Röportaj: Barış Cevahir
Trabzon, İzmir, şimdi de Gaziantep. Hayatını basketbola adamış olan deneyimli koç Nenad Markovic, Türkiye’deki kariyerini sürdürüyor.
Koçla Mercure Otel’de buluştuk. Boşnak çalıştırıcıyla birlikte basketboldan, ekonomiden, Boşnak – Türk kültürü benzerliklerinden, artık Türk gibi davranan çocuklarından bahsederken birçok önemli noktaya değindik.
“Üçgen”
“İstanbul’dan bir arkadaşım bana ‘ülkenin bütün köşelerini geziyorsun, bir Trabzon’dasın, biz İzmir’de sonra Gaziantep’te…’ demişti. Farklı şehirlerden ve her birinde yer alan farklı zihniyetlerden bir üçgen oluşturuyormuşum gibi. Ama genel olarak ben de ailem de çok hızlı adapte oluyoruz. Özellikle çocuklarım. Çok akıcı bir şekilde Türkçe konuşuyorlar, okullarında iyiler, normal bir hayatları ve arkadaşları var, çok mutlular. İşime gelirsek de ben hep mutluyum çünkü hep iyi kulüplerle, iyi organizasyonların içinde, çevremde iyi insanlarla çalışıyorum. Eşim de aynı şekilde çok hızlı ayak uyduruyor duruma. Belki Bosnalı olmamızdan kaynaklanıyordur çünkü alışık olduğumuz bazı şeyler var, benzer zihniyetlere sahibiz. Bu tarz şeyler bizim için daha kolaydı o yüzden. Dediğim gibi genel olarak oldukça memnunuz. Türkiye’de koç olarak beşinci senem bu benim. Türkiye’deki geleceğimiz üzerine düşünüyoruz özellikle de çocuklarımız yüzünden. Onlar buranın bir parçası gibiler, burada okula başladılar, Türkçe öğrendiler ve çok da iyi konuşuyorlar. Bazen aramızda şakalaşıyoruz kaç dil konuşuyorsunuz diye. “İngilizce, Boşnakça ve bir de kendi dilimizi.”dedi kızım. “Kendi dilimiz derken? Boşnakça bizim dilimiz.” diyorum ve “Hayır bizim dilimiz Türkçe.” diye cevap alıyorum.”
Türk kültürü ile Boşnak kültürü benzer mi?
“Oldukça benzer. Tarih ve burada yaşanan şeyler yüzünden Türkler hep Boşnaklara ve Bosna’dan gelen insanlara karşı bir sempati besliyorlar. Ayrıca Türkçeden çok fazla kelime kullanıyoruz biz, özellikle de yaşlılarımız. Kültürel farklılıklar var ama bu çok da önemli değil. Saraybosna çok kültürel bir şehir. Ortodoks da var, Katolik de var, Müslüman da var. Ama şehrin havasında her zaman çok kültürlülük baskın. Ancak tarihte yaşananlar ve Osmanlı sayesinde buraya Türk kültüründen taşınmış bir parça da var tabii.”
Markovic, ligde playoff mücadelesi sürdüren Gaziantep Basketbol’un yakaladığı ivmeye değiniyor. Ancak en önemli olan nokta ise işten keyif almak.
“Şu an bir başarıdan söz etmek doğru olmaz çünkü önümüzde yedi* maç var hala. Şu an momentumumuz gayet iyi. Başından beri iyi bir kadro oluşturduğumuza inanıyoruz. Benim vizyonuma ve zihniyetime göre her zaman, kurduğunuz kadronun turnuva başladığından itibaren, sezon içerisinde kendini geliştirebilen oyunculardan kurulu olması gerek. Çünkü oyuncular gelişirse, takımınız da gelişir. Sezon başından beri kendilerini çok ciddi derecede geliştiren oyuncularımız var. Jekiri mesela. Shaquielle McKissic yine aynı şekilde çok gelişim gösterdi. Saras her geçen gün daha ciddi bir oyuncu oluyor, çünkü önceden farklı tarzlardaki takımlarda oynadı. Tabii ki takıma tavsiyeler ve tecrübesiyle bu takımın büyük bir parçası olan Marko Tomas’ı da unutmayalım. Sürekli olarak katkı sağlayan Türk oyuncuları da atlamayalım. Can Uğur, Murat Göktaş veya sezonun başında Kadir Bayram gibi. Yani güzel bir ortam yarattık. İnsanlar çalışmaları gerektiğinin, sürelerini hak etmeleri gerektiğinin farkındalar. Türk veya yabancı olmaları bir şeyi değiştirmez eğer iyi oynarlarsa süre alırlar. Sağlıklı bir rekabet ortamı takım için her zaman iyidir. Asla çalışmayı ve öğrenmeyi bırakmamak gerek. Her gün daha iyi olmaya çalışmalı. Tüm bunları yapmaya hazır bir oyuncu topluluğu elinizde olduğunda bir koç olarak siz de takımın geliştiğini ve onlardan bir şeyler bekleyebileceğinizi görüyorsunuz. Burada kendimize sormamız gereken asıl soru “iyi bir sonuç nedir bizim için?” çünkü biz geçen sezonu son maçta kurtarmış bir takımız. Maalesef bizim için çok stresli bir sezondu. Bu zorlu süreç boyunca hatamızın ne olduğu hakkında konuştuk ve bu hataları bir sonraki sezonda tekrarlamamamız gerektiğinden bahsettik. Şahsi olarak benim birlikte çalışmaktan çok keyif aldığım bir kadro kurduk ve bu bir koç için çok önemli. Şu an iyi bir pozisyondayız, kaybedeceğimiz bir şey yok. Elimizden geldiği kadar iyi oynamalı ve anın tadını çıkarmalıyız. Zor zamanlar geride kaldı artık, zor zamanlar geçen seneydi. Şu an artık işin bizim için keyifli kısmındayız. Ligi kazanmayacağımızı biliyoruz ama maçları kazanmaktan, her bir galibiyetten, yakaladığımız bu momentumun bir parçası olmaktan çok keyif alıyoruz.”
*Röportajın yapıldığı sırada Gaziantep Basketbol’un fikstürde yedi maçı kalmıştı.
“Hayır bizim dilimiz Türkçe!”