Joel Embiid: Kişilik detayları, sahalara dönüş süreci ve daha fazlası… | #SI

Yazar: Lee Jenkins/Sports Illustrated

Çeviri: Ahmet Berkay Börk/TrendBasket

Şimdilik gülebilirsiniz ancak Joel Embiid ileride çok büyük bir problem teşkil edecek. Bu özel röportajda Sixers çaylağı son iki sezonu, saha içi ve dışındaki yaşamını ve tabii ki de ”Süreç”i bizlerle paylaşıyor. 

Philadelphia’nın şehir merkezinde, lüks bir apartman dairesinin 40. katında Joel Embiid yatağının köşesinde oturarak sağlığı için dua ediyordu. Asla sulu göz biri olmamasına rağmen dua ederken ağlamaya alışıktı ancak ayağını gerip kardeşini hatırladı ve göz yaşlarının iki günlük sakalına hücum  ettiğini hissetti. “Neden ben?” diyerek merak etti. “Neden benim ailem?” Ailesi Kamerun’daydı, bir oğullarının yasını tutuyorlardı, diğeri hakkında ise endişeleniyorlardı. Ancak Embiid her ne kadar çok onları özlese de duaları cevaplanana kadar eve gidip onlara yüzünü gösteremiyordu, bu ona çok zor geliyordu.

Ritz Carlton Residansları’nda kendi başına yaşıyordu, değişimli olarak ona yemek hazırlayan özel şeflerden yemek yiyordu. Şefler her zaman biftek ve tavukları, onun sevdiğinden daha da az pişmiş olarak hazırlıyordu. Araba kullanmayı bilmezdi, bu yüzden yürürdü ve ara ara Shirley Temples* içtiği bir bara girerdi ve tanımadığı insanlar kaçınılmaz olarak onu tanıdığında, ona sıkıntılı ayağı hakkında sorular sorardı. Daha sonra Batı Yakası maçlarının başlangıç zamanında Ritz’e geri dönerdi ve yine sonu gelmeyen bir FIFA ve MADDEN gecesi geçirirdi oyun konsolunda. “Ben bir vampirdim.” diyor Embiid. Antrenman yapma izni yoktu, bu yüzden de dinlenmesi gerekmiyordu veya kendisine böyle diyordu. Öğleden sonraları uyurdu.

Blake Griffin’i düşünebilirdi, ilk sezonunu sakatlıktan ötürü kaçıran, umut vaat eden başka bir çaylak oyuncu olarak. Ancak Embiid, Sixers tarafından 2014’te üçüncü sıradan draft edilmişti ve  ilk iki  sezonu ayağındaki naviküler kemik çatlayıp iyileşmeyince kaçırdı. Ayağı için rehabilitasyona girmediği zamanlar yas tutuyordu, çünkü ameliyatların arasında kalan zaman dilimi içerisinde 13 yaşındaki kardeşi okul bahçesine kontrolden çıkmış bir kamyon daldığından ölmüştü. Embiid, Arthur’a yakındı, o ruhani yönü kuvvetli bir çocuktu, zira sınıf arkadaşlarına haç dağıtır ve fakir çocuklara oyuncak bağışlardı. Ancak Joel, Arthur’u Kamerun’dan basketbol kariyerini takip etmek için ayrıldığından, 2011 yılından beri görmemişti. Keder ve suç sanki double team yapmışcasına onu sarmalamıştı.


İlk olarak bençten, daha sonra arena süitinden Embiid takımının genel menajerleri değiştirip, antrenman koçlarını revize ederken  ve antrenman tesislerini başka yere taşırken 136 maç kaybetmesine tanıklık etti. O, büyülemenin de bir simgesi oldu, hayal kırıklığının da… Belki de Sixers franchiseı sakat olduğunu bildiği bir 7 footer ile bu kadar yüksek bir seçim hakkını harcadığı için aptallık onlardaydı, ya da belki de onlar Dream-Shake yapabilen, sahada alan açabilen, pota altını savunan, her nesilde yalnızca bir kez bulunabilen böylesine bir yeteneği beklemeye gönüllü oldukları için dahi olan nadir belki de yegane franchise idi. Kimse bu zarif devi, onun ruhu ve vücudu onarılana kadar yargılayamazdı. Her maç öncesi idmanı temaşa oluyordu, her ölü sezon Instagram videosu sansasyon yaratıyordu.

Embiid onun bütün sosyal medya sansasyonlarının gösterdiği gibi neşeli ve frenlenemez gözüküyordu. Ancak tüm sohbet dolu tweetlerinden ve nükteli sosyal medya iletilerinin (Rihanna’ya çıkma teklif ediyor, LeBron’u takım arkadaşı olmaya çağırıyor!) perde arkasında Sixers, onun gibi kızgın genç bir sporcunun kol idmanlarını dünyevi bir biçimde yaptığını ve sürekli ağırlık ölçümlediğini gördü. Kendi standart ağırlığı olan 275 pounddan (125 kg) 290 pounda (131 kg) kadar çıktı kilosu ancak geçerli bir bahanesi vardı. Koşamıyordu. “Elleri kolları bağlıydı.” diyordu koçu Brett Brown, “Sıkışıp, kalmıştı.” diye ekledi. Basketbol onun deşarj olma yoluydu ancak ne zaman bir Spalding top ona doğru  yuvarlanarak geldiyse, antrenörler ona topu bırakmasını tembihlediler. “Eğer gerçekten oyunu seviyorsan şut atmak istersin.” diyor Embiid. “Eğer iyi hissediyorsan tekrar şut atmak istersin.” diye devam etti. Karşı koyamıyordu.

PHILADELPHIA, PA - DECEMBER 15: Joel Embiid #21 of the Philadelphia 76er and Sam Hinkie, General Manager of the Philadelphia 76ers before the game against the Boston Celtics on December 15, 2014 at Wells Fargo Center in Philadelphia, PA. NOTE TO USER: User expressly acknowledges and agrees that, by downloading and or using this photograph, User is consenting to the terms and conditions of the Getty Images License Agreement. Mandatory Copyright Notice: Copyright 2014 NBAE (Photo by Jesse D. Garrabrant/NBAE via Getty Images)
PHILADELPHIA, PA – DECEMBER 15: Joel Embiid #21 of the Philadelphia 76er and Sam Hinkie, General Manager of the Philadelphia 76ers before the game against the Boston Celtics on December 15, 2014 at Wells Fargo Center in Philadelphia, PA. NOTE TO USER: User expressly acknowledges and agrees that, by downloading and or using this photograph, User is consenting to the terms and conditions of the Getty Images License Agreement. Mandatory Copyright Notice: Copyright 2014 NBAE (Photo by Jesse D. Garrabrant/NBAE via Getty Images)

Arthur’un ölüm yıldönümünde, geçen sene Ekim ayında The Cauldron, Embiid’in çetin geçen rehabilitasyonu hakkında üzücü bir hikaye yayımladı. Peşpeşe gelen manşetler onun abartılı Shirley Temples* isimli kokteyle olan hoşlantısına odaklandı. Onun, Moonshine’a (ev yapımı viski) dadanacağını düşünmüş olabilirsiniz.  Zamanlamadan ve içerikten ötürü kızgınlık duyan Joel, NBA’i bırakıp, Kamerun’a – kardeşini huzur içinde onurlandırabileceği yere – dönmeyi düşündü. Belki yeniden voleybola, ilk seçtiği spora geri dönerdi. Babası onu basketbolun tehlikeleri hakkında uyarmıştı. Embiid: “Tüm bu dramadan uzaklaşmak istiyordum.” dediği o zamanı hatırlıyor. Dört yıldır Amerika’da bulunuyordu ve dört farklı şehirde yaşadı. Tam bir “parke göçmeni” olarak tek başına ordan oraya gidiyordu. “Asla kız arkadaşım olmamıştı, ancak Amerika’daki geçmiş günlerinde bir nevi kız arkadaşım oldu.” diyor Embiid ve ekliyor, “Bir gün ona tüm hikayemi anlattım.”

Nasıl 2010’a – Kobe Bryant’ın Celtics’e NBA Finalleri’nde zehirleyici bakış attığı seneye- kadar basketbol oynamamasını… Lisedeyken voleybol topuna ne kadar yüksekten vursa da, nasıl NBA’de forma giyen forvet Luc Richard Mbah a Moute’nin düzenlendiği yerel kampa utandığı için katılmadığını… Nasıl onun koçu yine de onu kaydettirse de ve bu ona Florida’daki Montverde Akademisi’nden burs kazanmasına yol açsa da hazırlık okulunda isteksiz olmasını anlattı. Hatta Embiid Kansas ile anlaştığında bir sene boyunca maçlarda yer almak istemedi, zira Kansas Jayhawks takımındaki diğer oyuncular rastgele yaptıkları maçlarda mütemadiyen onun üzerinden smaç vuruyorlardı. Yine de NBA scoutları onun Andrew Wiggins’in önünde, üst sıralarda seçileceğini düşünüyordu ancak o profesyonel seviye için hazır olmadığını söylüyordu. Fakat o, muhtemel bir numaralı draft pick olarak görüldüğünden draft öncesi çalışmalarında ayağını kırsa da, 76ers onu, onunla görüşme ayarlamaksızın üçüncü sıradan seçti.

“Basketbol hakkında hiçbir şey bilmiyorum” diye cevap verdi kız arkadaşı. “Ancak bütün bunlar kulağa harika geliyor.” Sonunda ayrıldılar, ancak kız arkadaşının sözlerini unutmadı. “O haklıydı.” diye düşündü Embiid. “Benim hayatım bir film.” Ona göre,onu izlediğini düşündüğü erkek kardeşi, filmin sonunu görmeyi hak etmişti.

Mike Ehrmann/Getty Images
Mike Ehrmann/Getty Images

Başka bir yıl daha geçmişti, ilkinden çok daha iyi olarak ve ayağı ona yardımcı olmaya başlamıştı sonunda. Bir aşçıya, uyku düzeni ve iyileşme rejimine sıkı sıkıya bağlanmıştı. İlk normal sezon maçından sekiz gün önce ve 2014 draftından 844 gün sonra, Embiid takımının Camden, New Jersey’deki görkemli antrenman tesisinin ikinci kat balkonunda ona göre “Kendi ayakları üzerinde, sağlıklı” bir biçimde oturmaktaydı. Gün ortası güneşine dalmışken Philadelphia ufuk çizgisinde yükselmiş yeni apartman binasını işaret etti. Ritz’i geride bırakmıştı ve ona göre bu temiz bir sayfa idi. Sakatken röportaj vermemişti, bu yüzden de söyleyecekleri çoktu. Kamerun’un eğitim sisteminden, Marc Gasol’un jab-stepine kadar oldukça hakim olduğu konuları, bilinçliliğin verdiği akıcılıkla Fransız aksanıyla anlatıyordu. Sevimli, karizmatik ve komikti ancak birçok yabancı uzunun aksine onun mizah anlayışı maksatlı olaraktı. “Nasıl şut atmayı öğrendiğimi biliyor musun? Beyaz insanları izledim. Sadece normal beyaz insanları. Onlar gerçekten dirseklerini çıkarıp tepeden şutu çıkarıyorlar. Onların videolarını internette bulabilirsin.”

Bu, Twitter’dan takip ettiğiniz Jojo, kızgın taraftarlara “Hepiniz benle aynı istatistiklere sahipsiniz.” diyen çatlak ve onları kadınlarla ilgili hikayeleriyle eğlendiren birisi; örneğin bir kadının ona All-Star olduktan sonra gelmesini söylediğini anlatmış taraftarlara. Şu sıralar, Sixers onun büyük cazibesini yaşamakta. “Şut stilini buldu.” diyor Koç Brown. Pistons’lı Andre Drummond’ı dönüp geçmesi, Wizards’lı Marcin Gortat’ı hızıyla ekarte etmesi, Kevin Love’ın üzerinden şut atması ve Hassan Whiteside ile pota altında boğuşması, hatta sezon öncesi maçlarda bulduğu basketler sonrası bicepslerini şişirmesi ve ilkelce kükremesi ile sadece şutunu değil kendini de bulmuşa benziyor JoJo. Mümkün olan her yolla skor bulabiliyor, her ne kadar onun asıl özelliği guardları bunaltması ve pivotları bloklaması olsa da. Hücumu ve kişiliği de cabası.

Sixers’ın onun dakikalarını sınırlandırmasını eğlenceli biçimde protesto ediyordu. Teknik faul atışlarını atmak için çizgiye 90% civarı atan oyunculardan önce geliyordu. Serbest atışları attıktan sonra rakiplere “çak bir beşlik” yapıyordu. Bir başka söyleyişle Embiid, Iverson inanılmaz geriye çekilerek atışları isabetle attığından beri ilk kez, Philadelphia basketbolunu izlemeye değer kılıyordu. Günün sonunda Tanrı ve Adidas’a dua ediyordu,çünkü önündeki tek engel başka bir ayak sakatlığı idi.

Mitchell Leff/Getty Images Sport
Mitchell Leff/Getty Images Sport

Embiid uzun zaman önce her şeyden vazgeçebilirdi. Montverde’deki ilk haftasında İngilizce olarak “Günaydın” demesini öğrenmişti, böylece sabah 05:00 idmanları öncesinde Amerikalı takım arkadaşlarına soyunma odasında söyleyecek bir şeyi olacaktı. Cesaretini toplayıp, selamlamayı yapınca, arkadaşları o parkeye çıkana kadar kahkaha attılar. “Topu yakalayamıyordum.” diyerek o günleri anımsadı Joel. “Etrafımdan itiyorlardı ve her gün oldukça zorlanıyordum.”

Embiid, Kamerun’un başkenti Yaounde’de üst-orta sınıf bir ailede yetiştirildi. Hizmetçileri olmasına karşın ailesi ona kendi kıyafetlerini elde yıkattırdı. Annesi Mercedes sürüyordu. Kahvaltıda omlet yerdi. Derste tuttuğu tüm notları ezberleyene kadar spor yapmasına izin yoktu. “Eskiden biraz yumuşaktım ancak Amerikalılar’ın bunun hakkında bir fikri yok. Sadece benim Afrikalı olduğumu biliyorlar, benim fakir bir ortamda, ormanlarda aslanları öldürerek büyüdüğümü düşünüyorlar. Ben de şöyle düşündüm: Onlar beni öyle sanıyorlarsa ben de bunu kullanacağım.”

Erkek bir çocuk olarak futbol sahalarında başka bir kimliğe bürünürdü, o neşeli çehresini, bir anda sinir bozucu öfke dolu bir başka çehreyle değiştirirdi. “Diyelim ki takımım 2-0 mağlup durumda, ben o zaman elim yanlarda ve kaba surat ifademi takınarak herkesi korkutmaya çalışırdım. Onların benden korkması adeta hoşuma giderdi.” Montverde’deki takım arkadaşlarıyla kapışırdı, özellikle beş yıldızlı pivot Dakari Johnson ile bir çekişme halindeydiler ve o haftada altı kez videodan izlediği Hakeem Olajuwon’ın hareketlerini taklit ederdi. “Her gün kapışırdık.” diyor Embiid. “Onların artık benimle dalga geçmeyi kestiklerinden emin olmam gerekiyordu, onların benim buraya bir sebep için geldiğimi bilmelerini sağlamalıydım.” Bazen Embiid antrenmanlardan atılırdı, ancak o, Koç Kevin Boyle’un onun parlamasıyla beraber takımındakilere “Bir gün bu adamdan para ödünç alacaksınız.” sözlerinin belli bir süre geçene kadar farkında olmayacaktı.

Sam Forencich/Getty Images
Sam Forencich/Getty Images

Tamı tamına üç yıl. “Hayatımdaki her şey….  Gerçekten hızlı gerçekleşiyor.” diyor. Sonra Cleveland’daki draft öncesi çalışmasında, işitilemez bir çatlama ile tüm aksiyon durdu. Sixers, mantıklı bir rehabilitasyon planı tasarlıyor gibi gözüküyor. Onu içeride ve dışarıdaki tüm maçlarda takımın etrafında görmek istiyorlar; ki kendini izole edilmiş hissetmesin. Hatta, Yaounde’de unutulmaz bir hızlı hücumda takım arkadaşı olan, hem de o kampta Embiid’i keşfeden Luc Richard Mbah e Moute’yi takıma dahil ediyorlar. Mbah e Moute şu sözlerle o fastbreakı anımsıyor: “Guard ona çok ileriye giden bir pas atmıştı. Jo topu yakaladı, yere vurdu, döndü ve trafik içerisinde çemberin diğer tarafından pozisyonu smaçla bitirdi. O zaman sadece altı aydır oynuyordu, bunu normal bir insan yapamazdı.”

Aslında Embiid’in Fransa’ya gidip INSEP’e (Ulusal Spor ve Beden Eğitimi Enstitüsü) voleybol için kaydolması gerekiyordu ve o eğer Mbah e Moute olmasaydı bunu yapacağına yemin ediyor. Mbah e Moute onu güçlü Montverde’e, kendi okuluna yönlendiriyor, ancak oynama süresi kısıtlı gözüküyor. Bu yüzden, Mbah e Moute, Gainesville, Florida’daki  The Rock School’a bir transfer ayarlıyor ve böylece kolejlerin iştahını kabartan bir oyuncu doğuyordu.

Ne kadar Embiid’i tanırsa tanısın, Mbah e Moute bile Sixers’ın rehabilitasyon stratejisinin kusurlarını tahmin edemedi. “Beni her seyahatte yanlarında bulundurdular, her antrenmanda, her toplantıda, her maç için bencçte oturttular.” diyor Embiid. “En kötüsü de, ben orada oturuyorum, biz kaybediyoruz ve elimden hiç bir şey gelmiyor.” Tipik ithal edilen uzun oyuncular iyi oynayabildikleri için oynarlar. Embiid’de durum farklı. O basketbolu ortalama bir Amerikalı guard ve forvet oyuncularından daha sonra sevmeye başladı ancak en az onlar kadar sevdi. Onu sahanın hemen yanına oturtarak ve müdahil olmasına izin vermeyerek, Sixers resmen bir bağımlıyı kışkırtıyordu.

Kimse Embiid’in iyileşirken gönderiği şutların onun ayağının durumuna gözle görülür bir etki yarattığına inanmıyordu. Ancak 2015 yazında naviküler (sandal) kemiği beş MR sonrasında doğru biçimde iyileşirken birdenbire o gelişme tersine döndü ve gerileme başladı. Acı çekmeden yaptığı rastgele maçları domine eden Embiid, Los Angeles’taki doktorunun ofisinde sonuçları öğrendikten sonra afallamış bir şekilde kalmıştı. Philadelphia Genel Menajeri Sam Hinkie ve Spor Bilimci David Martin, ertesi sabah onu görmek için Batı’ya uçtular. Martin, takımda yeniydi ve Joel ile tanışmaya hevesliydi ve Joel de tedavisinin ardındaki mantığı anlamaya çalışan, araştırmacı  bir sakat oyuncuydu.

Bir kaynağa göre Embiid bir keresinde 2014 sonlarında bir deplasman turunda, dayanıklılık ve kondisyon koçuyla tartıştı, çünkü koçu kendisini çok fazla sınırlandırıyordu ve bunun ardından o Philadelphia’ya döndü. “O başına buyruk birisi, meraklı, yarışmacı ve bu özellikleri onun ortada olan yeteneklerini en üst seviyeye çıkarmasını sağlayacak ancak oynamadığında onu bazı konularda ikna etmek oldukça zor oluyor.” diyor Koç Brett Brown. Koçu onu korkutacak bir şeyler aradı ve ona göre uygun bir korku içine yerleşmeli. “Belki basketbol oynamakta zorlanacağım, belki de tünelin sonunda ışık yoktur.” düşüncesi ve korkunç MR bu korkuyu getirdi.

embiid-brown

Tanıyı koyduktan sonra Hinkie ve Martin, yeni bir rehabilitasyon programı için kolları sıvadılar. Bu sefer ondan geri bildirim istiyorlardı. Embiid’in bir akıl hocasına ihtiyacı vardı, bu yüzden onun için aynı sakatlıktan muzdarip, yabancı oyuncu Zydrunas Ilgauskas’ı getirdiler. Bir tapınağa ihtiyacı vardı, bu yüzden onu Aspetar’a, Katar’daki ünlü bir antrenman tesisine gönderdiler, böylece uykusunu düzene soktu. Akıl sağlığına da ihtiyacı vardı, bu yüzden takımdan uzak kaldı, Hinkie’nin süitinden maçları izledi. O zamanlar, Hinkie tartışmaya yol açan bir kişiydi, zira o spor tarihinin en dramatik çöküşünü yaşayan ekibin mimarıydı. Eski Philly guardı Tony Wroten daha sonra bilinecek şekilde bu durumu “Süreç (The Process)” olarak tanımlarken bazıları ise çok daha sert terminoloji kullandı. Hinkie’nin üç yıllık görev süresinde takım maçlarının yüzde 20’sinden daha azını kazanabildi ancak göz alıcı belli başlı draft seçimleri ve haklarını zulaladı.

NBA takipçileri ikiye bölündü: The Process’i tiye alanlar ve onun lehinde konuşanlar. Birçok modern oyuncu gibi, Embiid de gayriresmi bir scout gibiydi, drafttaki 20. sıra seçimini değerlendirmekten Pacers’ın sahada açık alan bulma sorununu analiz etmeye ve J.J. Redick’i görünce perdeyi değiştirmeye birçok konuda fikir sahibiydi. Başarılı bir hareket görürse onu izlemek için videoyu bir iki kez geri sarmazdı, elli kez aynı şeyi izlerdi. Eski Philadelphia Genel Menajeri Tony DiLeo ile havaalanında karşılaştığı zaman, uçuşta kulüpteki son gelişmeleri öğrenmeye çalışarak onunla konuştu. Lotaryayı, maaş durumlarını ve kulüpteki ham yeteneği yıldızlık seviyesine getirmek için gereken sabrı oldukça iyi anlıyordu. Yukarıda bahsettiğimiz iki gruptan hangisine katıldığını tahmin edebilirsiniz.

Arthur öldüğünde Sam Hinkie, Embiid için ordaydı, apartmanında Koç Brown ve Mbah e Moute ile oturdular, daha sonra beraber Kamerun’a cenazeye gittiler. Sixers az daha Warriors’ı sürpriz biçimde yenecekken maçı takip eden Embiid, Wells Fargo Center’daki süitte heyecanla tepindi. Hinkie artık takımla değil, Nisan’da istifa etti, ancak Embiid, Hinkie’nin anlayışını yansıtarak  her seferinde The Process’den bahsetmekte, hatta neredeyse her ağzını açışında, Instagram’a her fotoğraf yükleyişinde. “Neler yaşadığımı çok düşünüyorum ve bunların beni nasıl daha iyi bir adam yaptığını. Ben Süreç’mişim gibi hissediyorum, sanki Süreç benim hakkımda bir şey.” diyor Joel Embiid.

27 Ağustos’ta Sixers yıllık düzenlediği “Beach Bash”i Jersey Shore’da yaptı. Etkinliğin sonunda sosyallikten dili damağına yapışan Joel, yolluk amaçlı iki Shirley Temples sipariş etti. Mekandan ayrılırken bir yudum aldı ve gülümsedi. Soda, vişne, grenadine şurubu; bu tam ağır bir Sherley Temple idi. İçeri geri girdi ve barmen için bir t-shirt imzaladı. EN İYİ SHIRLEY TEMPLES, JOEL EMBIID.

Sadece 22 yaşında o ve yine de eleştirileri nötrlemeyi ondan iki kat daha yaşa sahip olan topluma mal olmuş kişilerden daha iyi biliyor. Aynı yöntemlerle Montverde’de onun ormandan geldiğini düşünen oğlanlarla başa çıktı. Sahiplen. Kabullen.  Kaslı bir resmini koyup #shirleytempledidthis yazarak tweet attı ve kulübü bu sonbaharda menülerine bu içkiyi de ekleyecek.

Coming along nicely #TrustTheProcess #shirleytemple

Joel “The Process” Embiid (@joelembiid) tarafından paylaşılan bir fotoğraf ()

Alkolsüz içki tercihinde olduğu gibi boş zamanlarında da oldukça alakasız zevklere sahip bir isim o. Bisiklet yarışı izlemeyi seviyor ve genelde akşamları Schuylkill Nehri’nin ordaki açık hava tenis kortunda  Sixers’ın Gelişim Koçu Chris Babcock ile tenis oynuyor. “Onun topa çok sert vurmasını beklerdiniz, değil mi?” diyor. Esasında o teknik bir oyuncu ve file önüne çok iyi toplar atabiliyor. Teniste de basketbolda olduğu gibi kendi kendine öğrenen birisi o, Shaq ve Federer’in cüretkar taklitçisi.

Las Vegas Yaz Ligi’nde Embiid, Yetenek Koçu Drew Hanlen’ın Wiggins ile post çalışmasından etkilendiği için Hanlen’a ulaştı. Ancak Hanlen Los Angeles’a döneceğini söyledi. Bunun üzerine Joel de onu takip etti ve ikili çalışmaya başladı, bu iki hafta sürdü. Daha sonra kısa bir aradan sonra iki hafta daha beraber çalıştılar. Embiid kaydettiği gelişmeyi göstermek için sekiz çizerek koştuğu klipleri sosyal medyadan paylaştı. Hanlen’a göre bu videoların viral olmasının iki sebebi vardı. “Çünkü insanlar bunu görünce ‘Aman Tanrım, bu adamın ileride çok iyi olma şansı var.’ İkincisi, bunları 1.8o m boyunda bir adama karşı yapıyor.”  Bununla ilgili The Ringer altı dakikalık komik bir video paylaştı.

Rookie year……. @drewhanlen #TrustTheProcess

Joel “The Process” Embiid (@joelembiid) tarafından paylaşılan bir video ()

Takım arkadaşlarına göre şu ara ona gülebilirsiniz, zira ilerde o büyük bir baş belası olacak. Potaya perde sonrası devrilebilir veya üçlük çizgisinde bekleyebilir, ayrıca karşısındaki adam 1.80 veya 2.10 olsun, istediği alanı bulacak güç onda mevcut. Geçen yılın çaylak pivotu Jahlil Okafor gülerek onun çok konuştuğunu da söylüyor. “Sırtımda adam var topu at, bu adam beni tutamaz!” gibi seslenmelerle karşı tarafı gıcık etse de haklı.

Teknik olarak o hala bir çaylak ve hevesini asla saklamıyor. Stockton University’deki ilk antrenmanda hastaydı ve kulübü ona evde kalmasını önerdi ama o bunu fazlasıyla yapmıştı zaten ve bir gün daha kaçıramazdı. Sezon öncesindeki ilk maçında ilk şutunu airball attı ve bunun sorumlusu olarak biriken adrenalini gösterdi. Çabuk toparlandı ve 40 dakikalık istatistiklerine göre 32.2 sayı attı ve 16.9 ribaund topladı ve beklentilerin çok üstüne çıktı.

Normal sezonun açılış maçından bir hafta önce takım Temple’s Liacouras Center’da taraftarlara açık bir idman yaptıktan sonra, çoğu oyuncu duş alıp, arenadan ayrıldı. Embiid 40 dakika daha salonda takıldı ve alt tribünlerde gezerek imza dağıttı ve taraftarlarla selfie çekti. İsmi tezahüratlarda yankılandı. Onu sevdiğini söylediler. Hatta genç bir çocuk Embiid’in onun babası olduğunu iddia etti. Embiid bunu sevdi. İki güvenlik görevlisi onunla birlikteydi. Kalabalığa dikkat etmeleri gerektiğini söylediler. Onu ellememelerini, onu itmemelerini belirttiler.

Sonunda tünele yöneldi,son çıkan kişi olarak, yüzlerce selfie pozu verdikten sonra. Ama aslında hiçbirinde gülümsemedi. Onun yerine küçükken futbol sahasında, takımının kaybetmesinden bıkmış ve korku yayan yüz ifadesini takındı.


Çeviri: Ahmet Berkay Börk


*Shirley Temples:Ginger ale ve grenadine şurubu ile maraschino kirazından yapılan bir alkolsüz kokteyl.


Orijinal kaynak | 76ers’ Joel Embiid: I’m The Process

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler