ki maç öncesinde Galatasaray Liv Hospital lehine “Ergin Ataman” dışında yazılacak bir şey bulunmuyor. Dengeyi böylesine bozanlar hesap vermeyip pişkinlik yapmaya devam ettiği sürece de bu durum değişmeyecek gibi görünüyor.