TB ÖZEL | Shane Larkin: “Yenmesi zor bir takım haline geldik”

NBA ve EuroLeague’de yaşadığı deneyimleri önümüzdeki sezon Anadolu Efes’e aktaracak olan Shane Larkin, TrendBasket’in sorularını Sinan Erdem Spor Salonu’nda yanıtladı.

Röportaj: Kemal Rutkay Özcan

Öncelikle İstanbul’a, Türkiye’ye hoş geldin. Burada şu ana kadar geçirdiğin zamanı nasıl değerlendirirsin? İlk intibanı benimle paylaşabilir misin? 

Şu ana kadar iyi. İlk geldiğimde ne bekleyeceğimi pek bilmiyordum. İki yıl önce bu şehirde oynamıştım ve atmosferin ne kadar farklı olduğunu görmüştüm. İyi bir intibaya sahibim. Çok güzel bir şehir burası, yapacak çok şey var. Basketbolu seven birçok taraftar da burada. Takımımla birlikte ilerleyip, başarılı olmak için sabırsızlanıyorum. 

Sezonun ilk bölümünde, özellikle Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Bayern Münih karşılaşmalarıyla açığa çıktığı üzere, sezonun son aylarında da mücadele etmeye hazır bir Efes gördük. Çokça hücum gücü ve savunma sertliği dikkat çekiyor. Daha en baştan sezona bu denli hazır olmanızı nasıl açıklarsın? 

Sezon öncesinde birçok hazırlık maçı yaptık; dolayısıyla birbirimizi tanımak için, güçlü ve zayıf yanlarımızı, her oyuncunun sahada neler yapabildiğini öğrenmek için çok zamanımız oldu. O maçların bizi sezon başına hazırladığını düşünüyorum. Böylece sezona çok hızlı girdik. Hazırlık dönemi bize yardımcı oldu ve umarım bunun üzerine inşa edip, daha iyiye gitmeye devam ederiz ve biraz gürültü çıkarabiliriz. 

Efes’te, takımın anahtar bir oyuncusu olarak çokça oynama şansı bulacaksın. Ve medyaya daha önce oynama sürenin özellikle önemli olduğunu söylemiştin. Ayrıca, Baskonia’nın da yaz döneminde seninle iletişime geçtiğini biliyoruz. Avrupa’daki ilk kulübünün yerine Efes’le imzalamış olmanın sebebi neydi? 

Yeni bir tecrübe edinmek istedim. Baskonia’da harika zaman geçirmiştim ve neredeyse tekrar oraya gidiyordum ama yeni bir tecrübe edinmek istedim. Orada zaten bir yıl oynamıştım ve farklı takımlarda oynamak, Avrupa’da dolaşmak, farklı şehirlerde yaşamak ve farklı kültürel deneyimler edinmek istedim. Bu yüzden bu yıl yeni bir tecrübe için, hem bir insan hem de bir basketbolcu olarak gelişmek İstanbul’a geldim. 

Her daim farklı bir meydan okuma arıyorsun, değil mi? 

Evet. 

Birkaç hafta önceki medya gününde Tibor [Pleiß] ile konuşuyordum ve o – daha önce Galatasaray formasıyla bu şehirde oynamıştı – takım arkadaşlarına iyi restoran seçmelerinde yardımcı olduğunu söylemişti. Tibor’un yardımıyla veya başka şekilde bulduğun, şehirdeki favori mekanın hangisi? 

O kadar fazla yere gitmedim aslında ama elbette ki Nusret çok iyiydi; zaten dünyaca ünlü bir yer. Miami’de de bir restoran açmış ve yazın oraya gitmiştim.  İstanbul’dakine de gittim ve burası çok daha iyiydi… 

Nusret orada mıydı peki? 

Hayır, o akşam yoktu; fakat İstanbul ile Miami arasında kıyas bile yapılamaz. Ambiyans, manzara, kültür ve her şey çok güzeldi. Eminim daha güzel restoranlar vardır ama şu ana değin en iyisi Nusret’ti. 

Şehri genel olarak nasıl buldun? 

Gerçekten beğendim. Vitoria-Gasteiz taraftar desteğiyle dolu harika bir şehir ama küçük bir şehir. 16 milyon nüfuslu bu yere geldim ve onca farklı insanı, alışveriş merkezlerini, camileri, köprüleri görüyorum. Buradaki her şey kültürel olarak son derece gelişmiş. Şimdiye dek harika bir tecrübe oluyor. Etrafta daha neler olduğunu görmeye devam etmek ve güzeller güzeli bu şehri keşfetmek için sabırsızlanıyorum. 

Daha önce New York’ta da oynamıştın. İstanbul’a adaptasyon sürecin muhtemelen çok da zor olmadı… 

Evet, adaptasyon sürecim o kadar zor değildi. Bu, kariyerimin altıncı yılı ve altı farklı takımda oynadım. Kendimi bulunduğum yere uyarlayabiliyorum. Buradaki tecrübem de şu ana dek iyi. Buraya gelmeyi zaten iple çekiyordum ve herkes şehrin ne denli harika olduğunu söylüyordu.