– NBA gibi dünyanın en büyük markalarından birinin Türkiye ortaklığını üstleniyorsunuz. Nasıl bir sorumluluk hissediyorsunuz?
”Hem maddi hem de manevi olarak büyük bir sorumluluk. NBA’i marka olarak taşıyor olmak müthiş bir şey. Yapılan her şey kitabına, kuralına uygun işliyor. Şu anda senin giydiğin tişörtün bile kumaşının kalitesi, rengi, ağırlığı, her şeyi önceden belirleniyor. Bir tek antrenman içeriğinde bize biraz da olsa özgürlük tanınıyor. Antrenmanları için de 3,000 sayfalık bir kitap gönderiyorlar ve normal şartlarda buna uygun programlar düzenlememizi istiyorlar. Benim tecrübem bu jenerasyonda onlardan daha önde olduğu için antrenman şablonlarının Türkiye’de yeniden oluşturulmasına müsaade ettiler. Bu duruma Alex Sarama’nın, Neal Meyer’ın, Henry Utku’nun çok önemli bir katkısı oldu. Tabii bu işin sorumluluklarıyla beraber avantajları da var. Bir defa ilk kez İstanbul dışında başka bir şehirde NBA Basketball School yapılacak. 1-7 Eylül arasında Kütahya’da Kırdar Bilgiören Koleji’nde bir kamp yapacağız. Kırdar Bilgiören Koleji benim için önemli çünkü okulun sahipleri, milli voleybolcu Gözde ve Özge Kırdar’ın ağabeyleri Fatih ve Uğur, 20 yıl önce yaptığım ilk kampın ilk öğrencileri ve onların benimle beraber bir şey yapmak istemesi, benim için çok gurur verici. Kızım Çağla, doğduğundan, ilk beş senesinde kadar her doğum gününde onlarla vakit geçirdi. Bu kampı kaçıranlar, diğerlerini takip etsin. Bu fırsatları kaçırmasınlar. Eylül ayındaki kampta yine aynı kadroyu toparlamaya çalışacağız, toparlayacağız. Eylül ayında Belçika’dan Oliver da gelecek. Adam tam bir Nasreddin hoca hastası (gülüyor). Onun bütün hikayelerini biliyor. Alex Sarama da gelecek. Bu kampta yer alan isimlerin tamamı da gelecek. Alex ile beraber çalışmaktan inanılmaz bir gurur ve onur duyuyorum. Biz kocaman bir aileyiz.”
3,000 sayfalık kitap:
