Brandon Roy’un Nathan Hale Lisesi’ndeki koçluk kariyeri ve yeni yaşamı! | #SLAMonline

Yazı: Franklyn Calle, Slam Online

Çeviri: A. Berkay Börk, TrendBasket


Sadece altı sene önce video oyunlarında başrolde yer almak ve All-Star seçilmek, Brandon Roy için sıradan şeylerdi. NBA Draft 2006’nın altı numaralı seçimi Roy, doğal bir skorerdi ve skor üretirken bunu göze hoş gelen bir biçimde ve çok kolay gözükürcesine yapıyordu.

198l’ik guard neredeyse oy birliğiyle 2006-2007 sezonunda Portland’da Yılın Çaylağı seçildi. Bir sonraki sezonda henüz ikinci yılındayken All-Star Maçı’nda oynama fırsatı buldu. Çaylak sezonundan sonraki üç yılda,üst üste üç kez All-Star olma onuruna erişecek olan Roy, ayrıca ilk dört sezonunda iki kez All-NBA takımlarına seçilme başarısını gösterdi ancak diz sakatlıklarıyla sekteye uğrayan Roy’un kariyeri, dizindeki kıkırdak dokusundaki eksilmeden ötürü, 2010’dan sonra sert bir düşüşe geçti. yıldız oyuncu dokuz aylık bir sürede iki kez bıçak altına yatmak zorunda kaldı ve açıkça görüldü ki sorunları onu geri dönülmez bir yola soktu. 2011’de dizleri o kadar fena hale gelmişti ki (iki dizinde de kemikler arasındaki kıkırdak doku yok olmuştu) kendisi için en iyisinin basketbolu bırakmak olduğuna karar verdi.
2012-2013’te Minnesota Timberwolves ile parkelere geri dönüş denemesi yaptı ancak sadece sezon başlayalı birkaç maç olmuşken sağ dizinden onu sezon kapattıracak bir ameliyat olmak zorunda kaldı. Bu kez tamamen basketbolu bırakmak durumundaydı ve kariyer ortalamaları 19 sayı 4.7 asist ve 4.3 ribaund idi.

O zamandan beridir Roy pek göz önünde bir hayat sürdürmedi. Son dört yılı ona göre rahatlamaya ve hayatı yeniden değerlendirmeye sonunda zaman ayırabildiği bir zamandı. Taa ki bu sene ilkbahara kadar… Onun ismi yeniden basketbol çevrelerinde yankılanmaya başladı, zira aniden basketbola bir dönüş yaptı, bu sefer koç olarak. Memleketi Seattle’daki Nathan Hale Lisesi’nde, pek de başarılı olmayan bir derece ile, geçen sezonu 3-18 ile bitiren bir lise takımında.

Roy gibi-şehrin merkezi bölgesinde Garfield Lisesi’nde okumuş biri için- lise seviyesinde, hem de geçen sene zorlukla maç kazanan bir takımda koçluk görevini üstlenmek? Bu eski bir NBA All-Star’ı için oldukça nadir görülen bir durum.

Ancak, sezona sadece birkaç hafta kala, Nathan Hale Lisesi bambaşka bir pozisyonda; kendisini ülkedeki en iyi 15 lise arasında buluyor. Takım şimdiden 5-0 ile lige kusursuz bir başlangıç yaptı, bunda organizasyonun sezon öncesi yaptığı takviyelerin payı kuşkusuz çok büyük. Doğrusu Brandon Roy gibi bir koçu getirmek büyük bir artı oldu. Aynı zamanda Michael Porter Jr., 2,08’lik kendisinden oldukça şeyler beklenen bir yıldız-hatta ülkedeki son sınıf öğrencileri arasında ilk üçte gösterilen bir isim- da takıma yazın eklendi. Porter da tıpkı Roy gibi seneye Washington Üniversitesi’ne katılacak. Babası yazın Huskies’den asistan koçluk teklifini aldığı için kendisi de Columbia, Missouri’den taşındı ve Seattle’a geldi.

“Kendisinin bana yardımcı olduğu temel şeyler: dribblingimin verimliliği, ayak oyunum-kendisi tam bir ayak hareketleri ustasıydı.- Buraya geldiğimden bu yana ayak oyunumun geliştiğini düşünüyorum.” diyor Porter, Roy hakkında. Bana NBA hareketlerini öğretmeye başladı. Onun gibi bir koça sahip olduğum için oldukça şanslıyım.

Hayatında yeni bir bölüme, koçluğa başlarken Roy ile röportaj yapma fırsatımız oldu ve onunla NBA kariyerini kısaltan sakatlıklardan, geçmiş tecrübelerinden neler öğrendiğinden ve neyin onu Seattle’da lise basketboluna yönelttiğinden konuştuk.

 

Copyright:Getty Images (Photo by Jonathan Ferrey/Getty Images)
Copyright:Getty Images (Photo by Jonathan Ferrey/Getty Images)

SLAM: Kariyerinin bittiği ile yüzleştiğinde, ilk ayların nasıl geçti? Bir süre gözlerden uzak yaşadın.

Brandon Roy: En önemlisi şu ki, bu aslında farklı ama herkes için aynı bir durum. Bazı veteran oyuncular bana bunu söyledi. Son maçımda 27 veya 28 yaşındaydım. İsmini vermeyeceğim bazı veteran oyuncular bana ulaştı ve: ” B, 38 ya da 28 olman fark etmiyor, bu kolayca sineye çekebileceğin bir durum değil.”

Bu yüzden ilk anlaman gereken; ne hissettiğinin normal olduğudur. Bunun bana çok yardımı oldu. Tüm zamanların en iyi oyuncusu bile emeklilikten iki kez geri döndü! Çünkü basketboldan kolayca vazgeçmiyorsun.

Benim için ilk yapmam gereken, bunun için biraz üzgün olmamın normal olduğuydu. İlk yapmak istediğimiz şey, kendimiz için üzgün olmaktır. Bunu biraz yaşadım. Direkt başka bir işi de sadece insanlar başka bir şey yapıldığında bunu aklından atabiliyorsun diye düşündüğü için yapmadım. Daha çok “Biliyor musun? Hayatında ilk kez kalkıp çalışmaya gitmene gerek yok. Seyahat etmek zorunda değilsin ve aileni iki hafta görmemek diye bir şey de yok. Dünyadaki en iyi oyunculara karşı oynarken kendini zihinsel olarak hazırlamana gerek yok.” diye düşündüm. “

SLAM: Bu gerçekten çok mantıklı.

Kendi pozisyonumda Kobe Bryant, LeBron, Wade, Ray Allen gibi eşleşmelerim vardı, bu isimlere karşı hazır olmam gerekiyordu. 2006’da en iyi oyuncular onlardı. Tüm o stres ve iş yükü. Bu yüzden dedim ki, rahatla. Rahatladım ve sonunda şunu dedim: “Hey, artık oynamama gerek yok. Bu bittiğinde rahatlayabileceksin ve tüm bunları tekrar yaşamak zorunda kalmayacaksın.”

Emekli olduğumda düşünmeye başladım. İnsanlar, “İş hayatı ne olacak?” diye sormaya başlamıştı fakat, ben basketbolu seviyorum modundaydım. Biliyorsunuz, basketbol oynayacak kadar şanslıydım ve bazen insanlar basketboldan oyunculuğundan geldiğim için iş hayatından da keyif aldığımı düşünüyordu ancak ben tam olarak bir businessman (iş adamı) kafasında değildim. Ben basketbolu seviyorum. Başka bir takıma strateji kurmayı ve bunun rekabetini seviyorum. Radyo programı türü şeyler denedim ve bunu çok sevdim. Bazı insanlar bana televizyonda yer alma şansını içeren işler önerdi ancak bu bana parkenin kenarında ve soyunma odasında olduğumda hissettiğim hevesi hissettiremiyordu. Böylece birden bazı çocuklarla idman yapmaya başladım. En iyi lise oyuncularından birkaçı ile salonda çalıştım ve her şey yavaş yavaş yavaş böyle başladı.

SLAM: Koç olmak istediğini ne zaman anladın?

Esasında bir yıl önce koç olmak istiyordum ancak bu işe bağlanmak istemiyordum. Daha sonra kendime şunu söylemem gerekiyordu: Bazı şeylere bağlanmayı bıraktığında, dört yıl öncesinde olduğu gibi, tekrar ona geri dönmek zor oluyordu. Gerçek dünyaya geri dönüş yapmam gerektiğini düşündüm. Bu çocuklara koç olma işine bağlanıp, her gün onlar için orada olmam gerekiyordu. Sonunda, bahar geldiğinde bunu yapmaya hazırdım. Bunun uzun bir yol olacağının bilincindeyim ancak şu ana kadar kesinlikle tadını çıkarıyorum.

SLAM: NBA kariyerinden çıkarıp, oyuncularına uyguladığın dersler nelerdir?

Onlara fırsatlarını sonuna kadar kullanmalarını söylüyorum. Bunu söylememdeki sebep de kontrolün dışında gerçekleşen olaylara endişe duyamayacağın içindir. Sakatlıklara engel olamazsın ancak her gün rutin olarak sağlıklı biçimde yaptığın şeyler senin elindedir. Bu çocuklar hakkında bazen düşünüyorum da onlar genç ve bunun en güzel tarafı da hayal kurabilmeleri. Henüz gerçeklik onlara tamamen dank etmiş değil. Dizlerim NBA’de oynamama izin vermeyecekti, işte bu bir gerçekliktir. Bu çocuklara hayal kurmalarını salık veriyorum, ancak aynı zamanda ayakları da yer sağlam basmalı. Bu tecrübeyle sabittir, benim için.

Günün sonunda, neler yaptığına bakıp, her şeyi domine ettiğini görmek isteyeceksin. Çünkü yolun sonuna geldiğinde tüm sahip olduğun bu olacak. Basketi bıraktığımdan dolayı, tüm elimde olan şey anılar ve oynadığımda yaptıklarımdır. İşte bu yüzden insanlar: “Brandon, tüm bunlar nasıl hissettiriyor? Kariyerinden hoşnut musun?” deyince, “Harika hissediyorum! Çünkü kapasitemi sonuna kadar kullandım. Vücudum daha fazla oynayamayacağıma delalet edince, ben de daha fazla zorlamadım.”

SLAM: Özellikle lise seviyesinde koçlu yapmak mı istedin?

Birçok insan, hatta NBA çevrelerinden iyi arkadaşlarım bana o seviyelerde bir görev almak isteyip, istemediğim konusunda ulaştılar. Ayrıca, üniversitelerden de bu bağlamda bazı teklifler oldu. Liseli basketbolcuların yanında olmak bana daha doğru geldi. Bakın, ben NBA’de oynadım ve oranın oyuncularını belli bir çizgide kontrol etmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Dürüst olmak gerekirse ön plana çıkıp, bir profesyonelin daha iyi olmasına yardımcı olabileceğime hazır olmadığımı düşünüyordum ancak liseli çocuklara yardımcı olmak bence çok iyi bir fikirdi. Bu yüzden, bu seviyenin benim koçluk kariyerim için iyi bir başlangıç olacağını düşündüm. Kariyer diyorum, çünkü bu benim keyif aldığım ve takip etmek istediğim bir şey. Bu, neredeyse bana, eskiden basketbol  oynadığım, lise ve üniversiteye NBA’e girmek için gitmem gerektiği dönemleri hatırlatıyor. Şu anda koçluğa işin mutfağından başladım ve yeteneklerimi geliştirip daha yukarı yükselmek istiyorum.

Copyright: Getty Images (Photo by Sam Forencich/NBAE via Getty Images)
Copyright: Getty Images (Photo by Sam Forencich/NBAE via Getty Images)

SLAM: Nathan Hale Lisesi geçen sezonu 3-18 ile kapattı. Zorluğun getirdiği heyecan duygusu mu seni koçluğa burada başlangıç yaptırdı?

Başarılı kariyere sahip pek çok oyuncu kendini bu durumlara sokmaz çünkü bazısı kaybetmekten korkar ancak ben kaybetmekten korkmuyorum. Kazanmak istiyorum. Her zaman şunu duymuşumdur: “Kazanmayı istediğimden daha çok, kaybetmekten korkarım.” Ancak ben bunun tam karşıtını düşünürüm. Ağabeyim ile beraber büyüdük ve ben hep kaybeden olurdum. Bu yüzden kaybetmekten korkmak benim için, “Ne olacak ki! Ben her zaman kaybederim.” Fakat kazandığımda bu benim için dünyadaki en iyi his olur. Liseye koçluk için geldiğimde de aynısı geçerli. Bir sürü lise koçunun: “O eski bir NBA All-Star idi ve şimdi onu nasıl alt edeceğime bakın.” diyebileceğini  düşünüyorum ama ben de zorlukları severim ve karşıma çıkacak 30 koçun da eskiden NBA’de  oynamadığını biliyorum. Bu durumda ben azınlıkta kalıyorum. Çok cool bir durumun üstesinden gelmeliyim. Bence onlar daha baskı altında olacaklar çünkü beni çaylak bir koç iken yenmek isteyeceklerdir.

SLAM: Tüm Amerika’nın en iyi ilk üç oyuncusundan biri olarak gösterilen Michael Porter Jr.’dan sahada özellikle nelerin üzerinde durması gerektiğini düşünüyorsun?

Bence en önemlisi ziyan edilmiş hareketlilik. Büyük bir basketbol tutkunuyum, diğer NBA oyuncularını izlediğimde her zaman; eğer bir oyuncunun daha az enerji sarf edip, aynı zamanda daha verimli olması durumunda daha iyi bir oyuncu olacağını düşünürüm. 25-28 yaşlarındaki bir All-Star’a bazı şeyleri öğretmek zordur çünkü o zaten oldukça iyidir ancak Michael gibi 18 yaşında birine bir çok şeyi gösterebilirim ve o da “Mükemmel, sırada ne var?”  gibi düşünmeye eğilimli olur. Ona her zaman derim, onu daha iyi hale getirmek için gereken rekabeti sağlayacak pek fazla oyuncu lisede olmayacaktır ancak bu demek değil ki, o oyununu geliştirmesin. Üniversitede, onu zorlayacak daha fazla olacak, ama NBA’e girdiğinde, playoff maçlarına çıkacak ve ben hiç Batı Konferansı Finalleri’ne yükselemesem de maçlar gittikçe daha da zorlaşır. Ben de ona “Bak Batı Konferansı Finalleri’nde bu hareketi yapmana izin vermeyecekler.” diyerek buna hazırlamaya çalışıyorum. Fakat Michael o kadar iyi ki, onunla çalışan her antrenör, onun sayesinde bir dahi gibi görünebilir.

SLAM: Şu ana kadar koçluğun en zor kısmı nedir?

Bir şeyi öğretip, çocukların bunu uygulamasını görmek sanırım en zorlu kısmı bu işin. Bir oyunu çizersin ve mükemmel gözükür. Daha sonra çocuklar bunu çalışır ve yine mükemmeldir. Daha sonra bir maça çıkarlar ve biraz bocalayınca tüm o çalışmaları boşa gider. Sen de “Bu oyuna ne oldu?” dersin. Bu yüzden çocukların sistemini anlaması ve güvenmesi sanırım en zor kısmı. “Bize güven, kendine değil” kısmı en zoru olmalı.

SLAM: Şimdi çocukların başında koç olarak durduğuna göre 2000’lerin başında kendi dönemin ile şu anki basketbol kültürünü nasıl kıyaslarsın?

En büyük fark bence sosyal medya. Ben çocukken dünyamız çok küçüktü. Sadece lisemdeki çocukları tanırdım. Şimdiyse Amerika’nın başka bir ucundan başka birisiyle en iyi arkadaş olabiliyor bu çocuklar, çünkü her gün konuşabiliyorlar. Birbirlerini çevrim içi olarak her gün görebiliyorlar. Benim döneminde kendin olabilmek daha kolaydı. Başka liselere giden birkaç kişiyi tanıyordum ancak öyle bugünkü çocuklar gibi samimi değildik. Benim için “Brandon Roy olacağım.” demek zor olmadı ancak bugünlerde dünya çok küçük ve çocuklar hep internetteler ve popülarite kavramları önem kazandı. Çocuklar da herkesin neler yaptığını takip ettikleri için biraz daha kendilere güven duygusu eksik, eskiye göre. Benim zamanımda bu böyle değildi. “Mahalledeki çocuklar ne yapıyor?” şeklindeydi en fazla. Şu anda yetişen çocukların bence üzerlerinde daha çok baskı var, zira çok fazla ilgi çekiyorlar, medya onları takip ediyor ve herkes eleştirmen kesilmiş durumda. Ben lisedeyken kötü oynadığımda veya kaybettiğimde, gazete okumamışsan bunu bilemezdin. Çocuklara şunu söylemeye çalışıyorum: “Soyunma odasının dışında birinin size daha fazla baskı hissettirmesine izin vermeyin.”


Orijinal kaynak | Brandon Roy’s New Chapter – SLAMonline

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler