Şemsettin Baş Röportajı (TB Özel)

yazi-184

Yukarıdaki fotoğraf, bugün Bursa ve basketbolun bir araya geldiği her cümlede ilk hatırlanan efsane kadroya, şampiyon Tofaş’a ait. Yaşı bu takımı seyretmeye yeten her Bursalı basketbolseverin bir çırpıda saydığı bu isimlerin her biri, Bursalıların gönlünde ayrı bir yere ait. Bu isimlerden biri, basketbol şubesi bu sezon kurulan ve Bursa’da basketbola olan ilgiyi bir anda yeniden arttıran Bursaspor’un baş antrenörlüğünü yapıyor. Bilindiği gibi o isim Şemsettin Baş, nam-ı diğer Avrupalı ŞemsiGeçen yıllara rağmen hala kuvvetli bir gönül bağına sahip olduğunu söylediği Bursa’da, bu kez Bursaspor’un başarısı için görev alan Şemsettin Baş’la Bursa’yı, Bursaspor’u ve Türk basketbolunu konu eden keyifli bir söyleşi yaptık.

Ekran-Resmi-2014-08-27-16.22.19

-Hocam en başından başlamak istiyorum. Bursaspor kurulum aşaması hızlı gelişen bir takım oldu ve siz de kısa sürede bir takım oluşturdunuz. O süreci bize anlatabilir misiniz?

-Evet, fazlasıyla hızlı gelişen bir süreçti. Kongre sonrası başkanımız, taraftarın da yoğun isteğinin etkisiyle basketbol şubesini açmaya karar veriyor. Alınan karar sonrasında da şube ağustos ayında hayata geçiriliyor. Ben anlaşmayı ağustosun sonunda imzaladım. O tarihte rakiplerimiz antrenmanlara başladığında bizim kadromuzda tek bir oyuncu bile yoktu. Kısa sürede ve elimizdeki imkanlar dahilinde kurabileceğimiz en iyi kadroyu kurmaya çalıştık. Zorlu bir süreçti fakat altından kalkmayı başardık.

-Peki sezonu geç açmanın ne gibi etkileri oldu, olumsuzluklarını hissettiniz mi?

-Hissetmez olur muyuz, hissettik tabi ki. Zaten yüklemeler sebebiyle sezona çok iyi giremeyeceğimizi biliyordum. Ancak aralık ayından itibaren çıkışa geçeceğimizden de emindim. Zaten öyle de oldu. Bugün play-off’lara giderken bir hayli aşama kaydetmiş bir takımız. Tam olarak, yüzde yüz memnun musunuz derseniz, hayır değilim ama yine de iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebilirim.

-Hocam 3. Lig’de sezona Bursaspor taraftarının damga vurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Siz taraftarınızdan gördüğünüz destekle ilgili neler söylersiniz?

-Kesinlikle sezon boyunca bize kusursuz bir destek sağladılar. Bursaspor taraftarı zaten ülkenin en önde gelen taraftarlarından biri ve arkamızda çok büyük bir güç oluyorlar. Bizim Tofaş’la şampiyon olduğumuz dönemlerden beri ilk defa salon önünde bilet kuyruğu oluyor. Bu çok önemli bir olay. Sezon öncesinde desteğin bu derece olacağı çok da beklenmiyordu ama ilk maçtan itibaren içerde de, dışarıda da yanımızda oldular. Diğer taraftan dolu tribünlere oynamamızın daha motive rakiplerle oynamamıza sebep olduğunu da söyleyebilirim, Bursaspor gibi köklü bir camiayı ve dolu tribünleri karşısında gören rakiplerimizin bize karşı daha motive oynuyorlar.

-Siz Tofaş’ta uzun yıllar forma giymiş ve o yıllarda taraftarla arasında özel bağ oluşturmuş bir isimsiniz. Bursa seyircisi sizi “Avrupalı Şemsi” diye bağırarak tribünlere çağırıyordu. Aranızdaki bu bağın sürdüğünü söyleyebilir misiniz?

-Açıkçası bu bağ sürmese ben bugün burada olmazdım. O bağ sürmüyor olsa teklifi bile düşünmezdim, o dönemde teklifi kabul ederek tabiri caizse ateşten gömlek giydik. Bütçe olarak da, zaman olarak da kısıtlı durumdaydık. Ayrıca oyuncu havuzu son derece daralmıştı ve pek seçim yapma şansımız yoktu, henüz imza atmamış oyuncularla kısa sürede bir takım kurduk. Bu şartları sunan bir görevi kabul etmek için karşılıklı olarak bu bağın devam etmesi gerekiyor. Bugün baktığınız zaman, 15 seneden sonra ilk defa Atatürk Spor Salonu’nun önünde bilet kuyruğu oldu. En son bizim şampiyonluk zamanımızda bilet kuyruğu oluyordu. Ben dönem dönem Tofaş maçlarına geliyordum, tribünde 400-500 kişiden fazla seyirci olmuyordu. Bir bakıma, 15 senedir uyuyan seyirci de uyanmış oldu.

4(7)

-Hocam umarım sizin de bahsettiğiniz bu bağ uzun sürer, Bursaspor çok daha ileri gider. Çünkü böyle köklü camiaların rekabetin içinde olması, salonların dolmasına ve rekabetin daha yoğun şekilde yaşanmasına sebep olacak. Peki altyapı olarak şu an bir çalışmanız var mı?

-Tabi ki var. Altyapısı sağlam olmayan, temeli güçlü olmayan bir kulüp hiçbir zaman kalıcı başarı sağlayamaz. Biz buraya geldiğimiz ve A takımı kurduğumuz ilk hafta, basketbol okullarını da kurduk. Tabi altyapıya yetişemedik, tarihi geçtiği için bu sene katılımı gerçekleştiremedik. Seneye altyapı takımlarımızı da kuracağız. Bunlar olmadığı sürece, sadece dışarıdan transferle bir yere kadar, hep transfer, hep transfer olmaz. Bundan önceki senelere baktığınızda Meysu olsun, Çukurova olsun, Olin olsun; altyapısı olmadığı için sürdürülebilir bir A takım olamadılar. Altyapısı sağlam olmayan hiçbir kulüp bence uzun ömürlü olamaz. Bakın bu örneklerin karşısında bir de Banvit’i ele alalım, sağlam altyapıları onların başarılarında ve istikrarında çok önemli bir etken. Dışarıdan getirdiğin oyuncuya da ihtiyacın var ama bu oyuncular tamamen profesyonel oluyor, altyapıdan gelen oyuncu kadar kulübü sahiplenmesini bekleyemezsin.

-Sizin de kadronuzun yarısı Bursalı isimlerden oluşuyor. Bursa altyapısı da her zaman güçlü bir altyapı olarak bilinir, bunun avantajını yaşadığınızı söyleyebilir miyiz?

-O aslında eskiden öyleydi, bence şimdi pek öyle değil. Geldiğimde çocukların seviyeleri beni çok yanılttı. Ben bıraktığımda öyleydi, gerçekten seviye çok yüksekti ama artık pek öyle bir durum yok. Bence Bursa’da tamamen uykuya dalmış bir basketbol camiası var, özellikle Oyak Renault ve Yeşim Spor Kulübü’nün basketboldan elini eteğini çekmesinin ardından Tofaş tek başına kalmış ve bana göre onlar da seviye olarak geriye gitmişler.

 Tabi bir de şöyle bir şey var, çocuklara genç yaşında süre vermezseniz , o ciddiyete ulaşamıyorlar. O ciddiyette olmayı öğrenemeyen oyuncu da üstündeki ‘genç oyuncu’ damgasından kurtulamıyor.  23-24 yaşına geldiğinde hala genç diye anılan oyuncular var. Bir oyuncu 17-18 yaşında gençtir. 18’i devirdikten sonra bu oyuncuyu artık genç oyuncu kalıbından çıkartmalıyız. Ivkovic’e, Obradovic’e bakın, hiçbir yerli antrenörün vermediği şansı genç oyunculara veriyorlar.  Ülkemizde kendi yetiştirdiği yerli oyuncuya bile şans vermeyen yerli antrenörler var.  Yerli antrenörlerin bu konuda bir aynaya bakması lazım. Sonuç olarak dışarıdan bakıldığında kadrodaki Bursa’da yetişmiş, Bursalı oyuncu sayısı avantaj olarak gözüküyor ama Bursa bu konuda benim beklediğim seviyenin altında, basketbol olarak 2000 senesinden sonra inanılmaz bir düşüş olmuş.

-Şu an alt liglerde bazı takımların pilot takımları bulunuyor, Tofaş Gelişim gibi, Bandırma Kırmızı gibi, hatta Darüşşafaka’yla bir bağ içinde olan Acıbadem gibi. Siz aynı ligde de mücadele ettiğiniz bu takımların varlığı ve oyuncu gelişimine yaptığı katkılar hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Aslında düşünce bakımından bu kulüplerin varlığı çok güzel, ancak ben her zaman şunu savunuyorum, bence Ümitler Ligi kurulması lazım. Buralarda oynamak da mutlaka olumlu oluyor, sertlik kazanmalarında faydalı oluyor ama gelişim yönünden düşündüğümüzde öyle bir ligin katkısı daha fazla olacaktır. Böyle bir lig, bu oyuncuların altyapılardan beri devamlı karşılıklı oynadıkları rakipleriyle oynamalarını, bir başka deyişle denkleriyle karşılaşmalarını sağlar. Bu onlar için çok daha olumlu olur çünkü alt liglerde bazı genç oyuncular çok büyük hayal kırıklıklarıyla karşılaşabiliyorlar. Evet sertlik kazanmak önemli ama kaybettikleri özgüveni yeniden elde etmeleri bu sertliği kazanmalarından çok daha zor oluyor. Geçişi çok da hızlı yapmamak gerekiyor.

-Hocam bu ligin en büyük favorisi olarak görülen iki takım var: Acıbadem ve Zirve Üniversitesi. Bildiğim kadarıyla Zirve Üniversitesi Ünilig’de de benzer bir kadroyla mücadele ediyor, aynı zamanda Üniversite Sporları Federasyonu’nun kurduğu ligde de Süper Lig mücadelesi veriyor. Sizce daha fazla maç oynamak onlar için bir avantaj sağlıyor mu? Ya da maçları haftalık oynamak ritm bulma açısından sıkıntı yaratıyor mu sizin için?

-Evet, hem de çok sıkıntı yaratıyor. Bursa’da maç yapacak takım bulamıyoruz. Ben İstanbul DSİ’yi Bölgesel Lig’den alıp İkinci Lig’e çıkarttığım dönemde her hafta en az bir, hatta zaman zaman iki maç yapıyorduk. Orada çok büyük avantajımız vardı. Hazırlık maçı yapamadığın zaman tam anlamda hazırlanamıyorsun, ritim de bulamıyorsun.  Haftalık hazırlandığın zaman çok daha zor, oyuncuyu antrenman yerine maç çok daha hazır tutar. O anlamda Zirve Üniversitesi için tabi ki avantajlı bir durum ama onların şöyle bir dezavantajları var, yaş ortalamaları çok büyük. 30 yaşın üzerinde birçok oyuncuları var. Bizim için öyle bir maç temposu çok yararlı olurdu ama yaş ortalaması yüksek takımlarda aynı durum söz konusu olmayabilir.

bursaspor-galip

-Hocam alt lig basketboluna baktığımızda, her sene açılan ve kapanan kulüpler anlamında ciddi bir döngü var. Köklü kulüp sayısı son derece az. Yatırım yapan kulüplerin ve sponsporların bu işin içinde tutulması için sizin önerileriniz var mı?

-Öncelikle, bence İkinci Lig’deki takım sayısının biraz daha arttırılması gerekiyor.  Mesela doğu grubu & batı grubu ya da kırmızı grup & mavi grup vs. şeklinde iki grup olabilir. Şu anda Üçüncü Lig’de uygulanan sistem bence iyi bir sistem ve bu İkinci Lig’de de uygulanabilir. Bence bu şekilde yatırım yapan takımları soğutmamış olursunuz. Başarı gelmediği zaman yatırım yapmaktan vazgeçen sponsorları bu işin içinde tutmayı sağlayan bir sistem kurmak şart, o rüzgarı tekrar yakalamak zor olabiliyor.

-Mesela sizin oynadığınız zaman o rüzgar vardı, sonrasında 2000-2006 arası milli takım düzeyinde başarılar olsa da rekabetin alt seviyede olduğu bir lig vardı. Ne zaman ki Ülker, Fenerbahçe’ye sponsor oldu, yeniden ligdeki rekabet düzeyi ve lige olan ilgi artmaya başladı. İş aslında ekonomide bitiyor değil mi, bir anda doların fırlaması üst ligler açısından her şeyi darmadağın edebilir ve belki bir duraklama dönemi daha başlayabilir diyebilir miyiz?

-Sponsorlarla ilgili haklısınız ama şöyle bir şey var, iş seyircide bitiyor. Tribünler dolu olduğu ve rekabet arttığı sürece sponsorların iştahı kesilmez.  Ülker biraz da bu yüzden Fenerbahçe’ye sponsor oldu, baktığınız zaman şimdi 15.000 seyirciyle Avrupa Kupası maçı oynayabiliyor. Sponsorlar için boş tribünler de kesinlikle büyük bir sorun. Seyircili kulüpleri rekabetin içine sokmayı mutlaka sağlamalıyız. Basketbolun marka değerini arttırmanın seyirciyle mümkün olacağını düşünüyorum. Baktığınız zaman Karşıyaka her maçı dolu tribünlere oynuyor, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş da genelde iyi bir seyirci desteğiyle oynuyorlar. Ama Anadolu Efes’e baktığınızda yıllardır boş tribünlerle karşılaşıyorsunuz ve bu üzücü bir durum. Şimdi Darüşşafaka örneğini de Efes’in yanına ekleyebiliriz. Şunu söylemek istiyorum, yatırımlar rekabetin ve ilginin birinci şartı değil. Baktığınız zaman bu iki takım ligin en çok para harcayan takımlarından ikisi ancak iyi bir seyirci desteklerinin olduğunu söylemek mümkün değil. Ülker, seyircili bir takıma sponsor olarak bence en güzel hareketi yaptı. Ülker adıyla mücadele ettikleri yıllarda Abdi İpekçi’ye gidiyorduk, 100-200 kişi önünde basketbol oynuyorduk, bomboş tribünlere oynuyorduk. Ama en doğru kararı verdiler ve Fenerbahçe’yle birleştiler, Beşiktaş ve Galatasaray’a da sponsor olarak onları da rekabetin içinde daha güçlü kıldılar. Çok akıllıca bir hareketti ve marka değerinin artmasında çok büyük katkısı oldu.

-Peki Bursa’da bir sponsorluk çalışması oldu mu sezon öncesinde?

-Sezon başlarken bir çalışma oldu ancak çok cüzi tekliflerle karşılaştık. Cüzi teklifleri kabul ettiğiniz zaman marka değerini düşürürsünüz. Sezon öncesi de çok iddialı bir görüntüde olmadığımız ve bu kadar seyirci çekeceğimiz de düşünülmediği için gelen teklifler böyle oldu, haliyle yönetimimiz de kabul etmedi. Ancak 1-2 aydır bu konuda ciddi gelişmeler oluyor, birçok iyi teklif alıyoruz, tabi herkes şu an elde edilmiş olan başarıda pay sahibi olmak istiyor. Fakat yönetimimiz sezon sonuna kadar bu teklifleri değerlendirmeyi düşünmüyor. Çünkü bu ‘’Biz buraya kadar getirmişiz, siz de gelin kaymağını yeyin.’’ demek gibi olacak, haliyle yönetim şu anda bu tekliflere yanaşmıyor.

-Hocam en son 2. Lig’e çıkarttığınız İstanbul DSİ’de görev almıştınız. Bildiğimiz kadarıyla sizin bir basketbol kulübünüz var. İstanbul DSİ’den ayrılmanız ve Bursaspor’la anlaşmanız arasındaki dönemde kulübünüzle daha fazla ilgilenme şansı buldunuz herhalde değil mi?

-Evet, doğrudur. 2009 yılında kurduğum İstanbul Gelişim adında bir kulüp var, şu an orada 350 lisanslı sporcum devam ediyor. Orada tüm kategorilerde sporcu yetiştirmeye çalışıyoruz. Dediğiniz gibi İstanbul DSİ’den ayrıldıktan sonraki o dönemde vaktimi çoğunlukla kulübüme harcadım. Sonrasında böyle bir teklif geldi ve bugün buradayım.

-Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler hocam.

-Ben teşekkür ederim.

Orhan İleri

4 YORUMLAR

  1. çok güzel bir röpörtaj olmuş. elinize emeğinize sağlık.
    1997 nisan ayında izmirden tofaş aris rövanşına ve ertesi günkü hollanda türkiye milli maçını izlemeye gitmiştim. şemsettin baş’ın kariyerinde en kötü oynadığı maç herhalde odur. kupayı nasıl kaybettik hala anlayamadığım bir gündü.

  2. Hey gidin Şemsettin Baş. İlk resimdeki Tofaş kadrosunu ufaktan hatırlıyorum. Rashard Griffith çok iyi 5 numaraydı. Rivers , süper guarddı. 1-5 çok sağlam. Asım Pars , Cüneyt Erden , Şemsettin Baş , Serkan Erdoğan , Mehmet Okur , galiba Alper Yılmaz’da var. Öbür yabancıda Stimaç’tı galiba.

  3. ufak bir düzeltme yapıyım, yabancı Slaven Rimaçtı.

    9 numaralı amerikalıda yanlış olabilir Steven Rogers olması lazım.

    kadrodaki diğer Türklerden birisi Murat Konuk. isim olarak hatırlıyaadığım tek kişi en soldaki Türk oyuncu,

    bu kadro Mahmut Abdulrauflu, İbrahim Kutluaylı Fenerbahçeyi(o da ayrı bir efsane kadrodur) dize getiren bir kadroydu.

    benim gibi Fenerbahçelilerin pek iyi hatıraları yoktur bu takımla, fakat şimdi bakıyorum hakkaten çok iyi kadroymus, kadrolarmış…

  4. En soldaki Türk oyuncu Hüseyin Demiral’dır…Dış şutu olan bir uzun olması nedeniyle yıllarca bir şekilde tercih edilen bir oyuncu olmuştur..Zaman zaman çok etkili maçlar oynarken bazen da sahada hayalet gibi dolaşırdı.Ama orta seviye takımlar için önemli sayılabilecek rollerde yer almıştır..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler