U20 Milli Takımımız çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Artık 1996 jenerasyonu son turnuvasını oynayacak. 2012 U16 Avrupa Şampiyonası ile birlikte açılışı yapan bu jenerasyon, şu dört senelik dilimde sayısız başarılar kazandı ve bizler için çok önemli bir gurur kaynağı oldu. Özellikle de benim açımdan 2014 U18 Avrupa Şampiyonası gerçekten unutulmayacak cinstendi. Ben de Konya’daki yerimi almıştım ve çok önemli bir şampiyonluk daha elde etmiştik. Bu takım ile ilk kez 2010 Balkan Turnuvası ile parkedeki yerini alan başantrenörümüz Ömer Uğurata da, önümüzdeki U20 Avrupa Şampiyonası için oldukça umutlu. TBF’ye güzel bir röportaj veren Uğurata, çalışmaların ne durumda olduğunu şu sözlerle özetliyor:
”Şu anda kadromuzda eksikler var. Fenerbahçe’den Berk Uğurlu, parmağındaki kırıktan dolayı operasyon geçirdi, iki hafta sonra anca antrenmanlara başlayabilecek. TOFAŞ’tan Berkan Durmaz’ın da sezon içinde burnunda gerçekleşen bir kırıktan ötürü ameliyat olma zorunluluğu vardı; geçen hafta da o operasyon geçirdi ve bizimle beraber idmanlara katılamıyor. Winchendon School’dan Barış Ülker de Amerika’dan dizinde ciddi bir problem ile geldi. Onun da yaklaşık bir beş altı hafta tedavi süreci olacak. Tolga Geçim, ilk toplandığımızda bir hafta süre ile bizimle idi ama sonra A Milli Takım ile kampa gittiğinden şimdi aramızda değil. Furkan Korkmaz da takımımızın çok önemli bir parçası ama o da A Milli Takım kadrosunda bulunuyor. Egemen Güven de federasyonumuzun özel izni ile Amerika’da bir kamp programında ve 1 Temmuz itibarı ile aramıza katılacak. Spor Toto Basketbol Süper Ligi’nde sona henüz üç gün önce gelindiği için Anadolu Efes ve Fenerbahçe’nin kadrosunda olan oyuncularımız da bizimle beraber ilk antrenmanlarına dün çıkabildiler. Aslında 17 gündür çalışıyoruz ama eksik çalışıyoruz. Bu noktada şunu önemle belirtmek isterim ki Altyapı Milli Takımları olarak bizim öncelikli amacımız A Milli Takım’a oyuncu yetiştirmektir. Geçen sene 1996 jenerasyonundan Egemen Güven, bu sene de Tolga Geçim ve Furkan Korkmaz A Milli Takım aday kadrosuna dâhil oldular. Umarım jenerasyonumuzdan daha fazla oyuncuyu o seviyede görürüz. Bizim için önemli olan bu…”
Altyapıda gelen başarılara da değinen Ömer Uğurata, asıl hedeflerinin madalya değil, A Milli Takıma oyuncu çıkarmak olduğunu şu sözlerle birkez daha yineliyor: ”Altyapı Milli Takımlarında hedef madalyanın ötesinde her zaman A Milli Takım’ı ve Türk basketbolunu beslemektir. Tabii ki Altyapı Milli Takımları ile Türkiye’yi temsil ediyoruz, her zaman başarı peşindeyiz ama asıl amacımız oyuncuların mükemmele yakın gelişimlerini sağlamaya yardımcı olmak. 14 – 15 yaş grubundan itibaren taramalarda en elit sporcuları seçip onları adım adım A Milli Takım için hazırlamak adına çabalıyoruz. Biz ekibimizi ilk oluşturduğumuzda iki tane ana amacımız vardı; biri U19 Dünya Şampiyonası’na gidebilmek, diğeri de 2020 Olimpiyatları için A Milli Takıma bu jenerasyondan maksimum sporcu ile hizmet edebilmek. Bunların ilkini gerçekleştirdik, şimdi ikincisi için çalışıyoruz… Bu sene altyapılar seviyesinde 1996 doğumlu oyuncular ile son turnuvamızı yapacağız; artık Milli Takımlardan mezun olacaklar. 1997 doğumlular ile bir turnuvamız daha olacak. Söylediğim gibi madalya almayı çok istiyoruz ama daha önemlisi bu dönemi en verimli şekilde geçirip oyuncuların ve ülkemizin basketbolunun geleceği için temelleri sağlam tutmak. Bu takım ile Avrupa Şampiyonalarında iki kere altın madalya aldık, bir Dünya Şampiyonasında üçüncü olduk. Bir altın madalya daha alıp, Avrupa basketbolunda benzeri olmayan bu jenerasyonumuz ile tarihe geçmek de hedeflerimizden biri.”
Takımının ne kadar iyi bir arkadaşlık ortamı kurduğunu da belirten Ömer Uğurata, bu oyuncuların 13-14 yaşında beri beraber olduğundan bahsediyor ve içerideki ortamı şu şekilde anlatıyor: ”Milli Takım arkadaşlığı çok özel bir arkadaşlıktır. Şu anda mesela A Milli Takım’dan örnek verelim; Melih Mahmutoğlu ve Birkan Batuk. Onlar da bahsettiğin gibi Milli Takımlarda beraber büyümüşler ve artık farklı ailelerden gelmiş iki kardeş gibiler. Sahip oldukları dostluğun temeli çocuk yaşta Altyapı Milli Takımlarında oda arkadaşı olmaları ile atılıyor. Normal hayatta da böyle değil midir, küçük yaşta uyum sağladığınız ve çok fazla vakit geçirdiğiniz arkadaşlarınız ömür boyu dostunuz haline gelir. Tabii bizim takımımızda da böyle çok özel bağlar var. Herkes birbiri ile iyi arkadaş o ayrı ama kardeşlik derecesinde farklı paylaşımı olanlar da azımsanmayacak kadar fazla. Bu durum da bize başarı yolunda ciddi bir besleyici unsur oluyor.”
Ömer Uğurata, bu jenerasyonun sezon içerisinde aldığı sürelere de değindi. Oyuncularının Süper Lig ve Türkiye Basketbol Ligi’nde aldığı sürelerin bazı farklılılar yarattığından bahsetti: ”Farklılıklar oluyor tabii. Örneğin iki yabancılı sistem ile altı yabancılı sistemin yarattığı görev dağılımı değişiklikleri oyuncuların düzenlerine de yansımış oluyor. Sezon içinde TBL’de oynayan sporcuların daha fazla sorumluluk alabildiği aşikâr; daha fazla topla oynama şansları oluyor. Süper Lig’de ise genç oyuncudan beklenti daha farklı oluyor; iyi savunma yapıp, daha az topla oynayıp bulduğu şansı iyi değerlendirmesi gibi. Bu arada Süper Lig’de oynayan bazı oyuncuların çifte lisans ile TBL’de oynama durumlarının gelişim süreçleri adına olumlu bir etken olduğunu ilave edelim. Ayrıca TBL’de oynayanlardan bazıları da TB2L’de oynuyorlar; bazıları Bölgesel Liglerde forma giyiyorlar. Sahada oldukları her an onlar için azami önem taşıyor ve onlar da bunun farkında. Oyuncularımızdan kimi Euroleague’de ciddi sorumluluklar alırken kimi de TBL’de ciddi sorumluluklar aldı. Neticede birbirini çok iyi tanıyan, altı yedi senedir bir aile gibi beraber olan bir ekipten bahsediyoruz. Bu sebeple rol dağılımları da aşağı yukarı belli. Tabii diğer arkadaşlarına göre daha belirgin derecede ilerleyenler daha farklı mesuliyetler üstlenmeye başlayacaklar ama zaten oturmuş bir çark var bizim takımımızda. Bu düzenin içinde iyi yaptığımız şeyleri ön plana çıkarıp, eksik yönlerimizi kuvvetlendirmeye çalışarak başarıya ulaşmaya çalışıyoruz.”
Kaynak: TBF
Röportaj: Şansın Tokyay