Woj’un bombaları demişken…
Önce draft vardı…
NBA Draft 2018 hakkında biraz kulak kabarttıysanız şunu duymuş olabilirsiniz: “Çok derin, süper yıldız adayları ile dolu bir draft sınıfı geliyor.” Peki gerçek bu mu? Bilmiyorum, bu draft sınıfını öve öve bitiremeyenler de bilmiyor (muhtemelen önümüzdeki beş-on yıl içinde daha net göreceğiz) ama geçmiş draft sınıfları ve (zamanında nasıl geçmiş olduğumu bilmesem de) istatistik dersinde öğrenmiş olduğum temel bilgiler bu tür ifadelere şüphe ile bakmama sebep oluyor. Çünkü şunu biliyorum ki; herhangi bir drafttan ortalama olarak“yarım” MVP, 2-3 tane All-Star (nasıl tanımladığınıza bağlı olarak bunların bir kısmına süperstar da diyebilirsiniz), beş altı tane istikrarlı ilk beş oyuncusu ve yaklaşık 10-12 tane de rotasyon-benç oyuncusu çıkar. Geriye kalan takribî 40 kişi mi? Maalesef bençlerde o kadar çok boş koltuk yok. Forma şansı bulanlar olacaktır tabii ama draftı takip, eden birkaç sene içinde ligde kalmayanı çok olur.
Peki istatistikler “seçilecek 60 oyuncunun üçte ikisi orta ve uzun vadede ligde tutunamayacak” derken 2018 draftına takımlar neden çok fazla değer veriyor?
Öncelikle, geleneksel olarak takımlar ve taraftarlar draftlara her zaman gereğinden fazla değer verirler. Bu bizlerin yine istatistiksel olarak anlamsız olmasına rağmen şans oyunlarına gereğinden fazla değer vermemize benzer biraz. Öte yandan 2018 draftının kendine özgü yetenek havuzunun scoutlar tarafından fazlaca övülmesini de hesaba katalım.
Ama asıl olarak bu yılın draftını ve draft picklerini olduğundan daha değerli gösteren şey, salary cap matematiğinde darboğaza girmekte olan takımların nispeten ucuz çaylak oyuncu kontratlarını birer kurtarıcı olarak görmesi. Buna 2017 draft sınıfının beklenenden iyi katkı vermesinin yarattığı illüzyonu da ekleyelim. Tüm ligde GM’ler senelik 2,5 milyon dolara Donovan Mitchell, senelik 1,5 milyon dolara Kyle Kuzma, senelik 800 bin dolara Dillon Brooks gibi oyuncuları alt sıralardan bulup oynatabileceğini umuyor. Tabii bir takımın draft başarısı temelde iyi bir scouting çalışmasına bağlı olmakla beraber şans, talih, kader, kısmet gibi rasyonel olmayan faktörlere daha çok bağlıdır. Kim bilir, 2018 draftı gelecekte 2003 draftı gibi özel sınıflardan birisi olarak anılabilir ancak unutmayın ki 2003 draftının iki numaralı seçimi de Darko Miliçiç idi!
Bu draft dönemi özelinde ilk sıralarda gitmesi beklenen oyuncuların ağırlıklı olarak uzunlardan oluştuğunu görüyoruz. Mock draftlarda Luka Doncic haricinde ilk yedi sekiz sırada sayılan diğer oyuncular (DeAndre Ayton, Michael Porter, Jaren Jackson, Marvin Bagley, Mo Bamba, Wendell Carter) pivot ve forvet pozisyonlarında yer alıyor. Günümüz basketbolunun smallball’a dönüştüğünü ve özellikle pivotların oyun sürelerinin ve öneminin azaldığı düşünüldüğünde uzunların bu draftı domine ediyor olması biraz sürpriz gibi görünebilir. Ancak buradaki beklenti, yeni nesil uzunların yeni basketbola uygun yapıda oldukları şeklinde.
Draft’a girecek oyuncular arasında büyük potansiyel olarak görünmekle beraber büyük soru işaretleri de barındıran özellikle Luka Doncic ve Mo Bamba için daha alt sıralardan seçim yapan bazı takımların yükselmeye çalışacakları da söyleniyor. Her draftın aynı zamanda olmazsa olmazlarından birisi de takas pazarlıkları ve gerçekleşen takaslardır.
Draft’ın ardından offseason’a yönelirken dikkat edilmesi gereken bir şöyle bir detay daha var: Bu yaz kayda değer cap boşluğuna sahip takımların çoğu üst sıralardan seçim yapıyorlar. Bu takımların da çoğunun kısa vadede başarı hedeflemeyen ve uzun oyunculara yatırım yapacak takımlar olacağını düşünebiliriz. İşte bu takımlar bu sebeplerle free agency’de (serbest transfer) uzun oyunculara pek de yönelmek istemeyeceklerdir diye düşünüyorum.