‘’ Oysa ne hayallerimiz vardı güzel kadrolar kurup kendimize playoff potasında bir yer bulacaktık veya takım oyununa önem verip mütevazı kadrolar ile şansımızı deneyecektik, olmadı. ‘’
İşte takımlarımızın hikayesi böyle başladı. Sezon başında playoff hayalleri ile başlayan bu yarışın sezon sonunda onurlu bir tanking mücadelesine dönüşünü inceleyeceğiz. Hayal kırıklığının tanımı, Acıların çocuğu, Umutsuzluk ne ararsanız burada var.
Ligi trolleyen takım; New York Knicks
Sezona Chicago mağlubiyetinden sonra gelen Cleveland ve Charlotte galibiyetleri ile başlayan takım özellikle LeBron’un dönmesi ile şampiyonluk adaylarından biri olan Cleveland’ı deplasmanda yenmesi büyük sükse yaptı. Bu tarihten sonra herkesin içinde yalandan da olsa bir Playoff ışığı belirmeye başlamıştı ki New York bu ışığı söndürmeye kararlıydı bu tarihten itibaren ligte oynadığı 39 maçta sadece 3 galibiyet alabilen Knicks, taraftarın içindeki o ışığı söndürmek ile kalmayıp lig ile adeta dalga geçmeye başladı. Takımın yıldızı Carmelo Anthony’nin sakatlığını bahane göstererek sezonu kapatmasının ardından takımın bir diğer para babası Amar’e Stoudemire’ın Dallas’a gitmesi ile biraz olsun hedefini belirleyen takım ilk 5’ini ise henüz 10 günlük kontratlar alan oyunculardan oluşturdu. Böylelikle takım lig sonunculuğu için emin adamlar ile ilerlerken tanking mücadelesinin en önemli adaylarından oldu. Takımın dalga konusunda en büyük kozu olan J.R Smith’i Cleveland’a yollayan ve maaş boşluğunu olabildiğince açan Knicks gelecek sezon draft’tan gelecek bir oyuncu ve yazın serbest kalacak bir yıldız 0ile 2 sezondur yaşanan ve bu sezon zirveye çıkan trolleme huyundan vazgeçebilir. ( Tabii her şey yazıldığı kadar kolay olmuyor. Bir takımın başarılı olabilmesi uzun süren çalışmalar ve planlamalar gerektiriyor, tabii bir de tecrübe. Ancak başarısızlığa ağzına kadar doymuş bu şehrin artık bir şekilde somut bir başarıya şahit olmasının zamanı geldi de geçiyor bile… )
Acıların Çocuğu: Phoenix Suns
‘’ Güneş bir kere de bizim üzerimize doğsun bir kere de şans bizim yüzümüze gülsün diğer takımlar 36-37 galibiyet ile Playoff’lara kalırken biz geçen sene 48 galibiyet bu sene 40+ galibiyet ile Playoff’a kalamadık. Neden biz? ‘’
Yukarıda muhtemelen bütün Phoenix taraftarının içinden geçen cümleleri okudunuz.
NBA’de acıların çocuğu şeklinde bir tabir kullanılmaya başlansaydı bu çocuk Phoenix Suns’tan başkası olmazdı. Geçen sezon 48 galibiyet ile Batı Konferası’nda 9. Olan ve Playoff’u 1 maç ile kaçıran ekip eğer Doğu Konferansı’nda olsaydı bu derece ile 3. Sıradan playoff yapacaktı. Acımı kalbime gömer yoluma devam ederim diyen Suns bu sezona yine aynı hızla başladı. Batı’nın o acımasız zorluğuna karşı direnmeye başlayan Phoenix, Playoff son sırası olan 8. Sıra için Oklahoma ve New Orleans ile çekişmeye başladı. Nitekim bu yolda Goran Dragic’i kaybeden takım kadrosuna ligin belki de en şanssız oyuncusu olan Brandon Knight’ı kattı. Şu an 39 galibiyet 38 mağlubiyet ile Batı’da 10. Sırada yer alan Suns kendisinde daha kötü bir dereceye sahip olan Milwakuee Bucks’ın (38-39) Doğu Konferansı’nda 6. olmasının acısını yaşıyor.
NBA’in önemli sorunlarının başında gelen Doğu-Batı eşitsizliğinin son sezonlarda en büyük kurbanı olan Phoenix Suns bu sorunu önümüzdeki yıllarda da çekmeye devam edecek gibi gözüküyor.
Umutsuzluk…
Bu sezon umutsuzluk kelimesinin akla getirdiği birçok takım var. Bunların başında ise Los Angeles Lakers, Philadelphia 76ers, Sacramento Kings gibi takımlar geliyor.
Sezon başında neredeyse taraftarın artık saçma derecesine gelen bir inanışı ile Lakers’ı Playoff’a taşıma çabaları sonuç vermedi ve Lakers tarihinin en kötü sezonunu geçirerek 20 Galibiyet 55 Mağlubiyet ile ligin dibinde kendine yer buldu.
Bu sezona üst üste aldığı 5 mağlubiyet başlayan ve 10 maçta sadece 1 galibiyet alabilen Lakers tarihinin en kötü sezon başlangıcını yaptı. Kobe Bryant’ın çabaları Lakers’ı kurtarmaya yetmezken çaylak oyuncusu Julius Randle’i de sakatlığa kurban verdi. Kobe’nin sezonu kapattığını açıklaması ile birçok takımın yaptığı gibi onurlu bir Tanking mücadelesine girişti. Şu an Batıda Minesota’nın ardından 14. Sıradan bulunan Lakers’ın sahaya; Jordan Clarkson – Wayne Ellington – Ryan Kelly – Taric Black – Robert Sacre ilk 5’i ile çıkıyor olması umutsuzluğun ne kadar yüksek seviyelere geldiğini gösteriyor.
Umutsuzluğun ortasında bir umut; Boogie
Sacramento Kings bu sezonun en kötü takımlarından biri. Şu ana kadar 26 galibiyet alabilen takım 49 kez mağlup oldu. Ancak onlar için umut verici belki de tek nokta Boogie lakaplı pivotları DeMarcus Cousins.
2010 yılında Sacramento Kings tarafından 5. Sırada seçilen DeMarcus Cousıns kariyerinde hep sinirlerine hakim olamayan kolay sinirlenip takımını önemli maçlarda yalnız bırakan biri olarak anıldı. Ancak gün geçtikçe kendisine zarar veren bu özelliği geliştiren Cousins bu sezon nispeten diğer sezonlara göre daha aklı başında daha sakin bir sezon geçirdi. Kariyerinde en az faul yaptığı sezonunu oynayan Cousins Oynadığı 58 maçta 24.1 Sayı, 12.7 Ribaund, 3.6 Asist, 1.8 Blok ortalamaları tutturdu ve kariyerinde ilk kez All Star seçilmeyi başardı. Ayrıca üst üste oynadığı 2 maçta 20+ Sayı, 20+ Ribaund, 10+ Asist yapan tarihteki 3. oyuncu olmayı başardı. Son 42 yılı göz önüne aldığımızda ise bunu yapan ilk oyuncu olarak karşımıza çıkıyor.