Yazı: Rohan Nadkarni, Sports Illustrated
Tuhaf ve kaygı verici bir an olarak başlayan olay çok daha ilginç bir hale dönüştü. Golden State ve NBA, Perşembe günü, NBA finallerinin üçüncü maçında Raptors’ın guard’ı Kyle Lowry’yi (hem de hiçbir neden olmadan) iten Warriors’ın azınlık pay sahibi Mark Stevens’ın maçlardan bir yıl uzaklaştırıldığını ve 500.000 dolarlık para cezasına çarptırıldığını duyurdu.
Lig ve takım, olaya çabuk yanıt verdi. Perşembe günü Steve Kerr, Lowry’den özür dilerken Draymond Green de Stevens’ın hareketlerini kınayıp Lowry’nin ölçülü tepkisini övdü. Bir yıllık uzaklaştırma cezasından (İnsanlar bu cezayı neden “men edildi” diye yorumluyor bilmiyorum. Bu ifade onu, daha kalıcı bir ceza almış gibi gösteriyor) ve Oyuncular Birliği ile LeBron James dahil olmak üzere ligin tüm köşelerinin Stevens’ın hareketinin yakından incelenmesi çağrısından önce, (Lowry’nin sözlü tacizde bulunduğunu söylediği) Stevens’ın, finallerin kalan maçlarına girmesine izin verilmeyeceği duyuruldu. Tüm bunların arasında NBC News’ten Dylan Byers, Stevens’ın gelecek sezondan önce hisselerini satmaya zorlanacağını yazdı.
Vay canına, pekala. Burada ayrıntılarına inmemiz gereken çok şey var. Adım adım ilerleyelim. Herkesin tepki göstereceği ilk şey, para cezası ve bir yıllık uzaklaştırma cezası verilmesi olacak. Bu cezalar yeterli mi? Hem evet hem de hayır. Buna benzer bir olaya göz atalım. Ron Artest, Detroit’te tribünlere daldığında (Bunu, kendisi bir saldırıya uğradıktan sonra yaptığını not düşmeliyiz) David Stern onu, sezonun kalanında maçlardan uzaklaştırdı ve maaş almasına izin vermedi. Stevens’ın ceza süresi aşağı yukarı bun cezayla aynıyken cezanın maddi değeri Artest’in cezasının yakınına bile yaklaşmıyor. Önceki cezalarla kısmen örtüşmesine rağmen ligin verdiği bir yıllık uzaklaştırma cezasının yetersiz kaldığını düşünüyorum çünkü Stevens’ın, Lowry’ye dokunmasını gerektirecek hiçbir nedeni yoktu.
Gerçekten, bu adam, o hareketi yaparken ne düşünüyordu? Topun peşinden koşan Lowry, Stevens’ın üstüne düşmüş olsaydı bile azınlık pay sahibi Steven’ın Lowry’yi itmeye çalışması budalaca görünürdü. Lowry gereksiz teması için ona bağırırken Stevens’ın yüzünde oluşan tiksinti ifadesi ise çok çirkin. Lowry’i sarhoş bir taraftarın itmesi (Elbette bu da kabul edilebilir değil) başka bir şeydir ama ligde hissesi olan, (Kelimenin tam anlamıyla Lowry’nin sırtından geçinen) birinin, daha yüksek bir standarda tabii tutulması gerekir. Warriors’ın birkaç ay içinde Stevens’ı sessizce kapı önüne koymasının gerçekten bir etkisi olmayacaktır. NBA, Stevens’ı, sadece kamuoyunun önünde hisselerini satmaya zorlamakla kalmamalı, yaptığından adamakıllı utanmasını sağlamalı ve hisselerinin satış gelirinin bir kısmını Lowry’nin seçeceği bir vakfa bağışlamasını istemelidir.
Stevens’ın Lowry’i itmesinin yansımaları Stevens’ın başına gelecek şeyler yüzünden önemli değil. Bu gibi durumlarda kullanılan dilin beni rahatsız eden yanı, tartışmaların çoğu zaman en sert cezayı kim verecek yarışına dönüşmesi. Stevens’ı NBA’den uzaklaştırmak önümüzdeki sorunu gerçekten işaret etmeyen, kolay ulaşılabilir bir seçenek. Bir spor liginin sihirli bir değnek sallayarak inanılmaz derecede önemli bir toplumsal değişimi başlatacağını söylemiyorum ama NBA ilerlemeci bir lig olarak selamlanacaksa en azından önce bunu denemesi gerekmez mi?
Stevens’ın Lowry’i itmesinin ırk meselesiyle ilişkisini görmezden gelmek çok zor. NBA maçlarına gelen insanların, hayatın diğer alanlarında yapmayacakları şeyleri, sporculara yapmayı kendilerine hak görmelerini görmezden gelmek de zor. Artest’e gazlı içecek fırlatan adamdan, Russell Westbrook’u sözlü taciz eden taraftara ve Stevens’a kadar birtakım insanların, sporculara karşı belli şekillerde davranmayı kendilerine hak gördükleri bir kültür var.
2019’da, basketbolcuların bazen hayvanat bahçesi hayvanları gibi muamele gördüklerini söylemek yeni bir şey değil. Lowry durumu idare ediş şeklinden dolayı övüldü. Keşke karşılık olarak Stevens’ı ittiği bir senaryoda da aynı övgüleri alabilse. Kısasa dayalı bir adalet sistemini savunacak ya da şiddeti hoş görecek değilim ama dokunulduklarında ya da dürtüldüklerinde oyuncuların karşılık verebileceğini bilme korkusu taraftarları, oyunculara hakaretler (ya da nesneler) savurmaktan ve onlarla fiziksel temas kurmaktan alıkoyacaktır.
Taraftarlarla oyuncuların eşit zeminde buluştukları ya da oyuncuların, her haddini bilmeze karşılık vermek için tribünlere koştukları bir dünyanın hasretini çekmiyorum. Bu nedenle Stevens olayının yansımalarının taraftarların, “takım sahiplerinin” ve oyuncuların iletişim yöntemlerini değiştiren bir katalizör olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
Ceza vermek, bir noktaya kadar işe yarar. Cezalar çoğu zaman, bir sorunun ardındaki kültürün tamamen değişmesini sağlamaz. Stevens, yalnızca ligden kovulmamalı, bir örneğe dönüştürülmeli. Duyarlılık eğitimleri almalı. Sınırı geçmenin sonuçlarını taraftarlarla anlatmalı. Atletleri, seyircinin emrinde gören birçok taraftarın yanlışlarının bir emsali olmalı.
NBA, “takım sahibi” kelimesinden bu yüzden kurtulmak istiyor. NBA bir ürün olarak NBA için ondan daha değerli olan Lowry gibi bir oyuncuyu iten Stevens gibi insanlar yüzünden bu kelimeden kurtulmak istiyor. Stevens’ın ligden men edilip unutulması ve NBA’in bu itmeyi tekil bir olaymış gibi görmesi, bu olayı faydalı bir şeye dönüştürmez.Adam Silver ve lig, bu durumu, oyunculara nasıl muamele edilmesi gerektiği ve onlara nasıl saygı duyulması gerektiği anlayışını pekiştirecek bir fırsat olarak görmeli.
Sadece NBA oyuncularının önemini, onların çeklerini imzalayan ürün pazarlama heveslilerine göstermek için bile bir azınlık pay sahibinden kurtulmak iyi bir başlangıç. Stevens’a verilen bir yıllık uzaklaştırma yeterli mi? Hayır ama onu ligden kovarak da önümüzdeki asıl sorunu çözmüyoruz. NBA’in, seyircilerin sporculara bakış açısından doğan kültürü değiştirmesi kolay bir iş olmayacak. Bu son olayın ışığında herkes Stevens’tan kurtulup önümüzdeki asıl soruna işaret edecek adımları atma kararlılığını göstermelidir.
Not: Yazı 6 Haziran 2019’da yayımlanmıştır.