Darüşşafaka Doğuş organizasyonunun yaz transfer döneminde takımın başına getirdiği tecrübeli antrenör David Blatt, Socrates Dergi’nin Eylül ayı sayısında Uğur Ozan Sulak’a dolu dolu bir röportaj verdi.
Tamamını okumanızı şiddetle tavsiye ettiğim, basketbola dair birçok öğretici unsuru bünyesinde barındıran bu röportajdan bazı kısımları sizler için derledim. Aslına Socrates Dergi üzerinden ulaşabileceğiniz yapıcı röportajdan seçmeleri haber metninin devamında bulabilirsiniz.
*
Oyuncuyken müthiş bir doğal yeteneğe sahip değildim ama profesyonel seviyeye yetecek kapasitem vardı. Zeljko’nun bunu söyleme sebebi ise başka. Biz, yani tüm antrenörler, oyunculuğu özlüyoruz. Çünkü artık daha az uyuyup, daha çok endişe duyuyoruz. Herkes işimizi bizden iyi biliyor.
Doğuştan gelen bir liderlik yeteneğim olduğuna inanıyorum. Liderlik DNA’nda vardır ya da yoktur. Doğuştan lider, her ortamda liderliğini sürdürür. Sonradan kazanılabilen bir beceri değil bu ama EQ farklı ve ben duygusal zekanın yaptığımız işin temelini oluşturduğunu düşünüyorum. Antrenörlük sezme ve duyguları yönetme işi. Bunun için de farklı tecrübeler edinmek, zor durumlarda kalmak şart.
Efes’e gelirken çok uzun süre burada kalma planları yapmıştım ama her şey bir günde bitti. Oysa Top 16’ya Panathinaikos’u mağlup ederek başlayıp, ikinci maçta da Montepaschi Siena’ya uzatmada kaybetmiştik. Tabii ki problemlerimizi gizlemiyorum ama gelişim kaydediyorduk. O üç oyuncunun takımla Belgrad’a gitmediği gün, geri dönüş olmadı. Yerlerine oyuncular aldık; takım kimyası ve karşılıklı güven dağılmıştı. Tekerleği yeniden icat edemezdik.
Darüşşafaka Doğuş’ta A Takım ile genç takım arasında bir bağlantı kurabilmek istiyorum. Devam ettirilebilir, başarılı bir yapının püf noktası bu. Tabii ki bütün kulvarlarda şampiyonluk için mücadele edeceğiz ama ben esasen bu takımı sezon sonunda sezon başındakinden daha iyi bir noktada görmek istiyorum. Sıkı oyna, birlikte oyna, kazanmak için oyna ve eğlen… Deean Smith’in sözüne biraz benziyor ama felsefemi bu şekilde özetleyebilirim. Şartlara uyum sağlayabilen biri olduğumu düşünüyorum. Direttiğim kalıplar yok. Bazen Princeton’dan izler taşıyan bir backdoor oyunu göreceksiniz, bazen eşleşmeli alan savunması, bazen Maccabi benzeri bir baskı. Eğlenmeye ve eğlendirmeye çalışacağız. Kariyerim boyunca bunu yapmaya uğraştım. Yine bunun sözünü verebilirim.
NBA’de yaşadıklarımla ilgili söyleyecek çok şey var ama tüm bunların üzerinden tekrar geçmeyi kaldırabileceğimi zannetmiyorum. Yaşanan her şey daha çok taze. Yapamam. Farklı yapabileceğim şeyler vardı ama temelde, ben işimde başarısız olmadım; işimi korumakta başarısız oldum.
Zeljko Obradovic kadar oyuna anlık etki kabiliyetine sahip çok az koç var. Burada sadece taktiksel bir değişim ve hamlelerden değil; bir figür olarak kenarda takım üzerine yaptığı etkiden bahsediyorum. Herkes tarafından bilinen taktiksel dehasını bir kenara bırakın; basketbolda kaç tane böyle persona kaldı?
Oyuncu gelişimi antrenörlükte en çok haz aldığım şeylerden biri. Bir oyuncu eğer beceri olarak benimle gelişiyorsa birlikte çalıştıktan sonra daha kazanan karakterde bir oyuncu haline geliyorsa ya da en basitinden benden sonra bu işten daha fazla para kazanmaya başlıyorsa mutluluktan havaya uçarım. Brad, Dairis ve Adrien kesinlikle buraya adaylar. Onları daha iyi yapmanın yolunu bulmak ise benim işim.