Draymond’dan önceki Draymond: Dennis Rodman’ın karmaşık mirası | ÇEVİRİ

Nadiren sayı atan, belki de hiç atmayan birisine ikili sıkıştırma getirdiğinizi hayal edin. Şimdi bunu topu eline almasa dahi yaptığınızı hayal edin.

Böylesi, Pacers koçu Bob Hill’in Rodman’ı yavaşlatmak amacıyla 1992’de, yedi sezon üst üste ligin en çok ribaund alan oyuncusu olarak rekor kırdığı serisi sırasında başvurduğu bir stratejiydi. Basit, kaçan serbest atışın ribaundları şeklinde de değildi. Rodman, perimetreden hücuma koşup hızla atılarak ve dışarı pas çıkarmadan önce [topu] kendisine doğru çekerek takımlara dehşet saçtı. Mart 1992’de 34 ribaund aldığı gecede, ribaundların 18’i hücum ribaunduydu. Scottie Pippen’ın Rodman ile oynamakla ilgili söylediği gibi: “Her zaman hücumdaymışız gibi hissettiriyordu.

Hill buna dayanamıyordu. “Bunu her yaptığında sizi çileden çıkarırdı. Soyunma odasındaki tahtada bu yazıyordu, maç öncesi taktik idmanında bu çalışılıyordu: Biri onunla eşleşsin, yüzünüz dönük savunun, onu yere indirin! Ve yine de topu o alıyordu!” Bu yüzden Hill iki forvete – Detlef Schrempf ve LaSalle Thompson – Rodman’ı bir şut atıldığında savunma görevi verdi, Pistons hücumuna bir darbe vurmayı umarak.

Bu nasıl işledi?

Diyor ki Hill: “İşlemedi. O fazla aktif ve fazla güçlüydü.

Jerry Rice’ın topu alamayacağını biliyor olsa dahi her rotada koşabildiği kadar güçlü koşmasıyla aynı şekilde, Rodman da her şutu kovalardı. Dokuz tane denerse onuncuyu alacağını anlamıştı. Fırlayan topları ve topların fırlama açılarını çalışıyordu ve karambolleri hesaplama üzerine görülmemiş bir yetenek barındırıyordu. Wayne Gretzky gibi şu andan iki saniye sonrasını görebilirmiş gibi hissediyordu.

Yükselişi, neredeyse hikayesi kadar beklenmedikti. Rodman’ın babası o üç yaşındayken evi terk etmişti. Kısa ve tuhaftı, lisede basketbol oynamamıştı ve 23 santimlik bir boy atma talihini değiştirdiğinde Dallas/Fort Worth Havaalanı’nda bir gece bekçisi olarak çalışıyordu. Yüksekokuldaki bir sömestr sonrasında, son senesinde 24.4 sayı ve 17.8 ribaund ortalamaları yakalayacağı NAIA (Ulusal Üniversitelerarası Atletizm Birliği) okulu Güneydoğu Oklahoma Üniversitesi’ne yolu düştü. 1986’da, Pistons 25 yaşındaki isme NBA seçmelerinin ikinci turunda şans tanıdı.

Doğrudan bir intiba bıraktı. “Antrenmanlarda onun kıçını tekmelemeye ve ona olabildiğince dayılanmaya çalışırdım.” diye anımsıyor o dönemki uzun forvet Rick Mahorn. “Çokça yeteneğe sahip, senin dakikalarını almaya çalışan genç birisi var elinizde fakat o geri adım atmadı. Antrenmanlarımız o kadar yoğundu ki maçlar kolaydı.”

Manny Millan/Sports Illustrated/Getty Images

1990 sezonuna gelindiğinde Rodman ilk beş başlıyordu. İki yıl sonra 18.7 ribaund ortalaması tutturdu, (Rodman dışında) kimsenin sonraki 28 yılda yakınına dahi gelemediği bir sayı. (Sadece Kevin Willis, Ben Wallace, Kevin Love, DeAndre Jordan ve Andre Drummond 15’ten fazla ortalama yakaladı ve hiçbiri 16’yı aşamadı.)

O zamanlar; Madonna’dan, renk renk saçtan ve geri kalan her şeyden evvel, koçlar ve takım arkadaşları Rodman’ı sevgiyle anıyorlardı. Mahorn soyunma odasına gelip, Rodman’ı ağlarken bulduğu [ânı] anlatıyor: “Boston’da daha yeni büyük bir maç kazanmıştık ve fark ettim ki gözyaşları, sevinç gözyaşlarıydı zira o, NBA’de oynuyor olmasından ötürü çok memnun ve onurluydu.

Pistons’ın asistan koçu ve 1992 Rüya Takımı’nın baş gözlemcisi Brendan Suhr, Rodman’la ilgili düşüncelerini seslendiriyor: “Sahip olduğum en zeki oyuncu ve ben Şöhretler Müzesi’ne girmiş 13 oyuncuyla çalıştım. Karşı takımda kim olduğu fark etmeksizin, size her oyuncunun güçlü ve zayıf yanlarını söyleyebilirdi. Bunlar gözlemci raporunda olduğundan değil; Rodman onları çalışırdı.

Bill Laimbeer, Rodman’ın atletizminin kendisini şoka uğrattığını hatırlıyor. “Dennis’in 200 metrede veya engelli koşuda olimpiyat şampiyonu olabileceğini her zaman düşündüm.” diyor Laimbeer. “Dennis’ten daha hızlı bir basketbol oyuncusu görmedim. Bir Carl Lewis veya Usain Bolt gibi, bir vitesi vardı; birden bire harekete geçerdi ve herkes toz yutardı.” O dönemin Pistons antrenörü Mike Abdenour’a göre, Chuck Daly gerçekten de Rodman’a ABD atletizm seçmelerine gitmesini tavsiye etti. “Chuck, ‘Belki 400 metrede başarılı olmak için gidip [seçmelere] katılmalısın.’ demişti.” diyor Abdenour. “O adım uzunluğuyla başaracağından hiç şüphem yoktu. Olağanüstü bir hızlanması vardı.

Pistons o hızı yaratıcı şekillerde kullandı. “Pitino Knicks’in başına geçtiğinde, takımlara baskı yapıp onları çıldırtırdı.” diye anımsıyor Suhr. “Fakat Chuck’ın bütün hücumlarında, eğer Isiah [Thomas] ve Joe’ya [Dumars] arka alanda baskı yapmışlarsa topu Dennis’e atardık ve o da sahayı ligdeki her oyun kurucu kadar hızlı geçerdi. Ve sahiden pas verebiliyordu. Daha çok sayı atmamasının tek sebebi istememesiydi. O çok özverili bir oyuncuydu.” (Rodman’ın asla yorulmaması yardımcı oluyordu; 1992 sezonu sırasında Pistons bir noktada beş günde dört maç oynamıştı ve Rodman [sırasıyla] 47, 48, 47 ve 48 dakika sahada kalmıştı).

Onun bir de savunması vardı: Sinir bozucu, her daim var olan, yanıltıcı gücünü ve baskı yapma kapasitesini kullanan. Suhr daha sonra Pistons’ın “Jordan Kuralları”nı tarif eden bir kitap yazdığında Michael onu Suhr’un antrenmanlarından birini ziyaret ederken okumuştu. (İkili birbirlerini Rüya Takım’dan tanıyordu) Suhr diyor ki: “Ve sonra buraya geldi ve ‘Bu Jordan kurallarını s—–m. Jordan kuralları falan yoktu. Benim başıma Rodman’ı veriyordunuz!’ dedi.

Birçokları için, Rodman’ın Bad Boys versiyonu, onu hatırlamayı seçtikleri haliydi. Tıpkı Mahorn’un belirttiği gibi: “Ben Dennis’i tanımıyorum. Solucan’ı tanıyorum.

Ve sonra her şey değişti.

“O, NBA’de oynuyor olmasından ötürü çok memnun ve onurluydu”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler