2015-16 sezonunda ULEB Eurocup’ı müzesine götürerek Türkiye basketbolunun en büyük başarılarından birine imza atan Galatasaray Odeabank’ın kaptanı Sinan Güler, kupa yolculuğunu Socrates dergisine anlattı.
Strasbourg’a karşı Fransa’da oynanan ilk maçı 66-62 kaybeden ancak Abdi İpekçi’deki ikinci ayak karşılaşmasını etkili bir oyunla 78-67 kazanıp kupaya uzanan sarı kırmızılıların kaptanı, ikinci maçın başını “Maçın benim için en farklı noktası sahaya çıktığımız andı. Hava atışına 90 dakika kala tribünlerde 5000 kişi vardı. Herhalde 2010 Dünya Şampiyonası’ndan beri ilk defa böylesi bir heyecan yaşadım. Isınma süresi boyunca bacaklarım titriyordu.” diye betimlemeyi tercih etti.
Abdi İpekçi’deki o karşılaşmayı “Hava atışı sırasında ‘Bu maç her şekilde kazanılacak ve bunun için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım’ diye düşünüyordum… Deplasmandaki karşılaşmada bir kapı vardı, açamamıştık. Bu kez o kapıyı tekmeyle kırmak gerekiyordu. Burada onu yaptık.” ifadeleriyle özetleyen Sinan, Fransa’da oynanan ilk ayakta Stephane Lasme ile yaşadıkları ilginç bir olaya da yazısında yer verdi.
“Strasbourg’daki maçta bir mola çıkışı, kendime olan sinirim had safhadaydı. Lasme’nin yanına gittim, faul atacağız sanırım o esnada. Dedim ki: ‘Bana bir tokat at, kendime gelmem lazım!’ Önce anlamadı ama açıklayınca okkalı bir tane çaktı suratıma, tereddüt etmedi. Hatta ‘Daha lazım mı?’ diye sordu. ‘Hayır, iyi geldi’ dedim ve devam ettik.” şeklinde bu ilginç anısını okuyucularla paylaşan Sinan, son olarak kupayla olan yakın ilişkisini de kelimelere dökmeyi ihmal etmedi.
Bu konuyla ilgili “Maç biter bitmez ‘İhale falan yok, kupa bende kalacak!’ dedim. Bunun tartışmaya açık olmadığını net bir şekilde belirttim. Elimde kupayla çıktım, eve gittim, beraber üstümüzü değiştirdik… Kupayı da alıp Galatasaray Cemiyeti’ne geçtik sonra. Ama bir yandan gözüm hep kupada. Çünkü o sırada taraftarlar da yöneticiler de kupayla olmak istiyor. Ben de hep hazır durumdayım; kupa çok uzaklaşırsa müdahale edeceğim!… [Kupayı] Evime götürdüm, birlikte uyuduk. Sabah uyandığımda da tekrar tekrar baktım. Hatta kupayla kahvaltı bile edecektim ama yorgunluktan yapamadım.” ifadelerini kullana Sinan, samimi üslubu ile bir şampiyonun hislerini bu şampiyonlukları sadece tribünden izlemekle yetinenlere anlatmış oldu.
Bu yazının tamamını Socrates dergisinin Haziran sayısında bulabilmeniz mümkün.