4+1 = 5+0

Sezon iki takım hariç tüm takımlar için biti. Ikinci lig’den yükselen takımlar da belli oldu. Herhangi bir olağanüstü durum olmazsa – ligden çekilme gibi – gelecek sezon Beko Basketbol Ligi’nde mücadele edecek 16 takım ortaya çıkmış oldu.

Takımlar gelecek sezonun planlamasını yapmak istiyorlar; ancak kendileri için çok önemli bir konu olan yabancı sınırı ile ilgili net bir karar alınmış değil. Klüplerin bu alanda federasyona büyük bir baskıları bulunmakta. Klüplerin büyük kısmı 5 yabancının aynı anda sahada olabilmesinden yana, bunun yerli oyuncu piyasasındaki anlamsız şişmeyi önleyebileceğini düşünüyorlar.

Federasyon ise Türk oyunculara pozitif ayrımcılık uygulamazsa kamuoyundan tepki gelebileceğinden endişe ediyor.

Federasyonun vermesi beklenen 2 olası karar var. Ya 4+1 diyecekler ve sahada mutlaka bir Türk oyuncu bulunma zorunluluğu getirecekler ya da 5 + 0 ile tüm yabancıların aynı anda sahada olmasına izin verecekler.

Biraz daha geniş baktığımızda oyuncu gelişimi ve süre alma açısından bu iki kuralın birbirinden pratikte pek farkı olmayacaktır. Oyuncular 40 dakika boyunca sürekli sahada kalamayacaklarından ilk 5+0 kararı durumunda bile sahada bir Türk oyuncu bulunması bir şekilde gerekli olacaktır.

Çok süre alan bir oyuncu 32 dakika forma giyse ve geriye kalan 8×5 = 40 dakika yine Türk oyuncular tarafından paylaşılır durumda olacak. 4+1 kuralında da yine aynı şekilde sahada kalan Türk oyuncu süresi 40 dakika olacak.

Bu durumda şekilci hareketlerden vazgeçip yabancı ile kuralı mümkün olduğunca genişletmek ve daha da önemlisi 21 yaş altında olan oyuncuların oynama sürelerine göre takımlara ödül uygulamasına gitmek gerekir. Örneğin normal sezonda maç başına 10 dakikanın üzerinde süre alan 21 yaş altı oyuncu başına klübe 125.000 USD gibi bir ödül konsa düşük bütçeli takımlar genç oyunculara süre verme konusunda daha istekli olurlar.

Futbolda PTT 1. Lig’de buna benzer bir uygulama şu anda yürürlükte ve takımlar “zorla” da olsa genç oyunclarına para ödülü için bu şansı veriyorlar.

Özetle 4+1 ve 5+0’ın birbirinden farkı yok, uzun vadede atılım yapmak istiyorsak genç oyuncu primini devreye sokmamız gerekiyor.

5 YORUMLAR

  1. Öncelikle Can kardeşim,var olan önemli bir soruna yönelik çözüm önerisi geliştirmen kesinlikle takdire şayan.. ona daha sonra geleceğim..

    şimdi, 4+1 kesinlikle 5+0’a eşit değildir. Yaptığın hesabın “Çok süre alan bir oyuncu 32 dakika forma giyse ve geriye kalan 8×5 = 40 dakika yine Türk oyuncular tarafından paylaşılır durumda olacak. 4+1 kuralında da yine aynı şekilde sahada kalan Türk oyuncu süresi 40 dakika olacak.” hiçbir geçerliliği yok basketbol sahasında. Bunun içeriğini çok açmayacağım, azıcık dikkatli düşündüğünde sen de farkedeceksindir. Bunu daha çok kendini ikna etmek için geliştirdiğini, en azından öyle bir yöne evrildiğini söylemeliyim..
    bir sorunu çözmenin yolu, o sorunun nedenlerinin doğru bir şekilde analiz edilmesinden geçer.. öncelikle sorun ne buna bakalım;
    1- kulüpler açısından;
    & yerli oyuncu fiyatları çok yüksek,
    & avrupa’da yabancı sınırlaması olmayan kulüplerle rekabet edemiyoruz,
    &yerli oyuncular çok rahat,kendilerini geliştirmiyorlar

    2-genel olarak oyuncular ve belli basketbol çevreleri açısından;
    & bu ülkede türk oyunculara yeterli değer verilmiyor
    & ülkede yıldız oyuncu yetişmiyor
    & yabancıların parası zamanında ödenirken,bizimkiler sürekli es geçiliyor
    & ne olacak bu milli takımın hali….vs

    Baktığın zaman beklentiler ve tespitler arasında uçurum var…
    Ben kendi görüşümü belirtiyorum: ülkede görece yüksek ücret alan oyuncu sayısı 6-8 oyuncuyu geçmez. bu frekanstaki oyuncular da yüksek bütçeli takımlar arasında paylaşılıyor zaten. siz hiç bir Anadolu kulübünde yüksek ücret alıyor denilen bir oyuncuya rastladınız mı? hayır. aksine varolan sözleşmelerdeki taahhütlerin bile yerine getirilmediğini ve birçok oyuncunun kulüplerden alacaklı olduğunu bilmeyen yoktur..

    Avrupa meselesine gelince; sınırsız yabancı serbestliğini en çok savunan kişilerden Ergin Ataman; 2 yabancıyla final four oynadığı zamanları unutmuş gibi davranıyor.. hadi diyelim ki dönem değişti; yabancı oyuncular koçlar ve başarı için daha rahat bir özne; genç oyuncuyu oynatma derdin yok; bir tane çok iyi yetenek çıkar, onu oynatırım, ona yatırım yaparım bana yeter mantığına döner iş, ki bu milli takımlar için büyük bir tehlike arz ediyor ( stoykov’lu bulgar takımına dönersek şaşırmam)..

    bir diğer mesele altyapılardan yıldız oyuncu çıkmıyor safsatası. yıldız oyuncu türkiye gibi sadece günlük başarılara endeksli bir ülkede zaten anca 7-8 yılda bir çıkar. biz bırakın yıldız oyuncuyu, takımında faktör olacak oyuncu bile çıkaramıyoruz üstyapıda.. 2003 senesinden itibaren bütün altyapı turnuvalarına bakın Türkiye hep en yukarılarda. bu turnuvalarda kendi jenerasyonlarında istisnasız her turnuvada en iyiler arasında gösterilen oyuncularımız oldu.( kendi jenerasyonunda yukarılarda olup bir türlü istenen noktaya gelemeyen en az 40 oyuncu sayabilirim şu an) ama bir türlü beklediğimiz olmadı. elimizde takımına belli bir düzeyde katkı veren oyuncu sayısı nba olanlar hariç 3-5 ile sınırlı…

    bu konuda sanırım en iyi örnek Cenk Akyol olacak.. Kendisini yıldız takımdan beri düzenli bir şekilde takip etmiş olarak söyleyebilirim ki Cenk 86-87 jenerasyonun tartışmasız en iyi sg’ı idi. hatta bazı turnuvalarda 1 numara bile oynadı. Şu an aynı takımda oynadığı Marko, Tepiç, Podius, Gecevicius, Casspi, Ohayon, Belinelli, Gallinari,Vitali, Datome, Verginis, Batum, Rodriguez, Kalnietis, Tripkoviç, Klobuçar, Stipçeviç, Kalve, Llull, Ribas, Suarez,…

    Cenk Rodrıguez ile birlikte jenerasyonunun en önemli guard duosu olarak gösteriliyordu. geri kalan isimlerden, Belinelli dahil hepsinden daha yukarıdaydı bütün değerlendirmelerde. Atletizm ve ayak çabukluluğu tek sorunu olarak görünüyordu. İyi de başladı cenk üstyapıdaki kariyerine . az da olsa süre almaya başladı Mahmuti efesinde. Sonraki sezon altyapıdaki gözalıcılığı biraz daha süre almaya başlamasını sağladı.(bknz bulleriyi darmadağın ettiği Milano maçı) ve nba draftında seçilmesi ile iyice dikkatleri üzerine çekti. Sonra 2006 izmir ve 2006-2007 sezonunda Cenk ilk beşte efes’te ve 28 dk süre alıyordu ve gayet iyi iş yapıyordu. Sonra birkaç nba maçı için takımla birlikte abd macerası ; hop cenk kadro dışı, sebep sözde disiplinsizlik.. Aynı anda Belinelli Climamio’da yüzde 30’la şut atmasına rağmen her maç istisnasız 32-33 dk sahada. Hatta ergin ataman hatırlayacaktır, o sene climamio’nun başına geçtiğinde Belinelli’nin süresini kısar gibi olduğunda nasıl bir tepkiyle karşılaştığını. Çünkü onlara göre Belinelli onların geleceğiydi ve bazı basit nedenlerden dolayı (kötü şut tercihleri, başıboşluk, şımarıklıkvs) harcanmasına izin verilemezdi.

    bizde ise oyuncu yetiştirmek zor, harcamak oldukça kolay. hemen “bak nasıl da şımardı,altında Ferrari var,kızlarla takılıyor gibisinden alakasız saçma sapan ithamlar.. cenk o olaydan sonra Avellino’ya gidene kadar hiç kendine gelemedi, özgüvenini kaybetti. sonra sarıca ile birlikte tekrar hafiften toparlanır oldu. Ve şimdi atamanla birlikte 15-16 dk sürede takım organizasyonu sonucu köşede şut atmayı bekleyen bir oyuncuya dönüştü. dikkat edin cenk’in 2 sayı ortalaması 2 senedir epey düşük, sebebi basit, cenk eğer sürenin bitmesine 5-6 saniyeden fazla varsa topu guarda verip köşesine çekiliyor, 5 saniyeden az süre varsa ancak topu yere vurup driplinge başlıyor ve genelde de süre darlığından dolayı kötü tercihlerle hücumu sonlandırıyor. halbuki cenk altyapılarda topu yere vurabilen, saha görüşü olan, ikili oyun oynayabilen çok yönlü bir oyuncuydu. Yukarıda cenk’in jenerasyonundan bazı isimler vardı, cenk hangisinden daha iyi bir kariyer yapmıştır diyebiliriz, belki Klobuçar ve Kalve’den,o kadar….
    Cenk’i niye yazdım, çünkü bana göre Cenk, sakatlanmadan önceki haliyle ersan ile birlikte İbrahim kutluay’dan sonra öne çıkan tek yıldız oyuncu potansiyeliydi(şimdi de cedi ve Furkan korkmaz’ı aynı potansiyelde görüyorum)..

    – oyuncu üst yapıya çıktığında antrenörlerde ve genel olarak bizde şöyle bir bakış açısı var. oyuncu üstyapıda oynamak istiyorsa çok sıkı savunma yapmalı, çok şut kullanmamalı, fazla şımarmamalı, saygılı olmalı vs. Ya arkadaş bir durun hele, bahsettiğiniz kişi 18-19 yaşında. Başka ülkeler ki buna İtalya, ispanya, Fransa dahil oyunculara altyapıdaki özelliklerini üstyapıya çıkarmaları için teşvik ederken biz onlardan onları yıldız yapan özellikleri bırakmalarını istiyoruz. Altyapıda belli özelliklerinden dolayı pohpohladığımız oyuncuyu bu kez aynı özelliklerinden dolayı yerin dibine sokuyoruz.. tam ülkemize özgü bir durum..(savunma yapmasınlar,tembellik yapsınlar demiyorum ama insanlardan yapamayacakları şeyleri isterseniz eliniz boş kalmaya mahkumdur)

    – yerli oyuncu fiyatları çok yüksek deniyor. buna az da olsa katılıyorum ama bunun sebebi çok net; piyasada oyuncu dolaşımı çok az. Piyasada dediğim gibi büyük takımlara kapağı atabilen oyuncu sayısı 8-10 tane ve de bunlar görüşme yaptıkları takımların bütçeleri oranında menajerleri aracılığıyla ücret pazarlığı yapıyorlar.

    – Avrupa’da diğer kulupler rekabet edemiyoruz iddiasına gelince.. iddia ediyorum ergin ataman’a arroyo, sponoulis ,markoishvili, khryapa, tomiç beşini verin. bankta da aynı oyuncular olsun , kritik maçlarda yine 7-8 oyunculu rotasyon kullanır. Fakat Avrupa şampiyonu elindeki her oyuncudan belli oranda katkı alarak olunuyor.başka türlü değil. yarın yabancı sınırlaması serbest olsa ataman’ın veya diğer kulüplerin final four oynayacağını kim garanti edebilir. yabancı sınırlamasının çok öncesinde kulüplerimizin ve bizlerin zihniyetinde halledilmesi gereken noktalar var. bunlar halledilmediği sürece topla all-euroleague takımlarını yine boşuna…(bu arada ergin ataman aydın örs’ten sonraki en iyi ve beğendiğim tek koçtur)

    – Yerli oyuncular çok rahat ,çalışmıyorlar iddiası; buna katılıyorum ama 24-25 yaşından sonraki oyuncular için. daha alt düzeydeki oyuncular iddia edildiği gibi hiç de rahat değiller aksine sürekli ateş toplarıyla dans ediyorlar. Belli düzeydeki oyuncuyu alıyoruz, yeteneklerini törpülüyoruz,baskı altında tutuyoruz sonra oyuncular çok rahat çalışmıyor. oyuncu da bakıyor belli bir yaştan sonra özgüveni kayboluyor, kendini motive edecek herhangi bir şey bulamıyor ve kariyerinin sonuna kadar belli bir çizgide sürdürüyor kariyerini. Bu çizginin dışına çıkan bildiğim iki oyuncu var: kerem gönlüm ve bourisis. belki kg basketbola geç başladığı için basketbola hep aç kaldı. öyle olmasa bile oldukça az belli bir yaştan sonra öne çıkabilen oyuncu sayısı..

    Yazı biraz uzadı sanırım. aslında söylenecek çok fazla şey var. şimdilik toparlayarak bırakıyorum. Ben normal şartlar altında oyuncu havuzunun değerlendirilebileceği altyapısı sağlam projeler eşliğinde yabancı serbestliğine karşı değilim. Türk basketbolunun şu anki yapısı kesinlikle 5+0 veya sınırsız yabancıyı kaldırabilecek durumda değil. Bizim ülkemizde proje üretenlerin her zaman yaptıkları net bir hata var. önce projeyi uygulamaya geçir, altyapıyı daha sonra hazırlarsın ya da bizdeki haliyle oluruna bırak su akar yolunu bulur. Bir proje üretirken bir kere de altyapı bu sisteme uygun mu diye düşünmeyi akıl edin ey toplum mühendisleri…

  2. Öncelikle cok güzel bir yazi ve cok güzel bir yorum olmuş teşekkürler. dediklerinize ayni şekilde katiliyorum ve şöyle bir soruyla devam etmek istiyorum ?

    Acaba Türk oyuncular alt yapıdan A takıma geçişlerinde profesyonel bir destek mi almalı ? yada bu konuda takimlarimizda bir eksiklik mi var ?
    Sizinde bahsettiğiniz gibi altyapılarımızda, avrupada kendi yaş grubunun en değerli oyuncuları bulunuyor. ancak A takima geçtiklerinde ayni basariyi getiremiyorlar. aralarından sadece 2-3 tanesi sıyrılabiliyor. acaba geçişteki profesyonelliği yürütemiyorlar mi ? bu konuda destek göremiyorlar mi ? sonuçta artık taninan bir basketbolcu ve artan bir şöhrete sahip olmaları tabiki de bide maddi açıdan daha özgür oldukları için, basketbola odaklanma ve motivasyon eksikleri mi oluyor ?

    Bilmiyorum bana katılır misiniz ama kendi çevremde gözlemlediklerim bunlar oldu.

    Saygılarımla

    • teşekkürler öncelikle;
      bahsettiğin profesyonel destek önerisini sonuna kadar destekliyorum.şu an liglerde bünyesinde profesyonel mentör bulunduran kuluplerin tam sayısını bilmiyorum ama çok fazla olmadığına eminim.bununla birlikte oyuncular bireysel olarak mentörlerden veya diğer kanallardan profesyonel destek alabilir. herkes hatırlayacaktır türk basketbol tarihinin en utanç verici turnuvası olan 2005 avrupa şampiyonasını( herkes birbirini tiksindirici şekilde suçlamıştı)…o turnuvada bizim kafilede ya hiç mentör yoktu ya da sadece Turgay Biçer vardı eğer yanılmıyorsam. kimbilir zamanında oyuncular doğru bir şekilde yönlendirilseydi her şey çok farklı olabilirdi ki bahsettiğimiz oyuncular hidayet,mehmet,mirsad,ibrahim,hüseyin gibi üst seviye oyunculardı.. lebron james’in hala profesyonel yardım aldığı biliniyorken ülkemizde özellikle görece buhranlı dönemlerden geçen oyuncuların bu yola başvurmaması gerçekten ilginç..

  3. Merhaba,

    Oncelikle uzun ve derinlikli yorumlariniz için teşekkürler.

    Bildiğiniz gibi yabancı oyuncu kararı açıklandı ve federasyon 5+0’dan yana tavrını koydu. Takımlar yüksek ihtimalle aynı pozisyonu bir yerli bir yabancı ile doldurmayı planlayacaklardır. Yabancı dakikaların çoğunu alırken yerli oyuncu da yabancının fiziksel durumuna, formuna göre süre bulacaktır.

    Bütçesi düşük olan takımlar için bu bir avantaj. Yerli rotasyonunda sadece Türk pasaportu taşıdığı için fazladan ücret talep eden oyuncular yerine aynı işi daha az paraya yapacak yabancılar takımlara monte edilecektir. Her ne kadar Türk oyuncu piyasasındaki fiyatlar bir anda düşmeyecek olsa da talep azaldığı ve arz da sabit kaldığı için fiyatlara bunun yansıyacağını düşünüyorum.

    Genç oyuncuların alt yaş gruplarında başarılı olup yukarı çıktıktan değerlerinin azalması konusuna gelince bunun bence 3 ana sebebi var:

    1) Akdeniz ülkesi olduğumuz için gençlerimiz kuzeydeki ülkelere daha erken gelişim gösteriyorlar. Eğer erken gelişim gösteremiyorsak da gençlerimizi “küçültüyoruz” Bu yaş gruplarında 1 yaşın bile büyük önemi var. Tüm oyuncular gelişimini tamamladığında dengeler oturuyor.

    2) Yetenekliyiz ve bu yetenekleri bulma konusunda zorlanmıyoruz. Başarılı olmaya aday oyuncularımız bu işi spor klüpleri aracılığı ile yapıyorlar ve yetenekleri ile bir noktaya kadar geliyorlar. Yeteneği fiziksel sıçrama ile bir araya getirecek üst yapılarımız yok. Kazanmaya çok odaklıyız ve gençleri sahaya sürme konusunda tereddüt ediyoruz. Bu tereddütü hisseden oyuncu da geri adım atıyor ve rol oyuncusu olarak hayatına devam ediyor.

    3) Bahsettiğiniz mental eşik. Diğer bir deyişle “yırttım” duygusu. Bir oyuncu yıldız olmadan önce de para kazanacak konuma geliyor ve birkaç senelik kontrata attığı imza onun hayatını kurtarmış oluyor. Bu noktada merdiveni tırmanmak için zorlamak yerine genç yaşta keyif çatmayı tercih eden çok oyuncumuz oluyor. Hidayet veya Mehmet yeteneklerini çalışma ile birleştirecek zihinsel olgunluğa sahip olmasalardı onlar da Cenk ve Ender gibi hayatlarını bu topraklarda mutlu bir şekilde geçireceklerdi. Kendilerini yeterli görmediler ve kendilerini en üst seviyeye çıkaracak çalışma disiplinine sahip oldukları için o seviyeye çıktılar.

    Şimdi ne olur diye düşünürsek; geçtiğimiz sezon klubünde rol oyuncusu olarak 25 dakika civarında süre alan ve 200.000 dolar civarında kazanan bir Türk oyuncu kendini geliştirmezse bu sezon 200.000 dolar alan ve 10 dakika süre alan bir Türk oyuncuya dönüşür. Bir sonraki sezon takımlar 10 dakika oynamış oyuncuya 200.000 dolar vermeyeceklerdir ve bu sefer aynı oyuncu kendini geliştirmezse 125.000 dolar kazanır duruma gelecektir. Daha fazla kazanmak isteyen, sahada süre ve rol almak isteyen oyuncu artık pasaportuna değil kendine güvenmek zorunda.

    • söylediklerine genel olarak katılıyorum can..3. maddeye ekleme veya ayrı bir madde ekleme olarak düşünebilirsin söyleyeceklerimi.
      – kolej mezunu bir abdli yabancı bir ülkeye gelir gelmez nasıl oluyor da hemen takımın tartışmasız lideri haline gelebiliyor.bunun cevabı yalnızca yerli genç oyuncunun rahatlığı,tembelliği veya parasal tatminiyle açıklanmamalı: ülkemizde sporcu yetiştiriciliği ekseninde ciddi eksiklikler var…
      – cenk ve ender örneklerini vermişsin yukarıda ve mutlu mesut yaşadıklarını söylüyorsun. cenk ve ender’in mutlu mesut yaşadıklarını kesinlikle düşünmüyorum. Cenk ve Ender belli açılardan tabiki oldukça eksikler ama bu biraz da sorumluluk ve güven meselesi.Ender’in avrupa’da olimpia, tau ve panionios’ da geçirdiği bir sezon vardı. keza cenk’in avellino’daki sezonu.. ender’in özellikle olimpija’daki oyunu ve özgüveniyle ülke insanının gözündeki ender imajı arasında dağlar kadar fark vardı. bizde ne yazık ki oyuncuya güven aşılama pek görülen bir şey değil.bakın final serisi oynanıyor ve cenk en ufak hatasında hemen kenara geliyor. ömer onan’ı hatırlayın, efes’te özellikle son sezonunda ne yaparsa yapsın kendini mahmutiye kabul ettiremedi. risk aldı,daha az paraya fenerbahçe’ye geldi ve aydın örs’ün takımında maç başına 32 küsür dakika 12-13 top ve zaman içerisinde ortalama üstü bir hücumcuya dönüştü…
      -diyebilirsin ki cenk ve ender o zaman yurt dışında neden oynamaya devam etmediler.bunun sebebinin %40’u senin bahsettiğin para mevzuları, %60′ cesaret eksiklği ve risk alamama…

      aslında burada birçok mesele var konuşulması gereken ve bazen bunları birbirine karıştırabiliyoruz ya da bir noktaya odaklanırken diğer faktörleri gözden kaçırabiliyoruz. ben açıkçası 5+0’ın mantığını tam olarak kavrayabilmiş değilim. euroleague takımlarının işine yaradı diyemiyoruz,yerli oyuncuların işine yaradı diyemiyoruz, sanki biraz orta sıra takımların transfer politikalarına etki edecek gibi. onlar da umarım düzenli bütçe hazırlama konusunda bizleri şaşırttırlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler