İlk maçın ardından yaratılan hava ikinci ve üçüncü maçların nasıl geçeceğine dair ipuçları vermese de Mike Conley’nin dönüp dönmeyeceğinin pek çok açıdan en belirleyici kıstas olacağı kesindi. Conley salı günü oynanacak olan ikinci maç öncesinde taraftarla müjdeli haberi şu sözlerle vermişti;
“Pazartesi zor geçti çünkü etrafında oynamamı istediklerini söyleyen insanlar vardı. Ailem ‘Hayır, oturman ve sağlıklı olduğundan emin olman lazım.’ der gibi. İnsanlar beni sağa sola çekiştiriyor. Fedakarlıkta bulunup ne kadar sayı attığıma bakmadan takım için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım.”
Açık konuşmak gerekirse ilk karşılaşmada Golden State’in yarattığı farkın Conley’nin yokluğuyla ilgili olduğu gerçeği haddinden fazla hasır altı edilmişti.
Zach Randolph seri öncesinde Mike Conley ile ilgili sorulan bir soruya “O bizim liderimiz.” yanıtını vermişti. Memphis Grizzlies asistan koçu Elston Turner ise kazanılan ikinci maçın ardından şu sözleri kullanmıştı Conley için;
“Çok büyük bir yüreği var. Rekabetçi, şüphesiz. Bana göre ligde hak ettiği değeri en az gören oyuncu. Ondan bu takımı idare etmesini, savunma yapmasını istedik. Bencil değil. Büyük anların rekabetçisi. Tedaviden ilk geldiği gün, sezonu kapatmış gibiydi.”
Aynı zamanda Warriors serisinde oynadığı ilk karşılaşmada Draymond Green’den gözüne gelen -ve kasıtlı olup olmadığı ciddi olarak tartışılan- darbeye karşı maçı 22 sayıyla bitirip ikinci maça farklı bir maskeyle çıktı..
Golden State NBA’nin 21. yüzyılda gördüğü en görkemli, en yıkıcı hücum gücü belki de. El üzerinden üçlük sokabilme dahil pek çok şut opsiyonları açısından böylesine durdurulamaz bir takımla karşı karşıyayken Warriors’lı oyuncuların mücadele etmek zorunda oldukları takımın ligde fiziğe dayalı oyunu en başarılı oynayan ekip olması seriyi sadece daha güzel hale getirir. Rekabetten, çekişmeden hiçbir şey azaltmaz. Yani Memphis’in oyunu düşük tempoda oynuyor oluşu Golden State tarafına tek taraflı avantaj sağlayan bir faktör değil. Her tezin bir antitezi mutlaka vardır.
İlk karşılaşmayı Memphis Grizzlies 15 sayı farkla kaybederken sahip olduğu alışkanlıkları gayet konforlu bir ortamda yüksek sıklıkla uygulama fırsatı bulmuştu Golden State Warriors. Tersten düşünecek olursak Memphis, Warriors’a bu ortamı tedarik etmişti.
Hemen hiçbir açıklamasında tek bir boş laf kullanmayan Marc Gasol bu maçın analizini şöyle yapmıştı;
“Oyunun hiçbir şekilde fiziksel geçtiğini düşünmüyorum. Maçı o noktaya getiremedik. Bir sonraki maçta oyunu istediğimiz şekle getirmek zorundayız.”
Bu görüntünün ortaya çıkmasındaki temel neden Mike Conley’nin yokluğuydu şüphesiz. Karşı tarafça tahmin edilen, hesap edilenden çok daha büyük bir eksiklikti bu. Zira onun yerine ilk beş başlayan Calathes 21 dakikayı sayı atamadan tamamlarken kenardan gelen ve sezon genelinde çok yüksek bir güvenilirlik sağlayan, Portland Trail Blazers serisinde de -özellikle ilk üç maçta- çok önemli performanslarıyla ön plana çıkan ve özellikle yüksek post civarlarından yüksek şut ritmi yakalayan Beno Udrih sadece 7 sayı atabildi. Oyun kuruculardan gelen toplam sayı sadece 7.
Üçlük isabetine dikkat çekmek gerekir. Golden State’in yakaladığı rakamlardan bahsetmiyorum. Önemli olan üç sayı çizgisinden çuvallamamak. Bundaki ana sebep Tony Allen’ın bu seride savunma kabiliyetleri nedeniyle pek çok seriye oranla önemini katlaması. İlk üç maçta 38, 37 ve 33 dakika sahada kalmasının başka bir nedeni de yok zaten. Ancak onun sahadaki varlığı oyunun yüksek yüzdesini üçlük tehdidi olmayan 2 uzunu sahada tutarak geçiren Memphis için toplamda 3 sayı tehdidinden yoksun üç oyuncuyla sahada kalmak demek.
Hatta Tony Allen’ın turnikeleri dışında potaya gönderdiği her topun riske edildiğini söylemek mümkün. Bununla ilgili çeşitli görüntüler de yansıtıldı zaten. Çoğu zaman Tony Allen şuta kalkarken ona en yakın Golden State savunmacısı Bogut oluyor ve o da sıklıkla potayla arasını yakın tutuyordu. Aşağıdaki fotoğrafta açıkça görünüyor bu durum.
Conley’nin dönüşü Tony Allen’ın sahadaki varlığını çok daha anlamlı kıldı. Hatta işlevini değiştirdiğini bile söyleyebiliriz. Conley’nin sahada olup oyunu yönlendirmesi özellikle uzunların verimli kullanımını sağlıyor. Zach Randolph, Marc Gasol ve Mike Conley her an birbirleriyle kombinasyon halinde bulunan bir üçlü. Yani Conley’nin bu ikiliyle yaptığı alışverişler dışında özellikle Marc Gasol’ün yüksek post’ta Zach Randolph ile girdiği kombinasyonlar Memphis Grizzlies hücumunun ana tehditlerinden.
Potaya yakın olan uzun Randolph da olsa Gasol de olsa onlara yardım götürmek zorunlu bir görev ve bu görevi sıklıkla Harison Barnes yüklendi Golden State’de. Ancak daha genel bir ifade kullanacak olursak Tony Allen’ın üzerindeki savunmacıdan bu yardımın daha sık geldiğini söyleyebiliriz.
En nihayetinde Allen, şut tehdidinden bu denli uzakken NBA’nin önemli bir takımında ciddi bir role sahipse bunda şutu olmadan oynamayı öğrenebilmiş olmasının payı çok büyük. Bu öğrenimlerinin tepesinde savunmada onu alan oyuncunun Memphis uzununa yardıma gittiği anlarda potaya yaptığı efektif topsuz koşuları bulunuyor. Randolph’un ve özellikle Gasol’ün yüksek saha görüşüne sahip uzunlar olması bu koşuların önemini arttırıyor şüphesiz. Tony Allen’ın kalabalık içinde topu bloktan kurtararak turnike atma konusunda ligin en iyilerinden olduğunu da atlamamak gerekir.
Zincirleme halinde verim arttırımından bahsediyoruz Memphis’te. Conley önderliğinde Randolph-Gasol verimi, bu ikili dolayında Tony Allen’ın artan verimi mevcut. Courtney Lee ve Jeff Green’e düşen şutlarında mümkün olduğunca yüksek verim sağlamaları.
Ama şuna da şüphe yok. Conley hücumun verimini ne kadar arttırırsa arttırsın, Golden State karşısında başarılı olabilmenin yolu Marc Gasol’ün ilk maç sonrasında söylediklerini yapmaktan geçiyor. Bu doğrultuda yapılan top kayıplarının ve verimsiz hücumların niteliği son derece önemli.
Yani top kayıplarını oyunu kurarken yapmamak, şutları da hücumda pozisyon alındığı sırada kaçırmamak, hatta mümkün olduğunca denememek Golden State kısalarının istediği anda topa sahip olamaması adına şart. Mike Conley kazanılan iki maçta maç başı birer top kaybı yaptı. Hücumları sorumsuz kullanma noktasında Courtney Lee ve Jeff Green’e ciddi bir fatura çıkarılabilir ancak Golden State için Grizzlies’dan nadir gördüğümüz özensiz hücumlardan verim elde etmek çok zorlaşmıştı.
Çok ama çok zorlaşmıştı çünkü bireysel anlamda NBA playoff’lar tarihinde görebileceğimiz en görkemli savunma performanslarını izletti bize Tony Allen ikinci ve üçüncü maçlarda. Savunmada yaptığı görülmeyen, hissedilmeyen pis işlerden bahsetmiyorum sadece. Tüm şaşasıyla herkesin rahatlıkla farkına varabileceği şekilde sahaya yansıttı savunma becerilerini Tony Allen. Hücumunu bazen gayri ciddi bir görünüm alacak derecede serilik üzerine kuran, pas temposunu kimi zaman ezber, daha doğrusu refleks halini alıp baş döndürücü kıvama getiren Golden State için bu ezberin bir yerinden çatlaması büyük hasar yaratabiliyor. Tony Allen önderliğinde Mike Conley de Curry’e hemen hiçbir birebirde yenilmezken hücumda attığı her adımı birkaç kez düşünmek zorunda kaldı Golden State oyuncuları.
Hemen her pas denemesinde araya girme tehdidi, her tercihi anlamsız kılma çabası vardı Tony Allen’ın ve başarılı oluyordu. Curry için hem bu tehdit vardı hem de Conley bir an olsun açık vermiyordu hücum başlangıçlarında. Dolayısıyla hücumu başlatmak adına böylesine bir problemin varlığı karşısında lig tarihinin en iyi hücum takımlarından biri ikinci maçta 90, üçüncü maçta ise 89 sayı attı.
Böyle bir karşı atak tehdidini bütün maç boyunca yaşayıp hissetmek kolay değil:
Bu da bir başka örneği:
Oyun ritminden böylesine uzaklaşma hali her şeyden önce şutları etkiliyor. Öyle ki Golden State 3. maçta 6/26 ile %23.1 üç sayı ortalamasıyla bitirdi maçı. Ki bu rakam sezon boyunca Warriors’ın tutturduğu en düşük rakamın tekrarıydı. Bu görüntü Steve Kerr’e şu açıklamayı yaptırdı 3. maçın sonunda;
“Duruşumuzu kaybettiğimizi düşünüyorum. Telaş içindeydik.”
Eleştiri oklarının mutlak hedefi Curry de benzer temalı şu ifadeleri kullanmıştı;
“Umarım onları kendimize uygun hale getirebilir ve biz onların istediği şekle girmeyiz.”
Üçüncü maçta bir üçlük denemesini potaya değdirememişti Curry. Conley-Allen eksenli çift yönlü bir tehdidin varlığı karşısında ikinci ve üçüncü maçlarda toplam 4/21 isabetle üçlük attı ki bu kabul edilebilir bir rakam değil onun için.
Golden State için gözle görülür sıkıntı top sirkülasyonunun temelinden sarsılıp topu karşıya geçiren oyuncunun hiç opsiyon bulamaması. Golden State’in tüm sezon boyunca oyun alışkanlıkları Memphis Grizzlies serisi düzeyinde hiç sınanmamıştı, belki de sıkıntı buydu. Bu noktada özellikle Curry’nin kötü performansının altında yatan, üzerine binen orantısız yüktü. Memphis Grizzlies düzeyindeki bir savunmaya karşı tek bir oyuncuya böylesine yük bindirmek başarısızlığın kesin garantisidir. Bu yükü LeBron’un veya Kevin Durant’in sırtına bindirmek de sonucu değiştirmez.
Steve Kerr de bu probleme şöyle değindi;
“İnsanların Steph’in üstüne yüklenip tepe perdelerinden sonra ona yardım getirdiğini tüm yıl boyunca gördük. Buna karşı tüm yıl boyunca yaptığımız; topu dolaştırıp Steph’in üzerinden -topun başında iki kişi varken- gelmesi gereken rakip savunma rotasyonlarını başlatmak oldu.”
Kerr’ün bir diğer demeci ise dördüncü maçı da hesaba katınca çok anlamlı oldu;
“Öğreniyorlar. Bu, sürecin bir parçası. Playoff’ta her zaman takımların bu gibi süreçlerden geçtiğini görürsünüz. Bu, bu geceki gibi bir mağlubiyetin acısına rağmen ilerleyebilmeyi anlamanın tek yolu.”
Memphis cephesine dönelim. Conley varken sahada olup bitenlerin böylesine değişmesi onun eksik bir parçayı dolduruyor olmasıyla ilgili. Yani sadece iyi bir oyuncu katılmıyor Memphis’e, taşlar arasındaki boşluk dolmuş oluyor.
Tüm teknik detayların dışında önemli, tarihi bir başarı ihtimali de ortada duruyor. Golden State’i elemek gibi. Marc Gasol’ün gidip gitmeyeceği konuşuluyor öte yandan vs… Başarı gerekli yani. Conley’nin söyledikleri de tüm bunları yansıtıyor aslında: “Burası playoff ve kazanmak için elinizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorsunuz. Rekabet düzeyinin çok yüksek olduğu bir zamandayız. Bütün yıl gelmesini beklediğimiz noktadayız. Bunun özellikle mental olarak geri dönüş hissine sahip olmama yardımcı olacağını düşünüyorum.”
İkinci ve üçüncü maçta Memphis adına gördüğümüz tüm olumlu faktörlerin yanında işin bir de dördüncü maç boyutu var tabi. Green 3/8, Thompson 3/6, Igoudala 3/5 ve Curry 4/9. Sadece bu rakamlar bile Golden State’in kazandığı bir maçın varlığına işaret ediyor. Conley’nin sahada olduğu maçların ekseriyetinde görmediğimiz yanlış ve acele tercihlerle geçirdi Memphis serinin dördüncü maçını.
Bir kere şunun altını çizmek gerekir. Golden State serisinde eldeki en güvenilir skor silahı Zach Randolph. Marc Gasol’ün beklenenin aksine güvenilirlik anlamında Randolph’un gerisinde kaldığı bir seri izliyoruz. Üzerinde Green varken bile olması gerektiği kadar agresif değil. Formunun zirvesinde bir Gasol, Green’le birlikte potaya girer ama bu seride göremedik bunu.
Dolayısıyla skor planlarında Randolph’un normal sezondan çok daha önemli bir yeri oluyor. Nitekim Dave Joerger maçların ilk periyodunda hiç kenara almıyor Randolph’u. Ancak dün oynanan dördüncü maçın ilk yarısında sadece 7 şut kullandı Randolph, ki bunların ikisi hızlı hücumlarda gelen iki turnike. Yani set hücumu içerisinde 5 şut. Maçı da 5/10’la bitirdi zaten. Öte yandan Gasol 13 şut atıyor ve 5’inden yararlanıyor.
Boyalı alan sayılarına dikkat. Zira Golden State boyalı alan sayılarını sıklıkla kısalardan gelen turnikelerle bulurken Memphis için uzunların ne kadar verimli kullanılabildiğinin ispatı oluyor bu rakam. Yani iki takım için de farklı analizler yapmamızı sağlıyor. Memphis’in hücum konusunda var olan problemlerini hesaba katınca boyalı alan sayılarında Golden State’e yenilmesi, maçı da kaybettiği anlamına gelir.
Özellikle Tony Allen’ın orta mesafe şut isabetiyle başlayıp onu izleyen 3 başarısız üçlük denemesiyle başlayan silsile maçın genelini de yansıtan bir tablo oldu. Marc Gasol maç sonrasında savunma moduna çok erken girdiklerinden yakındı ancak bu moda girişin altında hücumda yapılan hatalı tercihler yatıyordu.
Bu ortam şüphesiz ki Golden State için fazlasıyla elverişli. Zira hem hücumun ana kaynağı tekrar çağlamaya başlamış hem de Curry şu açıklamasının hakkını vermişti;
“Maçları kazanmak için daha iyi oynamak zorundayım, özellikle deplasmanda. Kendimi yüksek bir standarda çıkardım. Henüz oraya ulaşamadım. Bu yüzden dördüncü maçta o seviyeye çıkmak için mücadele etmeyi dört gözle bekliyorum. Bunu yaparsam sonuç farklı olabilir.”
Dördüncü maçta oynadığı o standardın en yüksek noktası değil muhakkak. Aynı zamanda Memhpis Grizzlies kısalarının hücumdaki sorumsuzluğuyla da fazlasıyla irintili ancak verilen açıkları 33 sayıyla değerlendiren bir oyuncu için bu ifadeleri kullanmak ne denli korkutucu bir skor potansiyeline sahip olduğunun da gösteriyor. Dün gece normal bir Curry performansından fazlasını görmedim.
Ama kalitesini de gözüne gözüne sokuyor insanın. Hakkında 3 maç arayla şu açıklamaları Tony Allen’a yaptırabilecek kadar özel bir oyuncu:
2. maç öncesi: “Oldukça iyi şut atıyor ve top hakimiyeti iyi. Ama bu daha önce görmediğim bir şey değil.”
4. maç sonrası: “O bir MVP. Antenlerimizi açık tutmalıyız. Bu gece MVP olmayı başardı.“