Darryl denizaşırı kıtanın Avrupda’daki en başarılı ve önemli oyuncularından biriydi şüphesiz. Baylor’dan mezun olduğunda aklında adını dahi telaffuz edemediği ülkelerde basketbol oynamak yoktu tabii ki. Bavulunu Avrupa için topladığında kariyerinin böyle şekilleneceğini nereden bilebilirdi ki?
Sonuç mu?
Beş değişik ülke, on beş farklı kulüp sonrasında toplamda geçen koskoca bir yirmi beş yıl!
Avrupa’yı kasıp kavuran Obradovic’li Panathinaikos’ta beş sezon geçirmişti Middleton. 2002 yılında kazanılan EuroLeague kupasından hemen sonra Obradovic Middleton için şu özel cümleleri kullanacaktı. “Darryl şu ana kadar koçluk yaptığım oyuncular arasında kendini en çok işine ve basketbola adayanlardan biri.”
Ve eklemişti “Her zaman onu bütün oyuncularıma en iyi örneklerden biri olarak gösteriyorum.”
Embed from Getty Images
Sadece 2.03 olmasına rağmen hızı, kuvveti ve basketbol zekası ile pota altında ondan uzun olanları yenmenin hep bir yolunu bulmuştu Middleton. Ama parkeye koyduğu gayret, saha içi ve dışı liderliği, sonuna kadar mücadeleci ruhu onu Obradovic’in en çok inandığı oyuncuların arasına sokmuştu. Onun için Obradovic’in felsefesini en iyi anlayanlardan biri dersek abartmış olmayız.
Darryl Middleton, Panathinaikos ve Obradovic ile geçirdiği sezonlarda toplamda bir EuroLeague, dört Yunan Ligi ve iki Yunan kupası kazandı. Muazzam saha içi isabeti ve savaşçı ruhu ile bu başarıların en önemli mimarı ve Panathinaikos’un basketbol efsanesi olmayı başardı.
2001/02 sezonunda Top 16 ve Final Four’da tüm maçlarda ilk beş başlamış, kısa mesafeden neredeyse hiç kaçırmamış %80 saha içi isabeti, 3.9 ribaund ortalamaları ile takımının önemli oyuncularından olmuştu.
2002’de Bologna ile oynanan final maçından sonra kupayı kaldırırken gözyaşlarına hakim olamamıştı. Middleton Avrupa’da geçirdiği on dört yılın sonunda “bekleme listesi”nden çıkmış Avrupa’nın en büyüğü olmuştu.