Mo Williams bundan bir yıl önce eve dönüş hikayesini böyle kaleme almıştı! | #circle

Şampiyonluk yüzüğü için arayışlar şimdiden başladı. Yeni ve eski takım arkadaşımdan bir sıra çalmak için… Eve dönüyorum!

Bildiğiniz gibi bu Cleveland’daki ikinci dönemim. NBA kariyerim beni Utah’tan Milwaukee’ye Cleveland’a LA’e yeniden Utah’a Portland’a Minnesota’ya Charlotte’a kadar götürdü ve geri döndüm. Apaçık bir karardı, tamamen Cleveland şehrinin şampiyonluğu kazanmasıyla ilgili. Beni geri getiren şey buydu.

Eski Cavs takımını yenisiyle karşılaştırmak muhteşem bir olay. 2008’de Cleveland’a takas edilişimi hatırlıyorum ve olumlu düşünmeye çalışmıştım ama ne yönde beklentilerimin olması gerektiğini bilmiyordum. Çok fazla fazla başarı yakalayamayan Bucks takımından geliyordum. Genç LeBron ile takım arkadaşı olacak olmak beni heyecanlandırıyordu- her ne kadar genç haliyle bile olgun olsa da- çünkü daha önce NBA’de üst düzey bir takımda hiç oynamamıştım. Böyle bir ekiple yola çıktığım için şanslıydım- ve yüzüğü takamasak da özel bir takımdı. Kazanan bir takımın oyuncusu olmak nasıl bir duygu, onu gösterdi. Şampiyonluğa oynamanın zevkini tattığımdan beri o günlere dönebilmek için çalışıp çabalıyorum.

theplayerstribune.com
theplayerstribune.com

Hayatta her şeyin dönüp dolaşıp eski haline gelmesi komik. Cleveland’daki o ilk takımda biz genç oyunculardık. LeBron, ben, Anderson Varejao, Daniel Gibson- o takımın Kyrie, Tristan ya da Shump’ı. Veteranlarımız Big Z, Joe Smith ve Ben Wallace gibi oyunculardı. Ben, benim mentorümdü- her zaman beni koruması altına almıştır. Şimdiyse yakın bir arkadaşım ve onunla sık sık konuşuyorum. Kazanmayı bile takımlar için bu tarz mentor oyuncular çok önemlidir.

O günlerin genç oyuncuları olarak bakış açımız da tecrübesizdi- başarının sonsuza dek süreceğini zannediyorduk. Veteranlar bize bazı şeylerin anlık olduğunu öğrettiler. NBA’de bir daha ne zaman şampiyonluk şansı yakalayabileceğinizi bilemezsiniz. Şimdi ben veteran pozisyonundayım ve bize öğretileni ben de gençlere öğretmek istiyorum. Dönüp dolaşıp aynı yere  ve pozisyona dönmek ama döndüğünde farklı bir koltukta oturmak mükemmel bir duygu.

Gençlere söylediğim tek kuralım, her zaman o an yapabildiğinin en fazlasını yapmak. Arkana asla bakma ya da içinde bulunduğun durumun seni yenmesine izin verme.

Bunu çaylak yılımda yapabilirdim. NBA Draft 2003’te ilk yirmi oyuncu arasında seçileceğim söyleniyordu ama ikinci tura kaldım ve Utah tarafından 47. sıradan draft edildim. Birden takıma girmem bile tehlikeye girmişti. Hayatımda ilk defa o an basketbolla alakalı bir olayda başarısızlık olarak adlandırılabilecek bir pozisyondaydım.

Arkasına bakan biri değilim. Daha o zaman, orada kendi kontrolüm dışında gerçekleşen bir şey için hayal kırıklığına uğramamam gerektiğine karar verdim. Kendimi geliştirmeye devam etmeye söz verdim. Başarının açıklaması budur. Böylece Utah’ta heyecanlı ve oynamaya hazır olduğumu gösterdim. Jerry Sloan benden memnun kaldı ve çaylak yılımda 56-57 maçta süre aldım. (Sloan mükemmel bir koç ve hatta koçluğundan öte mükemmel bir insan) Ligin en kötü takımı seçildikten sonra o sene 41 maç kazandık. Sırf çok keyifli bir çaylak yılı geçirdiğim için dört sene önce sözleşmemin son yılında Utah’a geri döndüm.

Tabii ki LeBron takımın merkezi ve onunla ilgili söylenmemiş, söylenebilecek pek bir söz yok. Ben onun büyümesini, gelişmesini hem takım arkadaşı hem de rakibi olarak gören nadir insanlardan biriyim. LeBron şu anda en iyisi- ve bence daha önce Cavaliers’ta oynarken de ligin en iyisiydi. Şu an sadece daha olgun. Onunla ilgili en harika şeylerden bir tanesi mükemmel bir oyuncu olmasına rağmen hala daha iyi olabilmek için çalışması. Bu onun harika bir lider olmasının sebebi.

Ligdeki on üçüncü yılımın sonunda kendi oyunumu ne kadar geliştirdiğimi de görüyorum. Kendimi kesinlikle çok daha olgun ve fiziği sağlam bir oyuncu olarak görüyorum. Kendimi biliyorum. Gerektiği anda oyuna girebilen ve skor üretebilen ya da topu dağıtabilen ve her pozisyona uyum sağlayabilen bir oyuncu oldum. Bu bir gecede olan bir şey değil- oynadıkça geliştim.

theplayerstribune.com
theplayerstribune.com

Artık veteran olarak oyunun zihinsel tarafına farklı bakıyorum. Bir sürü insan bu sene Wolves’da 52 sayı attığım maçla ilgili şeyler soruyor, onlara bunu fiziksel üstünlükten ziyade zihinsel üstünlükle yaptığımı söylüyorum. Komik olansa aslında o maçta oynamayı pek istememişim. Bazı maçlarda tüm haftanın yorgunluğu üzerine çöker, bu da öyle bir maçtı. O gün bir hazırlığım yoktu, çok fazla şekerleme yapmam ama o gün biraz kestirdim. Normalde ilk otobüse binerim ama o gün ikinci otobüse bindim ve sonra sahaya çıkıp ısınma bile yapmadım. O gün cidden maçla pek alakam yoktu, bu yüzden kendimi zihinsel olarak bir şekilde hazırlamalı ve çıkıp oynamalıydım. Soyunma odasında dolabımın önünde oturdum ve antrenörümüzle ısınıp kendimi hazırladım. Sanırım bir yolunu bulmuştum çünkü maç başladığında… O her unutulmayacak maçlardan biriydi. Her yerden sayı ürettim. Maç öyle bir noktaya geldi ki tüm takım arkadaşlarım benim için perdeleme yapıp, sahada nerede olursam olayım topu bana bırakıyorlardı. Herhangi bir ihtimali gördüklerinde pası bana veriyorlardı. Aslında başa baş bir mücadeleydi bu yüzden de top devamlı bana geliyordu. Dördüncü çeyreğin son beş dakikasına kadar gerideydik.

Dürüst olmak gerekirse hala o maçı izlemedim. Gerçeküstü bir maçtı, kendi zihnimde yarattığım o yerdeydim. Hatırladığım şey takım arkadaşlarımın beni desteklemesi, bana yardım etmesi ve başarılı olmamı istemeleriydi. Onların bu çabalarının 52 sayı atmamı sağladığını düşünüyorum. Kim olduğun umurumda değil- eğer takım arkadaşların yardım etmezse 52 sayı atamazsın.

Cleveland evim. Ailem de döneceğimiz için heyecanlı. Böyle güzel bir ekiple şampiyonluğa oynayacak olmak nadir gelen bir şans.


Orijinal kaynak | Full Circle | The Players’ Tribune

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler