Russell Westbrook bu sezon MVP ödülünü alır mı almaz mı bilinmez. Hatta takımını playoffa sokamama ihtimali de var hala.Ancak bu onun, sezonun en etkileyici performansını gösterdiği gerçeğini değiştirmiyor. Sezona sakat başlayan ve sezon başını kaçıran Westbrook, özellikle Mart ayında öyle bir moda geçti ki NBA tarihinden bile özel bir yeri olacak bu formun.
Thunder bu sezon sakatlıklardan çok çekti. Daha sezon başında Westbrook ve Durant’siz başlangıç yapmak zorunda kaldılar. Durum böyle olunca da kurtlar sofrası Batı Konferansı’nda kendilerini anında playoff tablosunun dışında bulmaları da kimse tarafından yadırganmadı haliyle. Ancak iki oyuncu döndükten sonra da Thunder bir türlü istediği istikrarı yakalayamadı ve beklendiği kadar rahat bir şekilde playoff resmine giremedi. Bu da yetmezmiş gibi Durant bir kez daha sakatlandı.
Playoff yarışından özellikle iki ciddi rakibi vardı Thunder’ın. Geçtiğimiz sezon herkesi şaşırtan bir çıkış yaparak,beklenildiği gibi lotarya takımı olmaktan çok uzak olan ve son ana kadar playoffları kovalayan Suns,her ne kadar ritim sorunları yaşasa da hala ciddi bir rakipti. Ancak takasın son günü onlara büyük bir darbe vurdu. Thomas mı kalacak Dragic mi derken,biraz isteyerek biraz da ellerinde olmayan sebeplerden iki oyuncusunu da gönderip Bucks’ta çok iyi bir sezon geçiren Brandon Knight’ı kattı kadrosuna Arizona ekibi. Knight kötü oynamıyor ancak iki tane ilk beş oyuncusunun yokluğunu aratmayacak kapasitede bir oyuncu da değil tabii ki. O günden sonra Suns bu yarışta darbe alarak her gün biraz daha geride kaldı. Ancak öte tarafta fenomen Anthony Davis’in önderliğinde yükselişe geçen Pelicans,yüksek vitesteki performansına devam ediyordu. Dereceler çok yakındı ancak Thunder geçen senenin MVP’sini ve belki de NBA’in en iyi iki oyuncusundan birini kaybetmişti. Thunder için işlerin zora gireceğine şüphe yoktu. O günden itibaren 2 güzel şey oldu Thunder için.
Birincisi,takasın son gününde Jazz,mutsuz Enes’i adeta hiç karşılığında Thunder’a sundu. Özellikle hücumda katkısı bidondan hallice olan Perkins’in yerine gelen temsilcimiz, kendini gösterme moduna girip doğru ortamı da bulunca bir anda takımda önemli bir yere geldi. Enes Thunder’da 17,2 sayı 10,5 ribaund 1,3 asist ortalamaları yakaladı. Özellikle Westbrook ile yakaladığı uyumla OKC hücumlarına akıcılık kattı. Sırtı dönük oyunuyla Thunder’ın hücum repertuarına belki de franchise tarihinde hiç kullanılmayan bir ekleme yaptı.Ancak asıl dengeleri değiştiren gelişme Westbrook’tan geldi.Westbrook, adeta ‘saçmalık’ moduna geçti. Durant’siz playofflar çok zor diyenlerin aksine saldırdı. ‘Kötü çocuk’ imajından dolayı ona biraz da yan gözlerle bakan ve her fırsatta eleştirenlerin aksine sırtına aldı taşıdı Thunder’ı.
Durant’siz 15 maça çıktı Thunder. Bu 15 maçta 10 galibiyet ile .666 galibiyet yüzdesi yakaladı takım. Thunder’ın bu dönemden önceki yüzdesi ise 0,545’ti. Bu 15 maçta sadece 5 maçta 30 sayının altına düştü Westbrook. 20 sayının altına ise hiç düşmedi. Tam 9 kez triple double yapma başarısını gösterdi. Bu 15 maçta yakaladığı ortalamaları ise şu şekilde; 31,5 sayı 11,4 asist 10 ribaund. Mart ayının başından beri triple double ortalamalarıyla oynuyor Westbrook. Bu dönem içerisinde, bütün sakatlıklar yetmezmiş gibi bir de Ibaka’yı kaybetti Thunder. Arada kısa dönemlerde Enes ve Adams’ı kaybetti. Ama Westbrook es vermeden devam etti takımı sırtlamaya.
En son Nick Collison’ı da kaybetti Thunder. Ancak dün geceki maçta yine bir triple double ile takımını Heat karşısında galibiyete taşıdı Westbrook. Şu anda Batı’da 8. sıradalar ve Batı için önemli sayılabilecek 2,5 maçlık bir avantajları var Pelicans’a karşı. Westbrook bu çılgın moddan ne zaman çıkar bilinmez. Playofflara kalsalar bile olası Warriors eşleşmesinde kaç maç kazanabilirler bilinmez. Ancak bir şey var ki,inkarı mümkün değil. Bu senenin en özel adamı Westbrook. Belki hiçbir zaman Curry gibi herkes tarafından kabul edilen bir Beyaz Şövalye olmayacak.Ancak Westbrook’un zaten Kara Şövalye olmayı tercih edeceğini varsaymak da çok yanlış bir çıkarım olmaz sanırım.
