Ginobili, 2002 sonbaharında takıma katıldığında San Antonio’dan kendisiyle benzerlik gösteren hiç kimse yoktu.
Spurs, Ginobili’yi gelir gelmez teste soktu. Hazırlık kampındaki antrenmanlar sırasında Ginobili ve Steve Kerr, o sıralar 37 yaşındaydı, Kevin Willis’in pick&roll oyunundaki yardımıyla karşılıklı bire bir hücum çalışıyorlardı. Willis Kerr’e acımış olacak ki Kerr’e screen koyarken biraz rahat davrandı ve ona izin verdi. Willis’in perdelemesinden hoşlanmayan Budenholzer ise Willis’e tepki gösterdi.
Ginobili ile Kerr bu kez Ginobili’nin savunmaya geçtiği rolleri değiştirdiler. Willis bu sefer sertlik dozunu arttırdı ve Ginobili’yi sırt üstü yere serdi. “İşte bu bir perdeleme!” diye Budenholzer’e bağırdı Willis. Ardından Ginobili’ye dönüp “Öyle değil mi, çaylak?” diye sordu.
Herkes Ginobili’nin ne tepki vereceğini merak ediyordu. Spurs dünyasında bile yabancı oyuncuların sertlik ve atletizm konusunda üstüne gidilirdi. “NBA’de büyük bir etki yapabilen pek yabancı oyuncu olmamıştı.” diyor Buford, “Özellikle de şutör guardlar arasından. Etrafta bir sürü ‘Manu gerçek mi?’ tepkileri vardı.”
“Manu hiç korkmadı bile.” şeklinde anlatıyor Steve Kerr, “Ayağa kalktı ve yerini aldı. Kendi şansını yine kendisinin yaratması gerektiğini biliyordu. Herkes onun bu özelliğini fark etmişti.”
Kışkırtmalar hiç sona ermedi. Özellikle Steve Smith ve Bruce Bowen dakikalarca Ginobili ile uğraştı; Bowen, Ginobili’yi her eşleşmesinde acımasızca tuzağa düşürdü. “Bruce, tüm sezon boyunca Ginobili’nin içindeki sevgi kırıntılarını kuruttu.” diyor Duncan, “Faul çalındığı falan da yoktu. Manu, sadece denemeye devam etti ancak o zaman ‘Durumu iyi olacak’ diyebildim.”
Ginobili, eninde sonunda Bowen’e karşı da galip geldi. Lakers’a karşı oynadığı ilk maçlarda eşleştiği Kobe Bryant, Bowen’e Ginobili’yi işaret ederek “Bana şu beyaz çocuktan bahset.” deyince Bowen’ın cevabı “Ah, göreceksin. Beyaz bir çocuk değil, bir şeyler var onda.” şeklinde uyarmak oldu Kobe’yi.
Ginobili’nin hiçbir zaman yetki vermek gibi bir derdi olmamıştı; antrenmanlarda, özellikle de hücum setlerinde NBA Finalleri’nin yedinci maçındaymış gibi oynar ve herkese destek olurdu. 2007 Eylül ayının başlarına doğru bir antrenman maçında Ginobili, ortaya düşen bir topa sahip olmak için üç oyuncunun arasına atladı ve topu kazanıp takım arkadaşına pas attı. Maçı izleyen Popovich daha pozisyon sona ermeden maçı durdurdu.
Sonrasındaysa herkesi bir araya getirdi ve şunu sordu: “Bu oyunun sizin için anlamı neydi?” Popovich onlara Ginobili’nin parkede herkesten çok kazanmak istediğini, Spurs’ün 2007 şampiyonluğundan sonra böyle oynaması gerektiğini söyledi. Söylediklerinin ardından Popovich, ilerlemeye başladı, herkes konuşmanın sona erdiğini düşünmüştü ki geriye dönüp “Bu arada Manu, Eylül ayında bunu yapma bari!” şeklinde söylendi.
“Dürüstçe söylemem gerekirse, uzatmalarda neler yapabileceğini düşünüp korkmuştum.” diye itiraf ediyor Popovich, “Şimdi düşündüğümde bile titriyorum.”
Az önce yazdığım anıyı Duncan hatırlayınca gülmüştü. “O tür şeyler Manu söz konusuyken hep yaşanırdı.” diyor Duncan. “Hep ‘Manu, adamım, biraz sakinleşmelisin. Hepimiz antrenmanları hasar görmeden atlatmaya çalışıyoruz.’ şeklindeydi.”
Yazıda sözü geçen “Arjantin Basketbol Federasyonu’nun maddi açıdan kötü günler geçirdiği dönemler oldu;” kısmını somutlaştırmak isterim.
Bahsedilen kötü dönemin doruk noktası 2002 yılıydı. Hatta o yıl dünya şampiyonasından hemen önce İstanbul’da ilki gerçekleştirilecek olan Efes Pilsen World Cup’a ekonomik nedenlerle katılamamışlardı.(Arjantin yerine apar topar Bulgaristan çağrılmıştı turnuvaya)..
2002 Dünya basketbol şampiyonasının konaklama masraflarını da zaten Ginobili kendi cebinden karşılamıştı.. Herkes final maçında nasıl katledildiklerini alenen görmüştü(95 eurobasket finali faciasıyla eşdeğer).. “don’t cry for me Argentina” şarkısı eşliğinde final maçından sonra hüngür hüngür ağlamıştı herkes ve kaybettikleri için değil, hakları yenildiği için..
Mükemmel bir yazı olmuş. Ünlü basketbolcu Ginobilinin yaşamı güzel cümlelerle ve arada resimlerle sıkmadan güzel bir şeklinde anlatılmış. Yazıda bir tane bile anlatım bozukluğu veya noktalama hatası yok. Hazırlayanın emeğine ve ellerine sağlık diyorum ve yeni yazılarını merakla bekliyorum. ..
Çok güzel olmuş
Manu’nun yaşamı ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Tebrikler
Zach Lowe’ın (ESPN Senior Writer) Manu Ginobili hakkında yazdığı yazıdan güzel bir çeviri yapmış yazar arkadaş, tebrik etmek gerekir.
Muthis yazi. Elinize saglik
Çok güzel bir yazıydı, keyifle okudum. Muazzam emek harcadığı her yerinden belli oluyor. Yazarın ellerine sağlık, tebrik ederim…