Ginobili ve onun Arjantin Milli Takımı’ndan arkadaşları dünyanın en kaliteli ligleri arasında parlamaya başlamıştı. Her yaz uluslararası bir turnuva için bir araya geliyorlar, özel bir şeyler kurmak istemenin elektriğini hissediyorlardı. Bir arada bulunmaktan keyif alan, hepsi de birbirinden farklı pozisyonlarda oynayan bu jenerasyon parkeye tam oturuyordu.
Arjantin Basketbol Federasyonu’nun maddi açıdan kötü günler geçirdiği dönemler oldu ancak Arjantinli oyuncular ucuz seyahatleri, paylaşarak eğlenilecek konuma getirdi. 2002 Dünya Şampiyonası yaklaşırken takım, Meksiko’da hazırlık turnuvasında yer almıştı. Federasyon da bu dönemde o kadar çok uçak seferi planlamıştı ki Buenos Aries’ten başlayan yolculuk 33 saat sürüyordu. Aslında kalmaları gereken otele tam olarak 32 saat, 40 dakikada varabilirlerdi, ama bazı oyuncular tam vaktinde orada olmak istedikleri için otobüs şoföründen Meksiko’da 20 dakika gezinmesini rica etmişler, “tam vaktinde” otele varmak için saatlerine bakarak geri sayıma yapmaya başlamışlardı.
“Tüm takım kahkahalara boğulmuştu.” dedi Sanchez, “Ama en çok gülen Manu’ydu. Ben tam olarak ‘Nesi var bu adamın? O bir yıldız, en iyi oyuncumuz! Krallara yakışan ilgiyi görmek isteyen o olmalı!’ diye düşünmüştüm, işte öyle bir takımdık…”
(Özellikle Ginobili ve Scola, NBA’de yıldız unvanına ulaştıkları halde lüks bir muamele görmeyi dert eden insanlar değillerdi. 2010 yılında bir maç esnasında, o dönemler Mavericks formasını terleten Tyson Chandler, serbest atış esnasında Ginobili’yi alkışlamıştı. Maçtan önceyse Ginobili’yi minibüsünü park ederken görmüş, “Minibüs mü kullanıyorsun?” diye sormuştu. Ginobili’nin cevabı ise “Tek kullanan ben olduğumu sanıyordum! İkizim var, Scola da minibüs kullanıyor!” şeklinde olmuştu.)
Oyuncular parkeye çıkınca birbirlerine olan sevgilerini görmezden gelirler. Kimse statüsünü veya numarasını umursamazdı; 2006 Dünya Şampiyonası’nda o dönem NBA’de yeni forma giymeye başlayan Nocioni, koçuna onun için oyun çizmekle uğraşmamasını bile söylemişti.
“33 saatlik seyahatimiz gibi yüzlerce hikayemiz var.” diyor Scola, “O anılar bizi şu an olduğumuz takım yapan unsurlar.”
Yazıda sözü geçen “Arjantin Basketbol Federasyonu’nun maddi açıdan kötü günler geçirdiği dönemler oldu;” kısmını somutlaştırmak isterim.
Bahsedilen kötü dönemin doruk noktası 2002 yılıydı. Hatta o yıl dünya şampiyonasından hemen önce İstanbul’da ilki gerçekleştirilecek olan Efes Pilsen World Cup’a ekonomik nedenlerle katılamamışlardı.(Arjantin yerine apar topar Bulgaristan çağrılmıştı turnuvaya)..
2002 Dünya basketbol şampiyonasının konaklama masraflarını da zaten Ginobili kendi cebinden karşılamıştı.. Herkes final maçında nasıl katledildiklerini alenen görmüştü(95 eurobasket finali faciasıyla eşdeğer).. “don’t cry for me Argentina” şarkısı eşliğinde final maçından sonra hüngür hüngür ağlamıştı herkes ve kaybettikleri için değil, hakları yenildiği için..
Mükemmel bir yazı olmuş. Ünlü basketbolcu Ginobilinin yaşamı güzel cümlelerle ve arada resimlerle sıkmadan güzel bir şeklinde anlatılmış. Yazıda bir tane bile anlatım bozukluğu veya noktalama hatası yok. Hazırlayanın emeğine ve ellerine sağlık diyorum ve yeni yazılarını merakla bekliyorum. ..
Çok güzel olmuş
Manu’nun yaşamı ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Tebrikler
Zach Lowe’ın (ESPN Senior Writer) Manu Ginobili hakkında yazdığı yazıdan güzel bir çeviri yapmış yazar arkadaş, tebrik etmek gerekir.
Muthis yazi. Elinize saglik
Çok güzel bir yazıydı, keyifle okudum. Muazzam emek harcadığı her yerinden belli oluyor. Yazarın ellerine sağlık, tebrik ederim…