Yazı: Chris Ballard, Sports Illustraded
Çeviri: Efe Doğruoğlu, TrendBasket
O, kolej koçlarını etkileyen bir Instagram fenomeni –fakat hala kesin bir şey değil. O ayrıca ergen olmanın getirdiği garip aşamaları ve sosyal gizemler arasında yolunu bulmaya çalışan bir lise birinci sınıf öğrencisi. Nico Mannion ile tanışın, 15 yaşında bir basketbol dehası.
Bundan dört yıl sonraeğer her şey planlandığı gibi giderse Nico Mannion’u UCLA, Duke ve Kentucky gibi büyük kolej takımlarından birinde oynarken televizyonunuzda seyredeceksiniz. Hücuma korkusuzca liderlik edecek, uzak mesafelerden şutlar yollayacak ve ahmakların üzerinden smaçlar basacak. İstediği kadar bedava ayakkabıya sahip olacak, istediği zaman Oreo yiyecek ve Instagram’da hemen hemen yüz bin tane takipçisi olacak. Kendisi bu konudan pek emin olmamasına rağmen bir kız arkadaşı bile olabilir.
Ve bundan sonra? Bundan sonra gelecek inanılmaz bir noktaya geliyor. NBA? Bir ayakkabı firmasının reklam yüzü olmak? Kızıl saçının da olduğu bir biblo? Evet, bunların hepsi mümkün. Sonuç olarak Nico orta okuldayken genç takım koçu onu sahada zıplarken ve pas verirken gördü ve onun gibi sersem görünümlü, solgun beyaz tenli ve sadece kol ve kulaktan oluşan, ıslak bir Golden Retriever’dan daha hafif birinin NBA Lotarya seçimi olabileceği kanaatine vardı. Ve tabii ki de bu 13 yaşındaki birine anlamsız ve adil olmayan bir baskı oluşturdu. Her ebeveyn bilir ki gözlemlerden yola çıkarak yapılan abartı tahminler konu insan ırkına gelince gerçek olmaktan çıkabilir. Aileler, birçok uzun boylu yedinci sınıf oyuncusunun geleceklerinde normal boyutta bir yetişkine dönüşebileceklerini ve bir çocuğun sadece matematikte iyi olmasının da onun ileride IHOP’da* gece vardiyasında çalışmayacağının garantisi olmayacağını biliyordu.
Yine de Nico biraz daha uzadı ve daha iyi olmaya devam etti. Sekizinci sınıftayken bir akşam üzeri antrenmandan eve dönüş yolunda annesi ona bir telefon geldiğini söyleyerek telefonu ona uzattı. Telefonun diğer ucunda Cal State Northridge koçu Reggie Theu vardı ve Nico’ya onun ileride tam da istediği tarzda bir oyuncu olacağını söyleyerek daha yüz yüze bile tanışmadan telefonla burs teklif etmek istediğini söyledi. Çünkü bu şekilde Nico her zaman Theus’un, eski bir NBA yıldızı, birçok büyük kolejden önce bu teklifi yaptığını hatırlayacaktı. Bunu duyduktan sonra Nico çok heyecanlandı fakat aynı zamanda da sakinliğini korudu çünkü arabada takım arkadaşlarından biri de bulunuyordu ve buna ek olarak gerçek bir oyuncuysan yapacağın şey de bu olmalıydı. O gece ailesi ona önündeki yolun uzun olduğunu hatırlattı ve “Gururlan, birkaç saat bunun tadını çıkart, sonra ise kafanı kaldır ve çalışmaya devam et.” diyerek öğütte bulundu. Fakat takip eden aylarda Nico geleceğiyle ilgili fanteziler kurmaktan kendini alıkoyamıyordu; seçme gezileri, dolu salonlar ve yüzlerini boyamış arkadaşlarının onun için Ginger Ninja –GIN-ja-Nin-ja şeklinde telaffuz ediliyor- diye bağırması da bunu pekiştiriyordu.
İngilizcesi gayet iyi olan ve yazının orijinalini okumuş biri olarak, çevirmen-yazarımızın ellerine sağlık. Eksik veya hatalı çeviri olmadan orijinali neyse çevirisini okuyınca da aynı anlamı ve keyfi verdi bana.
Tebrikler, çevirilere devam…
Merhaba Oğuzhan Bey,
Sizin gibi okuyucularımızın geri dönüşleri sayesinde, işimizi elimizden gelen en iyi şekilde yapmaya ve siz okuyucularımızı mutlu etmeye çalışıyoruz. Böylesi yorumlar bizim için gerçekten büyük bir keyif ve motivasyon kaynağı. İlginiz ve güzel sözleriniz için teşekkürler.
İyi haftalar.