Real Madrid uzun yıllardır olduğu gibi bu sezon da tempoyu sürekli yükseltip, geçiş hücumlarıyla etkili oluyor. Dikkat çeken en büyük artıları, kısa oyuncularının savunma ribaundlarına oldukça yardım etmesi. Özellikle Doncic, uzun boyu ve atletizminin de avantajını kullanarak aldığı her ribaund sonrası topu yere vurarak hızla takımını rakip sahaya götürüp erken hücum fırsatları kovalıyor. Sergio Llull’un zaten topla açık alanda en hızlı mesafe kat eden oyunculardan biri, belki de birincisi, olduğunu biliyoruz. Kısalarının savunma ribaundlarında bu kadar etkin olması, tempo yaratmalarını oldukça kolaylaştırıyor.
Önceki sezona göre gelişen yönlerinden bir tanesi, sahayı daha iyi koşan uzunlara sahip olmaları. Anthony Randolph ve Othello Hunter, Madrid’in “deli fişek” kısalarına ayak uydurabilecek kadar sahayı çabuk kat ediyor. Bu da rakip savunmanın geri koşmuş olsa bile dengesini bulmakta, eşleşmeleri yapmakta zorlanmasını sağlıyor.
Anthony Randolph’un ismi geçmişken onun bu takıma kattıklarına da değinelim. Geçtiğimiz sezon Lokomotiv Kuban’ı -Malcolm Delaney ile beraber- sırtlayıp, Final Four’a taşıyan Randolph, bire bir skor yapabilmesiyle de Pablo Laso’nun elini fazlasıyla güçlendiriyor. “Koskoca Real Madrid’in bire bir oynayacak kimsesi yok muydu?” Rudy Fernandez yavaş yavaş “çaptan düştüğü için” hücum sıkıştığında bireysel yeteneğiyle problem çözecek tek silahları kalmıştı, o da Sergio Llull. Llull bu konuda çok kabiliyetli biri olsa bile önlem alınacak tek kişi olması, Real Madrid’i tahmin edilebilir yapıyordu.
Randolph’un alçak postta oynadığı bire birler, Madrid hücumuna çeşitlilik getirdi. Bunun dışında yalnızca dört numara değil pivot pozisyonunda da oynayabildiği için Real Madrid’e çember savunmasından ödün vermeden eşleşme problemi yaratma imkanı sunuyor. Pablo Laso zaman zaman Randolph ile Trey Thompkins’i iki uzun olarak sahaya sürüp, üçlük tehdidi olan beş oyuncuyla alanı iyice açmayı deniyor. Çember koruyabilmesinin yanı sıra çok çabuk ayaklara sahip olduğu için de size ikili oyun savunmasında adam değiştirme imkanı veriyor.
Randolph’tan uzun uzun bahsettik, ancak bu takımın kalbi de ruhu da Sergio Llull. Bana göre MVP Ödülü’nün en büyük adayı olan İspanyol oyun kurucu, muhteşem bir sezon geçiriyor. EuroLeague’in normal sezondaki en skorer altıncı, en çok asist yapan üçüncü ismi olan Llull, muazzam oyun hissi sayesinde takımının ihtiyaç duyduğu anları sezip, her seferinde devreye girmeyi başarıyor. Sıkışan hücumların son saniyelerinde ya da maç toplarında kaydettiği “saçma sapan” isabetlerden kolaj yapılabilecek kadar fazla izledik bu yıl.
Real Madrid, çok sayıda tecrübeli oyuncuya da sahip. Buraları defalarca oynamış, nerede sertlik yapması, nerede oyunu kaosa sürüklemesi, nerede sakin kalması gerektiğini çok iyi bilen Fernandez, Maciulis, Nocioni, Reyes gibi oyuncular. Bunlar, oyun dışı işlerle maçın ritmini değiştirmeyi becerebilen isimler. Fenerbahçe, son yıllarda Real Madrid’e karşı çok sayıda maç oynadığı için bunlara hazırlıklı olsa da karşılaşma istedikleri seyirde gitmediği takdirde “şovlarını yapmaktan” çekinmeyeceklerdir.
Birey birey bakmanın dışında takım düzenlerine de biraz değinelim. Real Madrid’in stratejisinde üç sayılık atışların çok önemli bir yeri var. EuroLeague’in maç başına en çok üçlük deneyen ekibi konumundaki Madrid, en fazla isabeti de bulan takım. 37,5% ile üçlük atan İspanyol temsilcisi, normal sezonda her maç ortalama 10 tane üçlük isabeti kaydetti. Ligin en yüzdeli üç sayı atan takımı değiller belki ama oradan yarattıkları tehdit sayesinde boyalı alandan daha rahat pozisyonlar bulabiliyorlar. Keza iki sayılık atış yüzdesinde EuroLeague’in en iyisi de onlar.
Yüksek tempoda oynamalarına, geçiş hücumlarını sürekli zorlamalarına rağmen topa sahip çıkmasını da bilen bir ekip Real Madrid. Asist/top kaybı oranında EuroLeague’i birinci sırada tamamladılar.
Savunma tarafında da gelişme gösterdiklerini söylemek mümkün. Yükselen atletizm seviyelerinin bunda katkısı var. Ancak hala hücumda sorun yaşadıklarında savunmadan vazgeçme eğilimleri devam ediyor. Bu özellik, hele ki Fenerbahçe gibi bir savunma takımına karşı, çok çok tehlikeli.
Tempo kontrolü Real Madrid için hayati önem arz ediyor. Kendi tempolarını rakibe kabul ettiremediklerinde, oyunun ritmini yükseltemediklerinde, ciddi konsantrasyon hataları yapabildiklerini görüyoruz. Mutlaka fastbreak atmak zorunda değiller ama mutlaka maçın ritmini yükseltmek zorundalar. Yoksa kopuk kopuk oynayıp, kontrolü elden kaçırabiliyorlar.
Onlar hakkındaki en büyük soru işareti belki de Llull’un üzerindeki baskı çok yukarılara çıktığında Doncic ya da Rudy Fernandez’in nasıl reaksiyon vereceği. Doncic belki sezon içinde iyi maçlar oynadı ama Final Four gerginliği bambaşka bir duygudur. Rudy Fernandez çok tecrübeli olsa da felaket bir sezon oynadı ve buraya da pek formda gelmiyor. Yeterli desteği sağlayamazlarsa yıl boyu sırtında gezdikleri Llull’un omuzları yetersiz kalıp onları yere düşürebilir.
Oyun değerlendirmesi