Kararlılığın zaferi
İkinci yarı final maçında EuroLeague’in son 10 yıldaki en başarılı iki takımı karşı karşıya geldi. CSKA Moskova normal sezon boyunca ligin zirvesinde kalmış ve iki kilit oyuncusu -Nando de Colo ve Kyle Hines- sakatlanmasına rağmen Khimki Moskova’yı geçerek Final Four vizesini almıştı. Real Madrid ise normal sezon boyunca sakatlıklarla boğuşmuş, playoffta saha avantajı olmamasına rağmen Panathinaikos’u saf dışı bırakmayı başarmıştı.
Karşılaşma Cory Higgins fırtınasıyla başladı. CSKA’nın Birleşik Amerikalı skoreri Khimki Moskova serisinde yaptığı gibi hücumda çok agresifti. Pablo Laso onun üzerine en fiziksel saunmacısı Jeffery Taylor’ı vermesine rağmen Higgins’i durduramadı. Eski Madridli Sergio Rodriguez de Campazzo’nun baskısına rağmen devreye girince Rus ekibi ilk çeyrekte tam 30 sayı kaydetti ve farkı çift haneleri taşıdı.
İkinci çeyrekte ise Real Madrid fırtınası vardı. Sergio Llull, Jaycee Carroll ve Fabian Causeur’ün üst üste üçlükleriyle güçlü rakibini sarsan İspanyol devi kenardan gelen Trey Thompkins’in de sürpriz katkısıyla maçı dengeledi ve ilk devreyi 47-46 önde tamamladı.
İkinci yarıda da çok daha kararlı, sert ve ne yaptığını bilen taraf Real Madrid’di. CSKA Moskova’nın bireysel yeteneğe dayalı hücumlarını çok iyi yardımlaşarak ve gerçekten sert oynayarak durduran Laso’nun ekibi, üçüncü çeyrekte sadece 10 sayıya izin verdi. Bu periyodun ardından iyice sinirleri bozulan ve maç sonuna doğru panikleyen CSKA Moskova takım halinde cevap vermek yerine tamamen kahramanlık yapmaya çalışan kısalarının çırpınışlarına kaldı.
Nikita Kurbanov ile Kyle Hines’ın savunma kaynaklı yarattığı mini geri dönüş hamlelerinin tamamına cevabı veren isim de Real Madrid’in sakatlıktan dönen lideri Sergio Llull oldu. Rus temsilcisinin azıcık bile olsa umutlandığı her anda sahneye çıkıp, kritik basketler atan Llull fiziki kondisyonu %100 olmasa dahi takımını EuroLeague finaline taşımayı başardı.
Real Madrid’in baş belası
Fenerbahçe tarihinde ilk kez Final Four oynadığında yarı finalde -o yılın şampiyonu- Real Madrid’e toslamış ve beklenenden çok daha kolay teslim olmuştu. Daha sonra bu iki ekibin yolları kesiştiğinde ise gülen taraf hep Fenerbahçe cephesi oldu. Temsilcimiz, bir yıl sonra playoffta eşleştiği Real Madrid’i -Jan Vesely’den yoksun olmasına rağmen- süpürmüş, geçtiğimiz sezon da yarı finalde elemişti. Bunlar Fenerbahçe’ye psikolojik açıdan bir üstünlük sağlayacağı gibi Real Madrid için de ekstra motivasyon kaynağı olacaktır.
Bu bir final serisi olsaydı teknik anlamda konuşulacak çok fazla detaydan bahsedebilirdik. Ne var ki iş tüm sezonun emeğinin bağlandığı tek bir maça indirgendiğinde üç departman öne çıkıyor:
1- Zihinsel dayanıklılık
2- Sertlik (Kararlılık, mücadele gücü)
3- Günlük performans
Real Madrid, yarı finale iyi başlayamamasına rağmen kafaca Belgrad’a ne kadar hazır geldiğini gösterip, ayağa kalkmayı başarmıştı. CSKA Moskova ise işlerin yolunda gitmediği ilk anda sallandı ve yere düştü. Fenerbahçe-Zalgiris karşılaşmasında ise tam tersi bir durum söz konusuydu. İki takım da rakibinin ataklarına direnç gösterdi ve Bobby Dixon son yumruğu vurana kadar her şey dengede ve çok sertti. Finalin hikayesi büyük ihtimalle Fenerbahçe-Zalgiris eşleşmesine benzeyecek.
[tps_title]IV
[/tps_title]
Hem ekol hem de kadro yapısı açısından Real Madrid’in, Fenerbahçe’ye göre daha hücum odaklı bir ekip olduğunu söyleyebiliriz. Geçmiş yıllarda onların playoff ve Final Four aşamasında zorlanmalarının en büyük sebebi yüksek tempoya fazlaca bağımlı bir takım olmalarıydı. Çeyrek final eşleşmelerinden itibaren -özellikle de Final Four aşamasında- artan baskı seviyesi sebebiyle maç temposu aşağı iner. Bu seneki Real Madrid normal sezonda yaşadıkları sakatlıklar sebebiyle farklı şeyler denemek ve adapte olmak zorunda kaldığı için yarı sahada oynanan sertlik düzeyi çok yüksek maçlara belki de ilk kez bu kadar hazır.
- Anthony Randolph’un yokluğunda Felipe Reyes’le oynadıkları dönemde “mecburen”tempoyu düşürmek ve yarı sahada oynamak zorunda kalmışlardı, altından kalktılar.
- Doncic’in olmadığı dönemde yarı saha planı işlemedi. Direksiyonu Campazzo’ya, dört numara dakikalarını Trey Thompkins’e verip, daha tempolu oynadılar, hasar alsalar da altından kalktılar.
Kısacası, Final Four’da karşılarına çıkabilecek muhtemel felaketlerin neredeyse tamamını normal sezonda görüp bir şekilde uyum sağladılar ve finale kadar geldiler. Şu an da sağlıklılar. Dolayısıyla Real Madrid’in bu versiyonunun daha önce karşılaştıklarmızdan çok daha tehlikeli ve hazır olduğunu söyleyebilirim.
Fenerbahçe geçtiğimiz sezon çok net bir savunma takımıydı. Gücünü tamamen savunmasından, oradan yarattığı enerjiden alıyordu. Bu yıl ise çok daha dengeli bir takım. Savunma gücünden belli miktar kaybettiği aşikar olsa da hücum tarafında daha çok silahı olan, daha akıcı oynayabilen bir ekibe dönüştü sarı lacivertliler.
Buna rağmen hala çok üst düzey savunma yapabildiğimizi hem Baskonia serisinde hem de Zalgiris’e karşı gösterdik. Litvanya temsilcisini 36% saha içi isabet oranında tuttuk. Bir yarı final karşılaşması için muhteşem. Zalgiris gibi saha içi organizasyonu çok iyi olan bir ekibi tam 20 top kaybına zorladık. Kısacası, savunma anlamında hiçbir sorunu yoktu temsilcimizin yarı finalde. Sıkıntı ribaundlarda ve hücumdaydı. Pablo Laso da avantaj sağlayabilmek, pozisyon sayısını arttırabilmek için hücum ribaundlarına saldıracaktır. Konsantrasyonumuz çok yüksek olmalı.
Facundo Campazzo Avrupa’nın topa baskıyı en iyi yapan oyuncusu. Fenerbahçe’nin oyun kurucuları, tam saha baskıya karşı zorlanan isimler. Campazzo’ya karşı Sloukas ya da Wanamaker’ı yalnız bırakmamak önemli olacaktır. Bilhassa Nicolo Melli sahadayken gerek pasla çıkartmak gerekirse de driplingle topu karşıya geçirmek için sürekli alarmda olması gerekir.
Fenerbahçe’nin, Real Madrid’e karşı çok önemli avantaj yakalayabileceği iki yer var.
Birincisi, Vesely-Ayon eşleşmesi. Gustavo Ayon değerli bir pivot olmasına rağmen ayakları gün geçtikçe daha da yavaşlıyor. Onun ikili oyun savunmasındaki zaaflarını kullanmak Fenerbahçe hücumunun dengeli kalmasını ve rakibi içeri gömülmeye (yardım getirmeye) mecbur bırakmasını sağlar. Sloukas-Vesely pick and roll’ünden iyi ekmek çıkabilir finalde.
İkincisi, Fenerbahçe’nin kanat oyuncularında (iki ve üç numaralarda) çok önemli bir fiziksel üstünlüğü var. Zeljko Obradovic hücum sıkıştığında kısaların post up’larıyla kilidi açmayı seven bir koç. Geçen seneki finalde Kalinic bu anlamda büyük fark yaratmıştı. Bir kez daha Fenerbahçe kısalarının fiziksel büyüklüğünü kullanmak için alçak posta girdiğine tanıklık edebiliriz.
EuroLeague finalleri tahmin yapmanın zor ve biraz da gereksiz olduğu maçlardır. Birbirine yakın kalitede iki takım hiç kuşkusuz her şeylerini vererek oynayacak. Yine de tribün üstünlüğü ve Zeljko Obradovic faktörlerini düşünerek Fenerbahçe’nin bir adım önde olduğuna inanıyorum.
III