Yazı: Howard Beck, Bleacher Report
Çeviri: Buse Nur Küçe, TrendBasket
Kobe NBA yıldızlığı konusunda uzmanlık elde etmiş acımasız “Mamba” olmadan önce entelektüel merakı ve bireysel iletişim için olan kişisel açlığıyla farkını ortaya koymuştu.
“Howard, bana ihtiyacın var mı?”
Ses arkamdan gelmişti ama daha kafamı çevirmeden konuşanın kim olduğunu biliyordum.
Kobe Bryant, L.A. Southwest College’deki spor salonunda uzun adımlar atarak çıkışa doğru yürüyordu. Antrenman bitmişti, oyuncular yavaş yavaş dağılıyordu. Ben de tam o sırada Robert Horry’e bir şey soruyordum.
Kobe o zaman 19 yaşındaydı. İkinci sezonunun içindeydi ve Lakers’ın yedek oyuncusuydu. Daha bir All-Star değildi, şampiyonluk kazanmamıştı, henüz bir ikon veya bir televizyon yorumcusu da olmamıştı. Bir kahraman ya da kötü adam değildi. Sadece “Kob”du o zaman. Lower Merion’dan gelmiş fiyakalı, karizmatik, çok akıcı İtalyanca konuşan ve oyunu birazcık Jordan’ı andıran genç bir çocuktu.
Tam zamanlı olarak Lakers yazan birkaç yazardan biriydim. Kobe ile birbirimizi daha yeni yeni tanımaya başlamıştık. Antrenman sonrası rutini olan şut çalışmasını bitirdiğini görmemiştim. Direkt çıkıp gidebilirdi. Ama bekledi.
“Bana ihtiyacın var mı?”
“Yok” dedim, “gerek yok” Genç dehaların da ara sıra dinlenmeye ihtiyacı vardır.
Kobe Bryant artık yok –bu satırları yazdığım sırada olayın şokunu hala iliklerime kadar hissediyorum, parmaklarım kararsız- ve hepimiz onunla olan anılarımız arasından seçtiklerimizle kendimizi avutmaya çalışıyoruz: Bizi heyecanlandıran atletik hareketleri, hepimize ilham kaynağı olan göz kamaştırıcı performansları, her birimizi etkileyen inatçı dayanıklılığı.
“Howard, bana ihtiyacın var mı?”