Milli Takımlar bazında Avrupa’nın zirvesindeyiz. Özellikle son dört yılda kaldırmadığımız kupa, boynumuza takmadığımız madalya kalmadı. Son dört yılda gittiğimiz her turnuvadan başımız dik bir şekilde ayrıldık. Aslında bakarsanız son dört yıl öncesinde de kazanılmış muazzam başarılar var. Semih hocam, bu başarıları federasyonun tanıdığı geniş imkanlara bağlıyor ve içerideki sevgi-saygı ortamını şu sözlerle anlatıyor:
”Milli Takımlar bazında daha önceki senelerde de çok başarılıydık. Fakat sadece bunu sonuca yansıtamıyorduk. Şimdi ise sonuca yönelik de oynayabiliyoruz. Ayrıca federasyonun sunduğu imkanlar gerçekten muazzam. Örneğin; 2002 yaş grubunun Avrupa Şampiyonası oynamasına daha bir buçuk sene var fakat şimdiden çalışma fırsatı bulabiliyorlar. Yani bu imkanları sağlayabilmek o kadar da kolay değil. Çoğu ülke şampiyonalara giderken toplanıyor ve bizden daha az çalışıyor. Biz ise düzenli antrenman metotlarıyla bir buçuk iki sene önceden başlangıcı yapıyoruz.
Bence yetenekli oyuncular da çıkartabilen bir ülkeyiz. Milli Takımlar bazında da son beş-altı senede daha agresif bir oyun oynamaya başladık. Zaten Türk insanı kaybetmeyi hiç sevmez. Ben bu başarılara gerçekçi olmak gerekirse hiç şaşırmıyorum. Milli Takım çatısı altında iyi bir aileyiz. Herkes birbirini çok sever, herkes birbirini fazlasıyla destekler.”