Son şampiyonun EuroLeague sezonu mercek altında: Vites arttırma zamanı!

Olumsuzlar

Fenerbahçe Doğuş adına sezonun en büyük hayal kırıklığı Jason Thompson. Hiç alışık olmadığı bir basketbol kültürüne, hem de Çin’de oynadıktan sonra, alışmasının zaman alacağını tahmin etmek zor değildi ancak geçen sürede Thompson elle tutulur bir gelişim göstermek bir yana, sahada kalmayı dahi beceremez duruma geldi. Savunma yaparken ellerini bu kadar çok ve yanlış kullanan bir oyuncu görmemiştim. Temel savunma bilgisinin eksik olduğunu biliyorduk fakat aylarca Obradovic’le çalışıp, hala kollarını silindiri içinde yukarı kaldırmayı öğrenememiş olması en hafif tabirle komik. Çaba göstermediğini söylemek haksızlık olur. İstekli oynuyor, faydalı olabilmek için çaba sarf ediyor ancak defalarca uyarılmasına rağmen hala aynı saçma sapan faulleri yaptığı için kendine inancını, öz güvenini de yitirmiş durumda. O sebeple de en sevdiği orta mesafe şutları bile sokamaz hale geldi. Hücumda top aldığında doğru pas kanalına bakmayı öğrendi sadece. Hala yeteneklerinin Fenerbahçe hücumuna boyut katabileceğini düşünüyorum ama sahada kalamadığı, savunma yapmayı öğrenemediği sürece bunun hiçbir önemi yok. Eğer Zeljko Obradovic de ona olan inancını kaybederse, Fenerbahçe’de bir uzun takviyesi olabilir. Takımda kalmak, oynamak istiyorsa acilen temel savunma hamleleri konusunda gelişim göstermesi şart.

Fenerbahçe Doğuş (@FBBasketbol)
Fenerbahçe Doğuş (@FBBasketbol)

 Bobby Dixon, uzun süren sakatlık sonrası takıma yeni yeni girmeye başladı. Bobby’nin 34 yaşında olduğunu ve yıllardır hayli ağır yükler omuzladığını da düşünürsek toparlanmasının belli bir süre alacağını kabul etmemiz gerekir. Hatta onu buraya yazmak belki de büyük bir haksızlık da sayılabilir. Ne olursa olsun, Fenerbahçe’nin iyi bir Bobby Dixon’a çok ihtiyacı var ve şu an o görüntünün çok uzağında. Fenerbahçe’nin, onun atacağı üçlükten ya da skordan çok topa baskısına, mücadelesine, takıma kazandırdığı ritme ihtiyacı var. EuroLeague şampiyonu takımın kimliğini tanımlayan unsurlardan bir tanesi kesinlikle Bobby Dixon’ın rekabetçiliğiydi. Üst düzey bir savunmacı olmasa da Avrupa’nın en değerli guardlarına karşı gösterdiği direnç, yaptığı baskı, kolay geçilmemesi, mücadelesi, ribaundlar için harcadığı çaba sizlerin de hala akıllarındadır. Fenerbahçe’nin o isyan eden adama ihtiyacı var. Kevin Pangos üst üste basketler atıp, asistler yaptığında gerekirse işi kişiselleştirip “Hop sen ne yapıyorsun?” diyecek; Brian Roberts alev aldığında sakız gibi yapışıp onunla “kavga edecek” Bobby Dixon’a… Karakter olarak o ateşi sahaya yansıtacak başka bir kısa oyuncu yok Fenerbahçe’de. Umarım Bobby kalçasındaki ağrılardan kurtulup hızlı şekilde toparlanır. Rolü ve dakikası azalsa dahi sağlıklı bir Dixon, Obradovic’in elini çok güçlendirir.

 Yunanistan formasıyla iyi bir EuroBasket geçiren Kostas Sloukas, Fenerbahçe formasıyla son derece istikrarsız bir performans gösteriyor. Yunan oyun kurucunun çok iyi oynadığı, resital verdiği maçlar olduğu gibi tümüyle rakibe çalıştığı karşılaşmalar da gördük. Bazı oyuncular iyi gününde tek başına maç alır, kötü gününde tek başına maç verir. Fenerbahçe gibi elit seviye bir takımda hiçbir oyuncunun böyle bir hakkı olamaz. Hele ki bu seviye bir takımın taşıyıcılarından biriyseniz performans aralığınız bu kadar geniş olamaz. Topu teslim ettiğiniz, düzeni emanet ettiğiniz oyuncunun mutlaka performans tabanının bile belli bir seviyenin üzerinde olması gerekir. Onun afallaması bütün takıma yansır, herkesin ritmini bozar. Sloukas’la ilgili problem de tam olarak bu. Özellikle maçın ritmini kontrol edeceğim derken topu çok fazla elinde tutup Fenerbahçe’nin set temposunu düşürerek yer yer büyük zarar veriyor. Maç başına 5.6 ile EuroLeague’in en çok asist yapan dördüncü oyuncusu olmasına rağmen, bazen asist olacak pası vermeye o kadar odaklanıyor ki 20 saniye boyunca topun hiç hareket etmediğine şahit olabiliyoruz. Oyun sıkıştığında öne çıkmak, sorumluluk almak istiyor fakat bire bir yetenekleri çok gelişkin olmadığı için karar hataları, top kayıpları, zorlama penetrelerle kırılma anlarında rakibin eline oynayabiliyor. Halbuki Kostas’ı değerli kılan şey, kendi yapmak istediğini değil de pozisyonun gerektirdiğini yapabilmesi, yeri geldiğinde topu (sahneyi) doğru oyuncuya bırakabilmesiydi. Wanamaker’la biraz daha uyum içinde, aynı frekansta oynamaya çalışırsa hem kendi verimi açısından hem de takımın selameti açısından çok daha hayırlı olacaktır. Savunma konsantrasyonu da normal Sloukas standartlarının altında. Çok iyi oynadığı maçları, genel olarak istatistiklerinin iyi olduğunu kabul etmekle birlikte, beklentinin henüz altında kaldığını düşünüyorum.

 İstikrarsızlık demişken Marko Guduric’e küçük bir parantez açalım. Zeljko Obradovic onun fiziksel avantajlarından faydalanmak için zaman zaman önemli süreler veriyor. Hatta ne yapabildiğini görebilmek adına onu top yönlendiricisi olarak dahi kullanıyor. Bazı sekanslarda o kadar güzel paslar veriyor, o kadar doğru oynuyor ki “Acaba düşündüğümüzden daha iyi oyuncu mu bu adam?” diye düşünüyorsunuz. Bir çeyrek sonra da felaket karar hataları yapıp saç baş yolduruyor. Kısıtlı bir rolü olduğu için Fenerbahçe’ye hasar verdiği elbette söylenemez. Yaptığı her olumlu iş bu takım için ekstra katkıdır. Ancak günün sonunda seviye atlayıp, sonraki sezonlarda daha büyük roller almak istiyorsa çılgınlar gibi maç seyredip nasıl daha iyi bir karar verici olacağını çözmesi ve çok daha istikrarlı oynaması gerek. Yetenekleri var, basketbol tarihinin en büyük öğretmeniyle çalışmak gibi bir nimete sahip, EuroLeague’in en saygın takımlarından birinde oynuyor… Bu şansı iyi değerlendirmesini çok istiyorum.

Dikkat çeken bireysel performanslar – II

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler