Sanırım sana açıkladılar ama Jordan ve LeBron ile ilgili yazılar yazıyoruz ve sen ikisiyle de oynayan dört oyuncudan birisin. Bu çok…
Dördünü de hatırlayıp, hatırlamadığıma bir bakalım. Ben, Larry Hughes. … Biri ben olmalıyım, Larry Hughes … Jerry Stackhouse?
Evet. Bir tane daha. Sonuncusu…
Scott Williams.
(Yazarın notu: Scott Williams, eğer bunu okuyorsan senin eski numaranı bilen adam CVS’nin seni sürekli aradığını söyledi ve reçetelerini almanı istiyor. Ciddiyim)
Doğru bildin. Çok iyi. İnsanlar sana ikisiyle de oynamanın nasıl olduğunu soruyorlar mı?
Yoo. Açıkçası insanlar bununla ilgili soru sormuyorlar çünkü insanların bu konuyu pek düşündüklerini düşünmüyorum, çünkü zaman dilimi çok farklıydı. LeBron ile oynadığım yıl benim son sezonumdu. Jordan ile oynadığım dönem ise ilk iki yılımdı. Bu yüzden çoğu zaman insanlar ikisiyle de oynadığım bağlantısını kurmuyor.
Bu çok çılgınca. Herhangi bir NBA oyuncusu değildin, en iyi iki oyuncuyla da oynadın. Ligdeki ilk iki yılın olduğu için Jordan ile başlayalım. Nasıldı?
Öğrenmeye dayalı bir deneyimdi. Mike ile oynamak sahalardaki en iyi oyuncunun nasıl hazırlandığını görme fırsatınız oldu. Böylece çalışma etiğini anladınız. Film izleme. Bildiğiniz gibi, bir şeyleri ciddiye alma. Maçı ve gözlem raporlarını ciddiye alma. Mike her şeyi ciddiye alırdı. Maçtan önce her zaman gözlem raporlarını okurdu. Yani bir oyuncu soldan gidemiyorsa onu bütün maç boyunca soldan gitmeye zorlardı. Ve sizin de aynı şeyi yapmanızı isterdi. Onların sizi gücüyle yıkmasına izin vermeyin. Onları size zayıf taraflarıyla vurmaya zorlayın. Dikkat verin. Küçük şeyleri yapın.
Benim için, genç biri olarak, o zaman 40 yaşında ama başarılı olmak için hala en küçük şeyleri yapmaya devam eden bir adamı izlemek muhteşemdi.
Onun antrenmanlarda ne kadar istekli olduğuyla ilgili efsanevi hikayeler var. O yaşta hala çok istekli miydi?
İnanılmaz istekliydi. Hala her şeyi kazanmak istiyordu. Hala çok rekabetçiydi. Hala antrenmanlarda herkese sataşıyordu.
Antrenman maçlarında, Mike pek üçlük atan şutör olarak bilinmezdi. Bir gün topu sürerken benimle konuşuyordu ve ona “Adamım, sen üçlük atmazsın ki.” dedim. Üçlüğü kaldırıp, attı ve top filenin içinden geçti. Ve bana “Sen daha iyi biliyorsun. Beni izleyerek büyüyen sensin. Sen daha iyi biliyorsun.” Bu olay onun her zaman rekabetçi olduğu şeylerden biriydi. Her zaman sınırları zorlardı. Onun için senin kim olduğunun önemi yoktu. Benim de UNC’ye (North Carolina University / Kuzey Karolina Üniversitesi) gitmiş olmam umurunda değildi. Bu onun her zaman birinin iki gözünü iki çeşme etmek istediği şeylerden biriydi.
Bu harika bir hikaye. O iki yıldan başka anlatabileceğin hikayeler var mı?
Çok uzun süren bir yolculuktan dönmüştük, Batı kıyısından. Boş günümüz vardı. Veteranların gelmesine bile gerek yoktu. Gençler gelmek zorundaydı tabii ki. Sabah saat 10 gibi oradaydım diye anımsıyorum. Ve oraya geldiğimde seken bir topun sesini duydum. Mike sahadaydı, çoktan ter akıtıyordu. Antrenmanını bitiriyordu. Saat 10’da geldim, herkes için izin günüydü, birkaç genç oyuncu daha geliyordu. O çalışmasını bitiriyordu. Ve aynen şöyleydim, “Mike, adamım, ne işin var burada? Senin izin günün bugün.” Ve o da şunu dedi, “Sen yanlış soruları soruyorsun. Soru ‘Benim burada ne yaptığımı sorman’ değil. Soru ‘Neden seni yenebilirim?’” Bu tarzda hep yanında taşıyabileceğin küçük şeylerdi. 40 yaşında, hala sabahın sekizinde gelip, tüm zamanların en iyi oyuncusu olduğu herkes tarafından bilinse de yapması gereken şeyleri yapan kişiydi.
O zaman kariyerinin son dönemine yönelirsek daha önce Jordan ile oynadın ve şimdi de LeBron ile oynayacaksın. O dönemde LeBron nasıl biriydi?
Karakter olarak LeBron, Mike’tan tamamıyla çok farklı biri. LeBron çok sosyal biri. Takım arkadaşlarıyla etkileşim halinde olmayı seviyor. O da çok çalışkan. Ama yaklaşım olarak ikisi de farklı kişilikler. Mike’ın yaklaşımı her şeyin bir yarış olduğu yönündedir. Kenardan şut atılıyorsa en çok isabeti o bulmak ister. Antrenman maçı yapıyorsak o antrenman maçını kazanmak ister. LeBron ise sahaya gider ve sadece mükemmel bir oyun sergiler, harika bir basketbol oynar. Aralarındaki fark şu, Mike her küçük detayda kazanmak istiyor. İkisi arasındaki en büyük fark bu olabilir. İkisi de çok iyi insanlar. İkisi de fevkalade liderler.
LeBron’dan ve takım arkadaşlarıyla etkileşim içinde olmayı sevmesinden…
LeBron harika bir takım arkadaşı. En iyi hediyeleri o verdi. Birlikte oynadığım tüm süper yıldızlar arasında en iyi hediyeleri o verdi. Sponsorlarından gelen her şeyi takım arkadaşlarına verirdi. Yani Samsung sponsoru olduysa herkes Samsung’dan bedava telefon alırdı. Beats by Dre. O kadar çok Beats by Dre kulaklıklarım vardı ki insanlara hediye olarak veriyordum. Herkesi sayardı. Aile atmosferi yaratırdı. Bu onun yaptığı en iyi şeydi—takım arkadaşlarıyla nasıl iletişim kurduğu ve etkileşim içinde kaldığı.
NBA’i takip edenler, NBA ile ilgili haber yapanlar için şu an ben Mineapolis’te Super Bowl’dayım ve Eagles soyunma odası bile LeBron ve Jordan üzerinde büyük bir tartışmaya girdi. Bunu düşünebiliyor musunuz? Siz hangi tarafın daha iyi olduğu ile ilgili taraf tutuyor musunuz?
Herkes bununla ilgili konuşuyor. Ben ve Mike Miller, son senemde (Cavs’te) bunu konuşuyorduk. Tabii ki, o LeBron ile Miami’de oynadı ve şampiyonluklar kazandılar. Ben Karolina insanıyım. Jordan ile büyüdüm. Beni dinle. Bu karşılaştırmaları yapmadan önce NBA finallerinde Jordan’ın neler yaptığına bak. Oraya gidip, NBA finallerinde 40 sayı gibi ortalamalar yapıyordu. (1993 yılında Suns’a karşı) Bir yıl 36 sayı ve 11 asist civarı ortalamayla oynadı. (Finallerde) Çılgın zamanlardı. (Not: 1991 Finallerinde Lakers’a karşı 31.2 sayı ve 11.4 asist ortalamaları tutturdu) Ve çok yüksek yüzdeli şut atıyor. Ve harika bir savunma oyuncusuydu.
Bana göre kimse Mike’a erişemez. Eğer biri ona erişebilirse o kişi henüz NBA’de değil. Önümüzdeki 10 ya da 15 yıl içinde nelerle karşılaşacağımızı söyleyemem. Fakat şu anda Mike’a erişebilecek birini görmüyorum. LeBron en iyi beş içinde. Mike kesinlikle ilk sırada çünkü o harikulade istatistikleri tüm MVP, finaller MVP’si, All-Star maçları katılımları, sezonun en iyi beşlerine seçilmesi, altıda altı yapması, NBA finallerinde hiçbir zaman maçlarının yedinci maça gitmemesi gibi başarılarla birleştirdi. Bu onun oynadığı dönemde ne kadar baskın olduğunu kanıtlıyor. Kimse ona gerçekten yaklaşamadı. Belki Kareem Abdul-Jabbar ama bunun dışında o kişi Mike. Aynı yıl hem MVP hem de yılın en iyi savunmacısı seçilmişti. Çoğu kişi bunu unuttu. Büyük ihtimalle böyle bir şey bir daha gerçekleşmeyecek. Mike bu yüzden tüm zamanların en iyisi. LeBron en iyi beş içinde fakat Mike en iyisi.
Orijinal kaynak | Life Alongside Jordan and LeBron
“Bana göre Mike’a kimse erişemez”