Draymond’dan önceki Draymond: Dennis Rodman’ın karmaşık mirası | ÇEVİRİ

Sports Illustrated’in 29 Mayıs 1995 tarihli sayısının kapağında “Nadir Kuş” yazıyordu. Eşlik eden görüntünün ne denli etkili olduğunu şimdi idrak etmek zor: Sadece suni elmastan bir köpek tasması, kısa deri şort, parıltılı bir yelek giyen ve imajını perçinlemek adına mavi bir papağan tutan, ulusal bir derginin kapağında, önde gelen bir siyah atlet.

Michael Silver tarafından yazılan hikaye bir dergide önceden veya muhtemelen o zamandan bu yana yazılmış hiçbir şeye benzemiyordu. Silver, Rodman’ı rahatça konuşturabilme umuduyla, Spurs-Lakers konferans yarı final serisi altıncı maçının öncesinde Los Angeles’a uçmuştu. O gece, seri zaferini tasdik eden galibiyetin akabinde, Silver kendisini Jon Lovitz ve Rodman’la birlikte Beverly Hills’de bir kulüpte buldu. “Dennis daha yeni tuhaf davranmaya başlıyordu ve onun içebilen biri olduğunu farz etmem gerektiğini biliyordum.” diye anımsıyor Silver. “’Ben 29 yaşındayım, o 34. Sıkı parti yaparım. 34 yaşındaki biriyle bir geceliğine takılabilirim. Bu bir problem olmayacak.’ diye düşünüyordum.” Silver duraklıyor. “Masanın altında içkilerin birbiri ardına dibini gören bana kadrajı çevirin ve hepsi de kamikaze gibi kız işi içkilerdi. Ben resmen h-——r, [bu adam bir] ucube! demiştim.

Üç günlük bir destan ortaya çıktı: Vegas’a bir gece yarısı uçuşu (içinde bangır bangır Pearl Jam çalan uçak, ıvır zıvırlar, striptizciler, içki), bir gay barda bir gece (daha çok içki), zamanın Spurs genel menajeri Gregg Popovich’le bir kapışmanın eşiğinden dönüş (şok edicidir ki Pop, Rodman’ın konferans finallerinin öncesinde Vegas’ta kalmasındansa takımla olmasını tercih etmişti). ve nihayet, Rodman kendisini striptizcilerle eğlerken ciyaklayan egzotik kuşlarla çevrili hantal bir dizüstü bilgisayarda hikayesini yazan Silver, Rodman’ın evinde uykusuz bir Cumartesi gecesi.

Silver yazıyı Pazar günü yolladı. New York’taki SI editörleri bir alıntıyı dahil etmesi fazla riskli buldu. Silver’ın anımsadığı şekliyle: “Dennis bana, ‘Eğer bir gün bir adamı sevmeye karar verirsem, tıpkı benim gibi birini bulacağım ve onu öldüresiye seveceğim; iki boğanın çarpışması gibi olacak, kardeşim. Sana söz veriyorum.’ dedi.” (Silver böylesi bir alıntının potansiyel etkisine dair uyarınca: “Dennis, ‘Evet ama bu bana kamyonla para kazandıracak.’ demişti.”)

Silver’ın hikayesi yayımlandığında, neredeyse konferans finallerini gölgelemişti. Radyo tartışma programları çıldırmıştı. Gazetelerdeki köşe yazarları fikirlerini beyan ettiler. “Sonun başlangıcı” yazmıştı endişeli bir Mitch Albom. Seattle Times’ın başlığı “RODMAN OYUNUN DEĞERLERİNİ ÇALIYOR” idi. “RODMAN: PALYAÇO MU, YOKSA CANAVAR MI?” diye soruyordu Miami Herald. Rodman eninde sonunda [David] Letterman’ın programına konuk oldu. İlgi, belirttiği yeni hedefine doğru onu daha da dürtmüştü: Bir basketbolcudan ziyade bir “eğlendirici” olarak var olmak.

John W. McDonough for Sports Illustrated

Aynı anda, hikayenin LGBTQ toplumu üzerinde canlandırıcı bir etkisi olmuştu. Bu, Jason Collins’den yirmi yıl önceydi. David Bowie ve Freddie Mercury gibi rock yıldızları cinsel kimlikle oynamışlardı lakin erkek sporu dünyasında çok az emsal vardı. Ve şimdi taraftarlar Rodman’dan bu gibi alıntılar okuyorlardı: “Herkes eşcinsel olmayı hayalinde canlandırıyor. ‘Bunu yapmalı mıyım, yapmamalı mıyım’ diye düşünüyorlar. Yapamamalarının sebebi bunun etik dışı olduğunu düşünmeleri. Bunun bir günah olduğunu düşünmeleri. Eşcinselsen kötü değilsindir; bu seni daha az insan yapmaz.

Silver etkiye tanık olmuştu. “Dennis hayatının çoğunu tuhaflığını göstermekten korkarak yaşadı.” diyordu dört biyografisinin ikincisini yazdığı Rodman’a yakınlığı süren Silver. “Bir kez bunu gösterdiğinde, onu desteklemek adına saklandıkları yerden çıkan insanların sayısından dolayı kendinden geçmişti. Bütün ucubeler – ki bu geniş bir tanım – herhangi bir şekilde tuhaf olan herkes için o, sesini çıkardığı için onların kahramanıydı. Ve gelmesini beklemediği tüm bu pozitif kuvvete sahipti. Sanatçılar, uyumsuz insanlar, transseksüeller veya uçlarda yaşayan insanlar tarafından çevrilmişti.

Geçmişe dönüp bakarsak Rodman’ın kaydadeğer bir platformu vardı. Bir destekçi ya da kültür elçisi olabilirdi; gerçi bu onun stili değildi. “Dennis’le baş etmek 10 yaşındayken en iyi arkadaşınızla baş etmek gibidir.” diyor Silver. “Ondan iyi kimse yoktur. Onu çok seversiniz. Çok güzeldir; fakat bazen duygusal açıdan gelişmiş veya lojistik olarak önemli bir etkileşime ihtiyaç duyduğunuzda, 10 yaşındaki en iyi arkadaşımla uğraşıyorum, diye düşünürsünüz.

Kerr’e, geçmişe dönük bir şekilde, Dennis’in bir tür öncü olup olmayabileceğini sorduğumda, duraklıyor. “Onu bir kez tanıma fırsatını bulduğumda bunların birçoğunun insanları şoke etmek için olduğunu fark ettim.” diyor Rodman’la irtibatta kalmayı sürdüren bir avuç takım arkadaşından biri olan Kerr. “Bence Madonna ona pazarlama ve şokun değerine dair çok şey öğretti. Bu sadece onun markası için iyi değildi; o işleri karıştırmayı seviyordu. Onun insanları trans sorunlarına karşı daha rahat kılıp kılmadığını bilmiyorum. Sanmıyorum. Buna hayır derdim. Transseksüel dünyası için anahtar anın Caitlyn Jenner olduğunu düşünüyorum.

Kerr yine duraklıyor. “Bence Dennis sadece Dennis gibi davranıyordu.

“RODMAN: PALYAÇO MU, YOKSA CANAVAR MI?”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler