Karl-Anthony Towns ve Jahlil Okafor draftın hiç kuşkusuz en iyi iki pivotu, hatta belki de en iyi iki oyuncusu. Basketbol ne olursa olsun her daim uzunların oyunu olmuştur ve elit potansiyelli pivotlar her zaman diğer pozisyonların elit potansiyelli oyuncularından daha değerli kabul ediliyor. Günümüzün oyununda elit pivotlar daha nadir olduğundan takımlar draft yoluyla bir tane bulabilme şansını çok önemsiyor. Peki bu iki isimden hangisi daha fazla potansiyel vaat ediyor? Oyunlarının detaylarına girip özelliklerini kıyaslamadan önce iki ismin stillerini basitçe anlatmak mantıklı olacaktır.
İki ilk yıl oyuncusunun daha büyük olanı (bir ay farkla) olan Karl-Anthony Towns, kolejde normal sezonu namağlup geçen Kentucky takımının en dikkat çekici oyuncusuydu. March Madness Final Four’da Wisconsin’e karşı alınan mağlubiyetle hayal kırıklığı ile sonuçlanmış olsa da Towns o maça gelene kadar kendisini takip edenleri etkileyecek yeterince iş yapmayı başarmıştı. Çok yönlü bir oyunu olduğu söylenebilir. Bir uzundan beklenen birçok şeyde yüksek seviyede işler yapabiliyor. Onu ayrı yere koyan atletizm, fiziksel özellikler ve yeteneğin çok iyi bir kombinasyonuna sahip olması. Fiziği bir pivot için çok ideal ve o fizikle çabuk hareket edebilen, atletizme sahip olan bir oyuncu olduğundan çok önemli potansiyel vaat ediyor. İşin yetenek kısmında en etkileyici özellikleri keskin orta mesafe şutu, blok zamanlaması ve bir uzuna göre gelişmiş olan pasörlük becerileri.
Atletizm yönünde zayıf olsa da Duke’lu Jahlil Okafor gelişmiş yetenekleri ve yüksek fundamental’ı ile parlıyor. Kolej şampiyonluğu yaşayan Duke takımının lideriydi. İzlendiği ilk dakikadan itibaren pota altındaki akıcı oyunu dikkat çekiyor. Pota altı oyunlarını çok kolay gösteriyor, zorlamadan uzak bir stili var. Ağır bir fiziği olmasına rağmen hareketlerinde çok çabuk hareket edebiliyor olması ilgi çekici. Hücumda pota altını yönetebilmesi ve dominant olabilmesi onu izlemesi zevkli bir oyuncu yapıyor. Bir ilk yıl oyuncusu olmasına rağmen kolejde durdurulamayan bir yapıdaydı. Fundamental’ları gelişmiş uzunların izlenmesi ne kadar zevkli oyuncular olduğu malum, Okafor bu tarzda bir oyuncu olarak birçok basketbolseverin NBA’de izlemeyi merakla beklediği bir isim. Okafor’un hücumu muhtemelen NBA’e de yansıyacaktır, bu da riskini azaltıyor. İşin savunma yönündeki sıkıntıları ise oyunundaki en büyük, hatta belki de tek, problem.
İşin hücum yönünde kimin daha üstün olduğu aşikar. Okafor’un pota altı oyunu NBA seviyesi için bile çok gelişmiş düzeyde. Kolejde gücünü pek fazla kullanmadı ve fiziksel oyundan uzak durdu ama buna kolej seviyesinde ihtiyaç duymadığını söyleyebiliriz. Hareketlerinde akıcı, fundamental’ı yüksek, özgüvenli ve çeşitliliğe sahip. Şutu şimdilik çok istikrarlı sayılmaz ama gelişime açık. Towns’un hücumu ise şimdilik tamamen yüzü dönük oyunlara dayalı. Orta mesafeden keskin bir şutu var ama sırtı dönük oyunu neredeyse sıfır. Şu anda hücumda takım arkadaşlarının ona hazırladığı pozisyonlarla iş yapabilen bir isim ama bir pick’n roll bitiricisi olarak potansiyeli çok yüksek. İki oyuncunun da fiziklerine göre yumuşak ellere ve top sürme becerisine sahip olduğunu eklemek gerek. İki isim de iyi pasör ama Towns’un birkaç kademe yukarıda olduğu söylenebilir.
Savunmada iki oyuncu arasındaki makas daha da açık ama bu sefer ters yönde. Towns savunmada uzun kollarını ve fiziğini çok iyi kullanan bir oyuncu. Kolejde blok becerisi öne çıktı, NBA’de önemli bir pota savunucusu olma şansı var. Ayakları çabuk ve atletizmi ortalama üstü. Kentucky’de sık sık faul problemi yaşadığını gördük ama takımın uzun rotasyonunun genişliği sebebiyle agresif olmaktan çekinmemesi bunda büyük rol oynadı, aldığı dakikaların uzunluğu önem kazandığında kendisini faullerden sakınmaması için bir sebep yok. Okafor ise pick’n roll savunmasında alarm veriyor. Ayaklarının çok yavaş kalması pick’n roll hareketini takip edememesine bu yüzden de tuttuğu ismin bitirişlerini engelleyememesine yol açıyor. Hem boyu hem de kol uzunluğu sağlam olduğu için daha fazla blok yapması gereken bir isim olsa da atletizminin vasat altı olması bu konuda da ekstra iş yapamamasına sebep oluyor. Eğer takımları Okafor’u seçmekten çekindirecek bir şey varsa, o da savunmada potansiyelinin çok düşük olması.
İki oyuncunun karakter özelliklerine bakıldığında değerlerinin daha da yükseldiğini görüyoruz. Birçok potansiyelli oyuncunun bir yerlere gelememesine sebep olan şey oyun konsantrasyonlarının düşüklüğü ve mücadeleci yapıya sahip olmamaları. Ama mücadeleci yapı bu iki oyuncu için de bir pozitif nokta. Towns çok çalışkan bir oyuncu olmasıyla nam salarken Okafor saha içinde her daim konsantrasyonu yüksek ve yıllardır bu işi yapıyormuş gibi görünen bir isim. Çalışma etiği iki oyuncu için de gelecekte sorun yaratmaz gibi görünüyor; iki isim de gelişime açık.
Birbirlerine karşı üstün oldukları değişik özellikler olan iki oyuncu için farkı yaratacak faktör NBA’e nasıl uyum sağlayacakları. İşte bu nokta bana göre Karl-Anthony Towns’u öne çıkartıyor. Günümüzün oyununda bir pivottan en çok beklenen şey savunmada büyük rol üstlenmesi. Takımlar oyunu savunma dışında çok fazla şey vaat etmeyen pivotlara dahi büyük paralar ödüyor, savunması kötü olan pivotlar ise hücumları iyi olsa bile potansiyel problem olarak değerlendiriliyor. Bu durumu bir kenara bırakırsak bile Towns’un oyunu NBA’e daha uygun görünüyor. Top dolaşımına daha önce hiç olmadığı kadar önem verilen bu dönemde pota altında skorerlik üstüne oynayan oyuncular oyunun akıcılığını durdurdukları gerekçesiyle değer kaybediyorlar. Jahlil Okafor bir “karadelik” olmasa da hücumunun buna dayalı olacağı kesin. Şu anda şutu ve yüzü dönük oyunu yeterince iyi değil, skorer oynamak isteyen pivotların iyi bir şutunun olması günümüz oyununda kesinlikle şart. Towns’un hücumu Okafor kadar fazla şey vaat etmiyor ama yüzü dönük oyunu ve pasörlüğü ligdeki bazı değerli uzunları çağrıştırıyor. Oyununu biraz daha cilalaması gerekiyor ama ligdeki birçok takıma Okafor’dan daha uyumlu bir isim.
Sonuç olarak iki oyuncu da izlemesi zevkli ve önemli potansiyel gösteren isimler. Ama şu anki durumlarıyla Karl-Anthony Towns’u daha fazla potansiyel vaat eden isim olarak görüyorum.
Basketbol ne olursa olsun her daim uzunların oyunu olmuştur ve elit potansiyelli pivotlar her zaman diğer pozisyonların elit potansiyelli oyuncularından daha değerli kabul ediliyor.
Kim diyormuş bunu;çok merak ettim..
“Basketball is a big man’s game” epey popüler bir deyiştir ABD’de, internette arayıp tamamen bu deyiş üstüne yazılmış onlarca yazı bulabilirsiniz. Tarihte NBA şampiyonluklarının yarısından fazlasını dominant bir uzuna sahip takımların kazandığı gibi bir gerçek de var.
Bu iş böyle değil mi? Basketbol kısaların oyunu mu?
Bu arada Okafor’un faul yüzdesinin %51 olması konusu da var. Faul atamayan uzunların sürekli hack’lendiği bir dönemdeyiz, bu Okafor’a bir eksi olarak yansıyor. T-Wolves’un seçme hakkını trade etmeyeceğini varsayarsak Towns bence neredeyse kesin gibi. Minnesota’nın en büyük problemi defans yapmak. Pota koruma özelliği de olan Towns, Minnesota’nın defans problemi çözümüne cuk oturuyor. Ayrıca Towns üçlük atma kapasitesine de sahip(takımında çok fazla şutör olması yüzünden bu özelliğini pek görememiş olsakta mevcut) bir oyuncu. Winggins-LaVine gibi içeri penetre eden oyuncuların önünü açmak için iyi bir özellik olacaktır.