Erdem Can: “Igor Kokoskov, Obradovic’ten sonra asistanı olmak isteyeceğim koçlardan biri”

Fenerbahçe Beko’nun asistan koçu Erdem Can, takımın yeni koçu Igor Kokoskov ve eski koçu Zeljko Obradovic hakkında konuştu.

Socrates’ten Uğur Ozan Sulak ve Caner Eler’in podcast programı olan Acil Servis’e konuk olan Erdem Can, takımın yeni koçu Igor Kokoskov, eski koçu Zeljko Obradovic, takımın transfer politikası, takıma yapılan transferler hakkında açıklamalarda bulundu.

Can’ın geniş kapsamlı açıklamaları şöyle:

“Sezon içinde Obradovic yorgun olduğundan ve biraz dinlenmek istediğinden bahsediyordu ama ben yarışmacı kişiliğinden dolayı, özellikle salgın sonrası da bir süre dinlenince çok net bir şekilde geri döneceğini düşünüyordum ve onunla da konuşurken ona da böyle söylüyordum. O bir şekilde biraz mental olarak da yorulduğunu ve buna ihtiyacı olduğunu, bir yenilenme sürecine ihtiyacı olduğunu söylüyordu ama özellikle de buradan ayrıldığı güne kadarki süreçte hepimizde pozitif bir enerji vardı. Adını koymamıştı ama pozitifti. Ancak birkaç gün sonra hem ailesiyle görüştü hem de kendisi düşünüp bu dinlenme kararını aldı. Bana derseniz eğer -ben hayatında hep doğru söyleyen biri olmaya çalıştım- bunu daha önceden biliyor muydunuz diye, ben açıkçası çok bilmiyordum. Ben koçun da daha önce buna net karar verdiğini düşünmüyorum. Ama kendisi değerlendirdi ve en sonunda bu yıl dinlenmeyi daha uygun buldu. Ama yıl içinde bunlar yokken de yorgunluk durumu vardı açıkçası ama bizim için o günden bugünün geleceğini düşünüyorduk diyebileceğimiz bir durum değil.

Kendi adıma çalıştığım insanlarla hem prensip olarak hem de kişisel yapı olarak biraz aidiyet duygusuna, beraber hareket etmeye, o kimyaya inanan biriyim. O yüzden koçla birlikte çalıştığımız dönemde onun ağzından başka bir şey duyana kadar %100 biz onunla çalışıyoruz ve sonuna kadar da onunla çalışmak istediğimi defalarca söylemiştim. O benimle çalışmak istediği sürece ben onunla her ortamda çalışırım. Ona şunu da söyledim: Koç dese ki ‘Erdem, benim antrenman defterlerimi taşıyacaksın’, ben onu da yaparım. Çünkü onun yanındaki öğrencilik başka bir düzey. O yüzden de ben biraz buna odaklanmış bir şekilde kendimi bunu hazırlıyordum.

Çok daha önemli bir mücadele bizi bekliyor. Bu zamana kadar üzerine tuğlaları koyarak yaptığımız bir bina ne yazık ki repütasyon olarak birazcık sallandı. Dolayısıyla bu bizim için bir mücadele olacaktı. Ben de üzerine yeni bir şeyler koyarak, yeni bir şeyler yapıp tekrar insanlara ‘O öyle değildi, gerçek Fenerbahçe’yi tekrar yarattı bu insanlar’ dedirtiriz düşüncesindeydim. O yüzden ona çok konsantreydim. Koç ayrılınca ben de kendi adıma nasıl bir seçenek geleceğini görmek için bekledim açıkçası. Dediğim gibi daha önce de takımda kalma isteğim, Fenerbahçe gibi ait olduğum camianın yanı sıra Obradovic ile çalışmakla da ilgiliydi. Dolayısıyla o arada biraz ben de havada kaldım. Yani bana bir teklif vesaire gelse onu değerlendirecek bir konsantrasyondaydım.

Ancak sonra Igor ile ilgili konu gündeme geldi. Bizim de onunla daha önce birlikte çalışma durumumuz oldu. Utah’ta benim NBA Yaz Ligi’ne davet edilmemi sağlayan ilk kişi olarak orada çok büyük bir emeği vardır. Orada da bana çok yardımcı oldu. Sonra o ayrılsa da benim Utah ile ilişkim devam etti ve hâlâ ediyor. Ancak onun gelişi benim için şöyle önemli: Eğer ben Obradovic’ten sonra biriyle asistan koç olarak çalışabileceksem kafamda açıkçası kim olabilir deseler, tek olabilir diyeceğim insan o diyebilirim. Ben bunu Zeljko ile de paylaştım.

Onun dışında birine asistan koçluk yapmayı istemiyordum da düşünmüyordum da. Bir noktada bir olgunluk seviyesine geliyorsunuz. Hayatta yeni bir mücadele istiyorsanız, buna hazırsanız, enerjiniz olduğunu düşünüyorsanız, onunla ilgili harekete geçmek için o enerjiyi bulmanız gerektiğini düşünüyorum. Ben de hayatı boyunca asistan koç olarak yaşamayı düşünen biri değilim. Hayata böyle bakmıyorum. Ama dediğim gibi bana ‘Zeljko dışında yanında asistan olabileceğin koç kim olur?’ deselerdi herhalde söyleyebileceğim 1-2 isimden biri o olurdu. O anlamda ben de gayet motive bir şekilde takımımla devam etme yönünde hareket ediyorum.

Bizim koç Quin Snyder ve Kokoskov ile iletişimimiz sadece yaz dönemlerinde olmuyor. Sürekli birbirimizle paylaşan, konuşan, linkler gönderen insanlarız. Onlar bizim bazı hücum setlerimizi alıyor kullanıyorlar, biz de aynı şekilde. Birbirimizle böyle bir alışverişimiz de var. Dolayısıyla sezon içerisinde de hep iletişim içinde oluyor, birbirimizi arıyoruz.

Çok fazla basketbol da konuşuyoruz. Onlar maçlarımızı takip ediyor. Ben onların maçlarını takip ediyorum ve açıkçası gördüğüm şeyleri de konuşuyorum. Bir de ben aslında oradaki ilişkiyi canlı tutmak için ‘Beni davet edin’ gibi bir durumum olmadı. Onlar her sene davet edince ben de buna icabet ettim.

Başka NBA takımlarının da olma durumu vardı ama ben biraz olaya şöyle bakıyorum: İnsan gelişim sürecini yaşarken neden ve kimden verim aldığının, ne aldığının ve ne verdiğinin de biraz farkında olmalı. Yani ben, Avrupa’ya gerçekten  çok ciddi yaklaşan, sadece kozmetik nedenlerle oraya Avrapalı koçları getirmekten öte gerçekten orada basketbol üzerine beyin fırtınası yapan, tartışan ve konuşan bir koçla eğer vakit geçiriyorsam o zaman ben her yıl oraya gidip bunu sürekli yapmaktan çekinmem.

İki tane farklı figür var. Biri hiç asistan koçluk yapmamış, tamamen baş antrenörlükle bugüne gelmiş ve dolayısıyla kendi yöntemleri olan ama işte empati yeteneği çok üst düzey olduğu için ve oyuncuyken de üst düzey bir gözlemci olduğu için orayı hasarsız atlatmış biri.

Igor’un da önemli bir yanı, çok uzun yıllar üst düzey asistan koçluk yaptığı için yanındaki asistan koçun neler hissettiğini bilecek ve onunla paylaşım ve onu dinleme anlamında çok pozitif yaklaşan bir koç. Ben bunu bire bir beraber çalıştığımız yaz ligi dönemlerinde, kalabalık sohbetlerimizde ve şimdi de çalıştığımız andan itibaren görüyorum.

Dolayısıyla biri sahada çok agresif, sert ve talepkâr. Bunu da vücut diliyle ifade eden, Avrupalı, eski ekol bir koç. Diğeri çok daha fazla Amerikan yaklaşımına paralel hareket eden, çok daha oyuncuya dokunmayı ve o yaklaşımı daha yumuşak göstermeyi seven bir koç. İkisi de iletişime açık ama birinin vücut dili diğerine göre daha yumuşak.

Dolayısıyla farklı açılardan bunun oyuncuları etkileyebileceğini düşünüyorum. Basketbola yaklaşımı da dinlemeyi ve paylaşmayı seven bir koç olduğu için benim kendi adıma yine rahatlıkla kendimi ifade edebileceğim bir ortam olduğunu düşünüyorum. Bu da beni rahatlatıyor.

EuroLeague’de kaydadeğer işler yapabilmeniz için birkaç tane parçayı değerlendirmeniz lazım. Dyshawn Pierre’in İtalya Ligi’nde yüzde 43 gibi bir üçlük yüzdesi var. Ulanovas’a bakınca maç başına iki tane deniyor, yüzde 45’le atıyor… Biz kendi projemiz içerisinde, planladığımız düzen içerisinde bazı şeyleri ortaya koymaya çalışıyoruz, eldeki imkanların gerektirdiği şekilde.

Şutör oyuncu konusunda çalışıyoruz. Bu süreç önümüzdeki birkaç günde herhalde ortaya daha net bir şeyler koyacaktır. Ancak günün sonunda başarılı olmak için aç olan oyuncuları birtakım riskleri de bir araya getirerek bir takım oluşturmaya çalışıyoruz.

Şu anda herkesin şutör oyuncu konusundaki isteğini biliyorum, ben de katılıyorum. Lorenzo Brown’ı Leo Westermann, Bobby Dixon ve Nando De Colo ile beraber oynayabileceği bir sisteme oturtmaya çalışıyoruz.”


Kaynak: Acil Servis

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler