İlk haftanın bireysel anlamda öne çıkan performanslarından birine sarsıcı derecede imza atan bir oyuncu çıkarmamasına rağmen Pınar Karşıyaka, Barcelona Lassa karşısında o kadar özel bir galibiyet elde etti ki kendilerine diğer tüm başlıklardan bağımsız bir sayfa ayırmamak büyük haksızlık olurdu. Şampiyon kadronun büyük bölümünü kaybedip sezona yepyeni bir takımla girdiğinizi ve sezonun ilk resmi maçında son saniye basketiyle kupa kaybettiğinizi hayal ettiğinizde bunun ne denli zor bir durum olduğunun siz de farkına varacaksınızdır. Pınar Karşıyaka’nın Barcelona Lassa’yı kelimenin tam anlamıyla sahadan sildiği karşılaşma, Sarıca ve öğrencileri için bir galibiyetten fazla anlam taşıyordu, kaybedilen Anadolu Efes maçı sonrası bu zorlu maç ilk eşikti ve bu ilk eşik başarıyla aşıldı.
Psikolojik açıdan en az geçen sezon parkeye yansıttığı kadar inatçı gözüken Pınar Karşıyaka’yı kendi seyircisinin önünde mağlup etmek oldukça zor olacaktır. Bundan iki üç sene öncesine kadar çok çarpıcı kadrolara sahip olmamasına rağmen Partizan deplasmanına gittiğinde bizim takımlarımızın hissettiği tedirginliği bu sezon Pınar Karşıyaka deplasmanına gelecek takımlar derinden hissedecek gibi gözüküyor.
Sporun toplum ve sosyal bilimler ile ilişkisini anlatan bir tez yazmak isteyen lisans öğrencileri için müthiş bir örneklem niteliğindeki Karşıyaka, Ufuk Sarıca önderliğinde büyümeye, büyürken de olgunlaşmaya devam ediyor. Tam anlamıyla benzerlik göstermese de bu sezon oluşturdukları takım yapısını James Caviezel’in hayat verdiği yaşanmış bir olaydan uyarlanan 2014 yapımı ”When the Game Stands Tall” yani ”Yenilmez Şampiyon” filmine benzetebiliriz. Hikayenin sonunda tüm şehrin omuzlara alacağı adam ise çoktan belli değil mi zaten?
- İçeriğin Pınar Karşıyaka sayfasında ve Twitter paylaşımında kullanılan görsel Pınar Karşıyaka’nın resmi Twitter adresi üzerinden temin edilmiştir.