Tüm olumsuzluklara rağmen Obradovic’in takımı soyunma odasından iyi döndü ve üçüncü çeyrekte harika bir reaksiyon verdi. Geçtiğimiz yıl sıkça övdüğümüz, Fenerbahçe’nin takım karakterinin temel direği olan savunma, bu periyotta Avrupa’nın en verimli, en akıcı hücum eden ekibi CSKA Moskova’yı durdurdu. Ekpe Udoh’un adeta her deliği kapattığı, zaman zaman altı rotasyona kadar kusursuz yapılan yardımlı savunma sayesinde temsilcimiz momentumu arkasına aldı ve beş dakika boyunca sadece iki sayıya izin verdi. Savunmadan yarattığı enerjiyle hücumu da toparlayan Fenerbahçe, ilk yarıda oyunun içine giremeyen Gigi Datome’nin “Bir dakika beyler, burada ben varım” demesiyle öne geçti ve farkı çift hanelere taşıdı. İtalyan yıldız özellikle Kulagin ile eşleştiği dönemi çok iyi değerlendirdi. Soyunma odasındayken hücum stratejisinde de belli ayarlamalar yapılmıştı. Bunların ilki, yarı sahayı hızlı geçmekti.
CSKA Moskova, akıcı hücumuyla dikkat çeken bir ekip olsa da yarı saha savunmasını en iyi yapan takımlardan biri. Onları geri koşarken tehdit etmediğinizde yerleşik savunmalarının dengesini bozmak hayli zor. Birçok takım, ritim bulduğunda durdurulması çok zor bir rakip olduğu için, CSKA’ya karşı tempoyu kontrol etmek isterken aslında tuzaklarına düşüp, kendi hücumlarını ateşe atıyor. Üçüncü çeyrek itibariyle Bobby Dixon, topu iterek Fenerbahçe’yi rakip sahaya çok daha hızlı götürdü ve CSKA savunmasının geriye rahat rahat koşup, dengeli kalmasına engel oldu. Burada önemli olan, yarı sahayı çabuk geçtik diye kötü seçilmiş, acele şutlara yönelmemektir. Tecrübeli Dixon bu konuda da hata yapmadı. İstatistiklere baktığımızda Dixon’ın rakamları göz alıcı gözükmeyebilir ancak Fenerbahçe’nin rüzgarı arkasına aldığı periyottaki baş aktörlerden biriydi. Göze çarpan ikinci değişim ise -ilk yarının aksine- ikili oyunları tepeden değil, forvetlerden oynamaktı. Dixon ve Bogdanovic’in yönlendirdiği ikili oyunlar sonrası topu hızlı şekilde zayıf tarafa geçirip, *close out sırasında yakalanan rakip oyuncuya atak ederek, savunmanın dengesini bozmayı amaçladı Fenerbahçe. Bunu da başardı. Bogdan Bogdanovic’in ikili oyun yönlendirebilme becerisi, burada Fenerbahçe’nin, özellikle de Bobby Dixon’ın, işini kolaylaştırdı. Sonuç olarak Fenerbahçe tam olması gereken yerde masaya yumruğunu vurdu ve üçüncü periyodu 24-11 kazanarak son çeyreğe dokuz sayılık avantajla girdi. Elbette EuroLeague’in son şampiyonu, masaya vurulan bir tane yumrukla pes etmeyecekti. Nando de Colo’nun çabalarıyla skora tutunmaya devam etseler de Ekpe Udoh önderliğindeki savunmayı kıramayıp, bu sezon ikinci kez Fenerbahçe’ye boyun eğdiler. Avrupa’da topsuz hareketi en iyi kullanan, potaya topsuz yapılan katlardan her maç önemli ölçüde skor bulan CSKA Moskova’nın, Fenerbahçe’ye karşı bunu -yapabilmeyi geçtim- deneyememesi, maç önü hazırlığının da çok iyi yapıldığının kanıtıydı. (Kulagin ve de Colo bir kez denedi, top kaybıyla sonuçlandı)
Teodosic’in oynamadığı bir maçta, en güçlü rakiplerinden birine deplasmanda kaybetmek CSKA için “felaket” olmasa da son yedi maçlarının dördünü kaybettiler ve geçtiğimiz hafta liderliği averajla devrettikleri Real Madrid’e bir hata yapma şansı verdiler. Kazanan Fenerbahçe ile Olympiacos da onlara bir maç daha yaklaşmış oldu. Fenerbahçe için ise çok daha önemli bir karşılaşmaydı. Kaybedilmesi durumunda normal sezonu ilk dörtte bitirme hedefi yara alacak, takımın üzerine ekstra bir baskı yüklenecekti. Sarı lacivertliler bu zihinsel sınavı geçerek üzerindeki rakiplerini yakalamak adına çok önemli bir adım attı. Hedefiniz Euroleague şampiyonluğuysa -ki öyle- zihinsel açıdan zorlu bu tip karşılaşmalara hazır olmak, onların üstesinden gelebilmek zorundasınız. Fenerbahçe dün akşam, kendisini başarılı kılan özelliğine, savunmasına sarıldı ve zihinsel testi geçti.
*Close out tabirinin dilimizde yerleşmiş tam bir karşılığı olmadığından yazıda İngilizce olarak kullanılmıştır.
Savunmaya sarıldı, zihinsel testi geçti