TB ÖZEL | Kerem Gönlüm: “Kendimizi kaybolan jenerasyon olarak görüyorum”

– Fantastik sorulara geçmek istiyorum artık. Şu an hangi EuroLeague takımında oynasanız fark yaratırsınız?

“Yukarılarda oynasam zaten hepsinde iyi isimler var… Barcelona olabilir sanırım. Oriola ile birlikte değişik şeyler yapabiliriz gibime geliyor. Enerji kısmında hep eksik kaldı Barcelona çünkü.”

– Şu an Avrupa’dan ve NBA’den bir oyuncuyla takım arkadaşı olma şansınız olsa tercihiniz hangi isimler olurdu?

“Ben uzun olduğum için doğal olarak guard tercih edeceğim. Avrupa’dan Micic ile oynamak isterdim. Shane Larkin ile de oynamak isterdim. Jordan Farmar ve Sasha Vujacic gibi beni rahatlatan skorerlerle de oynamıştım ama Larkin’i de tercih ederdim. Heyecan verici olurdu. NBA’den ise Stephen Curry.”

– 2012/13 sezonundaki Efes çok büyük etki bırakmıştı Türkiye’de. Olympiacos serisinde herkes çok heyecanlanmıştı ve çok sevilmişti o takım. Siz, Ermal Kuqo, Jordan Farmar, Jamon Gordon, Sasha Vuhacic, Josh Shipp ve Dusko Savanovic ile birlikte yakalanan uyumun yani kısa ve uzun oyuncuların birbirleriyle yakaladığı uyum, bunların genelinde yakalanan takım kimyası çok beğeniliyordu ve imreniliyordu. Örnek olarak gösteriliyordu. Özellikle bunlar için o sezon hakkında neler söylemek istersiniz? Bunun yanında bir uzun oyuncunun sahada birlikte olduğu kısa oyuncuyla iletişimini daha yukarı çıkarması, performansını olumlu etkilemeleri için ne yapması gerekiyor sizce?

“2012/13 sezonu için az önce bahsettiğimiz o takım ruhunun oluşması gerekiyor. O sene yanlış hatırlamıyorsam birçok yeni oyuncu katılmıştı takıma. Yeni transferler vardı ve şans da önemli burada. Yabancı transferleri bilemiyorsunuz, tabii araştırıyorsunuz nasıl oyuncular ve karakterler olduğunu ama bunu tam anlamıyla takıma katıldığında anlıyorsunuz. Çok önemli ve karakterli oyuncuların oluşturduğu bir kadroyduk biz. Özellikle yabancı oyuncular. Biz Türkler de tabii takıma, kulübe sahip çıkma havasını yabancılara hissettirdiğiniz zaman onları olumlu etkiliyor. Bu böyle. Sembol Türk isimlerin kulüpte olması yabancı oyuncuların da takımı daha çok sahiplenip aidiyet hissetmesini sağlıyor. Biz o sezon bunu başarmıştık ama o sezonun sonunda Olympiacos serisinde Farmar’ın sakatlığı, Barac’ın sakatlığı… Ben hatırlıyorum, Savanovic guard oynuyordu bir Olympiacos maçında. Talihsiz oldu… Ama isimler önemli değil tabii, Türk basketbolunun ve Efes’in şu andaki başarısıyla gurur duyuyorum.”

“Diğer soruya gelirsek tabii ki bu çok önemli. Ben tabii ki beni besleyen kısa oyuncuyla oynamayı istiyordum ama onlara yardımcı olmayı istiyordum. Ama bu sadece kısa uzun oyuncu değil, forvet için de sahadaki beş oyuncu için de geçerli. Sonuçta onlar için bir fedakarlık yapman lazım ki onların da sana tepkilerinin aynı şekilde bir güvenle dönmesi lazım. Ben mesela hep Ender’le kalırdım, oda arkadaşımdı kendisi. Belki de böyle şeyler yapmak lazım. Çünkü sahadaki iletişim de çok önemli. Uzun yıllar oynadığınız zaman bazı oyuncularla çok fark ediyor. Mesela Ender ve Kaya şu an birlikte oynuyor Telekom’da ve biri kaşını kaldırsa diğerinin ne yapacağını anlıyordur. Birlikte zaman geçirmek de çok önemli, beraber vakit geçirmek de paylaşımlar da çok etkili. Zaten sadece uzun kısa değil takım içerisindeki paylaşımlar ne kadar artarsa takımın başarısı da o kadar artıyor.”

Fotoğraf: Barış Cevahir/TrendBasket

– Pozisyon olarak baktığımızda günümüzde artık kısa kısa oyuncu ilişkisi de çok önem kazandı. Örnek vermek gerekirse Micic ve Larkin’in yakaladığı uyum Efes’i başarıya götürdü. Uzun uzun konusunda da örnek vermek gerekirse Dunston ve Moerman’ın uyumu yine başarıya taşıdı Efes’i. Siz kariyerinizde buna en önemli örneği hangi oyuncuyla verirsiniz?

“Bizim zamanımızda Prkacin vardı. Ben, Prkacin, Ermal gibi isimler uyumluydu birbirleriyle. O yüzden uzunlar arasında dört beş uyumu çok önemliydi. Udoh-Vesely de iz bırakmış ikililer. Uzun ilişkisi ve uyumu çok çok değerli.”

– Peki unutamadığınız, ayrı bir yere koyduğunuz uzun partneriniz?

“Nikola Prkacin. Çok başka bir oyuncuydu kendisi.”

– Nikola Vujcic ile de birlikte oynamıştınız, o da Prkacin’le benzerlik taşıyan bir isim.

“Evet, benzer oyuncular. Ekol olarak da aynı yerden geliyorlar. Vujcic de çok akıllı bir oyuncuydu ama Prkacin çok başka biriydi.”

– Röportajın başında da bahsetmiştim, bu sezonki bütçe durumu Türk basketbolunun başını ağrıtan en büyük durum oldu. Bütçeleri aşan transferler de buna en büyük etken. Kulüpler bunu önlemek için en yapmalı? Ben Alper Yılmaz ile yaptığım röportajda kendisi, “Elimizde üç milyon varken 10 milyon harcamamayı öğrenmeliyiz.” demişti. Siz bir kulüp menajeri olsanız takımınızın borçlanmaması için ne yaparsınız ve Türk basketbolunda harcanan bu paraları nasıl yorumlarsınız?

“Yorumlanacak bir şey yok, her şey ortada. Büyük bir sıkıntı var. Ben de Alper ile yıllarca takım arkadaşlığı yaptım ve idarecim de oldu. Kendisine katılıyorum. Elinizde bir bütçe varsa ve bu bir liraysa bir liradır. Bunu bir anda şişirip üç liraya çıkardığınız sürece bu fark önümüzdeki sezonu etkiliyor. Önümüzdeki sezon bütçeni iki yapıyorsun ama şişirilen miktarı beşe çıkarıyorsun. Önceki sezondan gelen de üç vardı ve etti sana altı. Takımlar tabii ki finansal gelirlerini ve güçlerini kendileri ayarlayacak. Biliyorsunuz ki takımların TV ve İddaa gelirleri gibi gelirleri var. Bu biraz da müessese kulüpleriyle değil de spor kulüpleriyle alakalı bir durum. Efes, Ülker, TOFAŞ gibi kulüplerde bu tür sıkıntılar yaşanmadı. Belki onlarda da 10-15 gün gecikebiliyordur ama idmana çıkarmayacak kadar, boykot edecek noktaya hiçbir zaman gelmedi. Doğru planlamanın yapılması çok önemli. Bir liran varken oraları şişirmemek lazım. Hadi bir lirayken bir buçuk gibi birimler yapabilirsin ama bir anda taraftara, başkana şirin görünmek için şişirme transferlerle takımın bütçesini zora sokmak olmaz. Olan kulüplere, camialara ve Türk basketboluna oluyor. Bu konuda da federasyon çeşitli mali kriterler getirdi. İlk sene çok ciddi yaptırımlar olmayacaktır, bir hazırlık süreci olacak gibi duruyor. Ondan sonra çok daha farklı şeyler olur umarım Türk basketbolu için.”

– Peki Veteran Kerem Gönlüm’ün şu dakikadan itibaren gelecek planları nelerdir?

“Şu an açıkçası 22 senelik bir kariyerden sonra çok yorulduğumu fark ettim. Ailemle beraber biraz dinlenmeyi tercih ediyorum. Şurada veya burada diye hiçbir planım yok. Gençlere özel dersler veriyorum. Tabii ki sahadan kopamıyorum, basketbol oynuyorum, spor yapıyorum. Orada veya burada değil, ben akışla yaşamayı seven bir insanım. Doğru yapı ve organizasyon olduğu sürece ben hep orada olacağım. Gönlüm zaten basketbolda.”

– Yani önümüzdeki sezonlarda sizi antrenör veya menajer olarak görebiliriz?

“Her şey olabilir. Şu an öyle bir planım ya da kısıtlamam yok. Akışla yaşıyorum, göreceğiz.”

– Peki son olarak eklemek istediğiniz şeyler var mı?

“Çok teşekkür ederim güzel sorularınız için. Dediğim gibi isimler önemli değil, Türk basketbolu önemli. Basketbolumuz geliştiği zaman birçok insan buradan ekmek kazanıyor. Zaten ülkemizin şartları belli. Spor ve özellikle basketbol çok birleştirici ve farklı yerlere motive edebilen olgular. Sporsuz kalmayalım. İki takım değil, üç takımla EuroLeague’de temsil edilelim. Avrupa’da başarılarımız olsun. EuroCup ve FIBA organizasyonlarında bu sezon başarısız olduk, düşüş yaşadık. Bunun en büyük nedeni ülkemizdeki ekonomik kriz. Avrupa başarılarımızın daha da artması dileğiyle.”

7 of 7İleri

“Nikola Prkacin çok başka bir oyuncuydu”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler