Hoop Dreams (1994)

NBA ile ilgilenen, oyuncuların hayat hikayelerine biraz olsun ilgi duyan herkes özellikle siyahi oyuncuların zor çocukluk ve gençlik öykülerine aşinadır. Aileyi terkeden baba, beş kardeşe tek başına bakmaya çalışan anne, her köşe başında peynir ekmek gibi satılan uyuşturucu ve senede üç-dört arkadaşının -ya da aile bireylerinin- çete kavgalarında öldürüldüğünü görmek, ve benzeri sahnelerle özellikle çocukluğu gettolarda (housing projects, kısaca projects diye geçer bu toplu konutlar) geçmiş oyuncuların biyografilerinde sıkça karşılaşmak mümkün. Tasvir edilen bu cehennemden kurtulabilmenin yollarından biri ise tabi ki -eğer yeteneğin varsa- basketboldur.

Filmimizin konusunu da benzer bir hikaye oluşturuyor. Hoop Dreams, Chicago’nun gettolarında büyüyen iki basketbola yetenekli siyahi çocuk üzerinden ilerliyor. Günün birinde NBA’de oynamak isteyen Arthur Agee ve William Gates bölgesel bir gözlemcinin tavsiyesi ile şehir dışındaki St. Joseph Lisesi’nin yolunu tutar. Isiah Thomas’ın da mezun olduğu bu liseden basketbol bursu alan iki çocuk da parlak bir gelecek vadetmektedir. Film boyunca ise onların iyi bir üniversiteden burs alarak NBA’e uzanma yolunda karşılarına çıkan sosyal, ailevi ve sportif sorunlarla nasıl mücadele ettiklerine tanık oluyoruz. Tanık oluyoruz diyorum çünkü bu film bir kurgu değil, bir belgesel.

Arthur ve William’ın hayatını 4 sene boyunca neredeyse 7/24 kameraya almış yönetmen Steve James ve ekibi. Üç saate yakın süren ama akıcılığıyla göz açıp kapatıncaya kadar biten film, 250 saatlik ham görüntü ve 7-8 yıllık bir emeğin sonucunda ortaya çıkmış. Çeşitli kritiklerden ve festivallerden ödüller alan film 1994 En İyi Film Kurgusu Akademi Ödülü’ne de aday olmuş.

Screen Shot 2014-11-25 at 22.15.18

Bir basketbolsever olarak rahatlıkla izlediğim en etkileyici filmlerden biri diyebilirim bu çalışma için. Çocukların ve ailelerinin hayatını son derece objektif bir bakış açısıyla ve doğal akışını bozmadan vermeyi başarıyor. Amerika’da lise basketbolunu, toplu konutlardaki şartları ve bu ortamda tutunmaya çalışan ancak genellikle dağılan aileleri, farklı sosyal katmanların çatışmasında çocuk halleriyle uyum sağlamaya ve tüm bu hengame içinde hayallerini ayakta tutmaya çalışan Arthur ve William’ı izlerken 90’lı yılların ilk yarısının en net resimleri zihninize kazınıyor. Kesinlikle edinin ve izleyin.

İnanıyorum ki bu filmi izledikten sonra aslında bildiğinizi, tam olarak anlayabildiğinizi sandığınız, ama gerçekte kültür farkı dolayısıyla empati kanallarımızın aslında sandığımız kadar açık olmadığı ilk paragraftaki hikayelere farklı bir gözle bakacaksınız. İyi seyirler.

Foto: imdb.com

Okan Yılmaz
@afkaramazov

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler