#BasketballCL’de beşinci haftanın panoraması

Beş dakikalık umut

Galatasaray, salı akşamı Iberostar Tenerife deplasmanından mağlup ayrıldı. Bu kadarı anormal ya da üzücü görünmüyor. Tenerife’nin kaliteli kadrosu iç sahada ortaya galibiyeti alacak kadar bir fark oluşturmakta zorlanmadı. Üzücü olansa Galatasaray’ın maç başını takip eden on beş dakikalık performansıydı.

Brock Motum’u hücumda aktif kullanarak, Motum’un da eşleşmelerine üstünlük sağlamasıyla maça iyi başlayan Galatasaray, Shermadini’ye giden pas kanallarını da iyi kapatıyordu. Ortada rekabetçi bir maç olacak gibiydi ancak sadece beş dakikalığına…

Tenerife cephesinde Marcelinho Huertas ve Tyler Cavanaugh’un oyuna girişi bütün dengeleri değiştirdi. Takip eden on beş dakikada skor 5-9‘dan 45-25‘e geldi. 40-16’lık skor gerçek bir dominasyonu, belki de iki takımın kadro kaliteleri arasındaki farkı anlatıyordu. Bu noktada ikinci çeyreğin çoğunu Alex Tyus, Johnathan Williams, Ayberk Olmaz uzun üçlüsünün en az ikisini aynı anda oynatarak geçirmek bir hayal kırıklığıydı. Galatasaray, kısa rotasyonunun sakatlıklarla daraldığı bir dönemde, kendisinden daha kaliteli bir takımı zorlamak veya yenmek için en değerli silahı coaching’i verimsiz denemelerle harcamıştı. Kolay top kayıplarının yanında sezon başından beri problemli savunma, ilk devrede ortaya çıkan tabloyu hazırladı.

İkinci yarıda Bakken Bears karşılaşmasından esintiler izledik. Yiğit Arslan, RJ Hunter, Daryl Macon triosu önderliğindeki geri dönüş yirmili sayılara kadar çıkan farkı yarıya indirebildi ancak Tenerife gerçek bir tehdit hissetmiş gibi görünmedi. Galatasaray savunmasının açığını Huertas ve eski dost Fitipaldo aracılığıyla her fırsatta yakalayan Tenerife, beş dakikalık umudun yeniden filizlenmesine izin vermedi.

Minsk’ten bir mesajınız var

Haftanın hikayelerinde de belirttiğim üzere Hapoel Holon – Tsmoki-Minsk mücadelesi C Grubu’nun kendi içinde bir eleme turuydu. İki takım da maça hak ettiği önemi mental anlamda verdi ve Minsk, eninde sonunda, gerçek bir mesaj galibiyeti aldı.

Hapoel Holon’un tamamı dışarıda, yay etrafında dizilen ve buradan tehdit yaratan beşinin bu noktada zor bir maç yaşayacağı daha ilk pozisyondan belliydi. Tsmoki-Minsk çembere giden oyuncuya köşe veya forvette bekleyen şutörlerden nadiren yardım gönderirken, oluşan close-out pozisyonlarındaki yüksek eforla da rakibinin üçlük yağmuruna başlamasına engel oldu. Holon cephesinde Tyrus McGee dışında potaya gitme ısrarı gösteren oyuncu da bulunmuyordu. Bu durumda İsrail ekibinin bir süre sonra faul alıp çizgiye gitme dışında bir opsiyonu da kalmadı.

 

Veremeenko, Cavars, Salash gibi kalıplı uzunlara karşı pota korumakta doğal olarak sorun yaşayan Holon, Rob Lowery’nin potaya topsuz koşan oyuncuları beslemesine mâni olamadı. Dünyadaki hiçbir savunma bir maçı potasında sayı görmeden kapatamayacağından Minsk savunmasının aldığı risk Isaiah Miles oldu. Holon’un şutör dört numarası, drive-and-kick oyununda kick’e asla izin vermeyen Minsk savunmasından sıyrılıp boş şutlar bulabildi ve iyi bir şut akşamı geçirdi. Ancak Miles’ın sayıları hesaplanmış risk dahilindeydi ve Koç Sukhavetski’nin kusursuz oyun planı, Belarus ekibinin iyi bir gününe de denk gelince çift haneli galibiyete yol açtı.

Savunmada ve hücumda Holon’un zaaflarını sonuna kadar afişe eden, kendi güçlü yanlarını da boyalı alanda ortaya koyan Minsk, ikinci yıldızı Kris Clyburn’ü devreye sokmaya gerek dahi duymadan tüm gruba mesaj veren bir galibiyete yürüdü.

Uzatmalar ve Brad Stevens, TOFAŞ’ı üzdü

Zorlu B Grubu’ndaki mücadelesini sürdüren TOFAŞ’ı yine uzatmalar üzdü. Bu sefer işin içine Brad Stevens da dahil oldu.

İlk çeyrek, maçın kalanından oldukça farklıydı. Sahanın daha iyi tarafı olan TOFAŞ, tepe ikili oyunu savunması dışında Dijon’a zor bir maç geçirteceğini anlatıyordu. Hücumda topu iyi paylaşan, potaya dikine giden Akoon-Purcell’i maç başında iyi kullanan TOFAŞ, rakibin savunma ribaundlarını almasına da izin vermeyerek tempo kontrolü konusunda dersine çalıştığını gösterdi.

İkinci çeyrek, Şampiyonlar Ligi’nde bu sezon izlediğim en kötü çeyrekti. On dakika sonunda skor 9-9 olarak gözükürken, iki takım da birbirinden basit hatalarla raydan çıktı. TOFAŞ devre boyunca on hücum ribaundu almış ama ikinci şans sayısı üretememişti. Dahası, serbest atış çizgisinden kullandığı atış sayısı da sıfırdı. İkinci yarıda bu konuda brifing almış olacaklar ki Sean Kilpatrick önderliğinde çok daha agresif bir TOFAŞ izledik. Öyle ki Bursa ekibi maçı 20 serbest atışla bitirdi. Büyük bölümü çirkin geçen mücadele eninde sonunda maç sonu oynama becerisine kalacaktı. Bu noktada TOFAŞ adına Kilpatrick ve Berkan Durmaz, Dijon adına David Holston sahneye çıktı. Sessiz geçirdiği maçın son çeyreğinden itibaren ipleri eline alan Holston, Berkan’ın 40. dakikadaki iki üçlüğüne karşı koydu. Holston’ın maçı uzatan ikinci üçlüğüyse Brad Stevens’ın kitabından bire bir alınmaydı.

 

1.67’lik dev adam, JDA Dijon’u uzatma periyodunda da taşıdı, bu sefer yaveri Axel Julien’i de ona yaptığı iki asistle işin içine kattı. Bursa’dan çıkan sonuç, üç maç sonu tek galibiyette kalan TOFAŞ’ı grupta Dijon ve Nymburk’un arkasına itti. Uzatma sonunda kaybedilen iki iç saha maçı, muhtemelen sezonun ahlarla vahlarla anılacak noktaları olacak.

Daha iyi takım genellikle kazanır

Haftanın panoraması turnuvanın iki popüler takımıyla son buluyor. San Pablo Burgos ve Dinamo Sassari, haftayı sırasıyla Happy Casa Brindisi ve Bakken Bears karşısındaki galibiyetlerle kapattı. Bu iki galibiyet, birbirine tarz olarak benzemese de ortak bir kalite paydasında buluştu.

Brindisi ve Bakken gibi iki inatçı ekibi ilk yarıda kıramayan Burgos ve Sassari, galibiyete giden yolda farkı üçüncü çeyreklerde yarattı. Kendi hızına yetişerek skoru dengede götüren Brindisi’yi üçüncü çeyrekte sekiz top kaybına sürükleyen Burgos, boyalı alanda da uzunları Dejan Kravic ve Jasiel Rivero’yu verimli kullanarak çeyreği 19-9 önde bitirdi, son çeyreğe 68-54 üstün başladı. Son çeyrekte gelen beş Burgos üçlüğü de ikinci yarıda toplam dokuz basket üreten Brindisi’nin dönüş umutlarına kibrit suyu döktü. Burgos üstünlüğü aldıktan sonra yüksek tempoyla farkı büyütürken, Sassari’nin yolu daha çetrefilliydi.

Bakken Bears, Sassari’yi tabiri caizse yularından çekerek ikinci çeyrekteki çift haneli dezavantajını QJ Peterson ve Tyler Ongwae’nin çabalarıyla mantıklı bir seviye indirdi. Üç sayılık atışlardaki başarısıyla önde kalan Sassari, üçüncü çeyrekte Spissu’nun bu departmanda devreye girmesi ve hücumda vites artıran top paylaşımıyla Bakken savunmasını alt etti. Burgos maçından farklı olarak, Aarhus’ta bir direnç gördük. Pota altında De’Shawn Stevens ile başlayan Bakken karşı saldırısı, Sassari’yi rayından çıkardı. İtalyan ekibinin kendi sahasında yaptığı top kayıpları bunun bir göstergesiydi. Özgüvenini yine de kaybetmeyen Sassari; Justin Tillmann, Jason Burnell gibi isimlerin soğukkanlı oyunuyla çember etrafından sayılar buldu, galibiyeti eninde sonunda hak etti.

Basketbol gelişigüzel olaylara – sözgelimi – futbola göre çok daha az yer veren bir oyun. Bir karşılaşmada daha iyi takım genellikle kazanır. Çarşamba akşamı da bu fenomenin iki örneğini, gidiş yolları farklı olsa da gözlemledik.

Haftanın panoraması ve öne çıkan olayları

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler